Âlemde ne varsa, her şey Allah’ındır. “Göklerin ve yerin mutlak (hükümranlığı) O’nundur.”1 Yaratılan her nesne, hilâfet görevini üstlenen insanoğlunun Hâlık’a en güzel bir şekilde vazifesini icra etmesi için memurdur. “Allah göklerde ve yerde ne varsa tümünü kendi katından size müsahhar kıldı.”2
Emanetlerin teklif edildiği isimlerin öğretildiği, meleklerin secde etmekle emrolunduğu, ruh ve kalbiyle ademiyet sıfatını elde ederek ahsen-i takvime ulaşan insan, muhtelif şekillerde tanımlanır.
İnsan kelimesinin türediği “üns” sözcüğü ile, her gördüğüne, duyduğuna, olur olmaz şeylere gönül bağlayan bir vasfa sahiptir. Oysa insan, aklını başına alıp, yaratılanı yaratandan ötürü sevmeye başlarsa, mahbub-ı hakikiye muhabbet eder.
“Nesiy” (unutmak) fiilinden “çok unutkan” manasına insanı tarif ettiğimizde, onun neleri unuttuğunu tespit etmemiz gerekir.
- İnsan, elest bezminde “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?”3 sualine, “Evet sen bizim Rabbimizsin.” ahdini unutmuştur.
- Hiçbir vakit unutmamamız gereken Halik-ı Zülcelal’i unutmuştur insan. “Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan kimselerdir.”4
Alemdar-Ali Ramazan Dinç Efendi (ks)
Dipnotlar:- Furkan, 2
- Câsiye, 13
- Araf 172; Bakara 165
- Haşr 19; Tevbe 67; Kehf 24; Taha 126
- Taha 14
- Bakara 21
- Talak 12
- Nahl 16
- Enbiya 10; Vakıa 71-72
- Neml 60
- Nahl 8
- Mü’minun 14
- Fatr 3
- İmam Gazali
- Fussilet 53
- Zariyat 20-21
- Dergahtan Dur Dâneleri, H. Hasan Efendi (k.s)
- Mümin 64
- Nahl 18
- Zariyat 56
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak