Ara

Varlığını Bilmek

Âlemde ne varsa, her şey Allah’ındır. “Göklerin ve yerin mutlak (hükümranlığı) O’nundur.”1 Yaratılan her nesne, hilâfet görevini üstlenen insanoğlunun Hâlık’a en güzel bir şekilde vazifesini icra etmesi için memurdur. “Allah göklerde ve yerde ne varsa tümünü kendi katından size müsahhar kıldı.”2 Emanetlerin teklif edildiği isimlerin öğretildiği, meleklerin secde etmekle emrolunduğu, ruh ve kalbiyle ademiyet sıfatını elde ederek ahsen-i takvime ulaşan insan, muhtelif şekillerde tanımlanır. İnsan kelimesinin türediği “üns” sözcüğü ile, her gördüğüne, duyduğuna, olur olmaz şeylere gönül bağlayan bir vasfa sahiptir. Oysa insan, aklını başına alıp, yaratılanı yaratandan ötürü sevmeye başlarsa, mahbub-ı hakikiye muhabbet eder. “Nesiy” (unutmak) fiilinden “çok unutkan” manasına insanı tarif ettiğimizde, onun neleri unuttuğunu tespit etmemiz gerekir.
  1. İnsan, elest bezminde “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?”3 sualine, “Evet sen bizim Rabbimizsin.” ahdini unutmuştur.
  2. Hiçbir vakit unutmamamız gereken Halik-ı Zülcelal’i unutmuştur insan. “Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan kimselerdir.”4
Unutmanın zıddı hatırlamaktır. Ancak, yad etmek anlamına gelen zikir, Allah’ı unutmamak, nisyan ve gaflet halinde olmaktır. Dikkat edilirse taatlerin gayesi de Allah (c.c) ile irtibat kurmaktır kalben ve ruhen. “Beni hatırlamak ve anmak için dosdoğru namaz kıl.”5 İbadetler yaratılışımızın, terbiye edilmemizin bir teşekkürüdür. “Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin.”6 Semavat ve arzın,7 güneş ve ayın,8 suyun ve ateşin,9 nebâtat,10 hayvanat11 ve insanların yaratılışında, Halik-i zül-Celal’in yüce kudretini görmemek mümkün mü? “Yapıp yaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir.”12 Allah’tan başka yaratıcı yoktur.”13 Bu kainattan daha bedî (üstün) bir şey imkan dairesinde mevcut değildir.”14 “Zuhuru perde olmuştur zuhura Gözü olan delil ister mi nura?" Hudâi “Varlığın bilme ne hacet, kürre-i âlem ile, Yeter isbatına halk ettiğin bir zerre bile.” “O Kur’ân’ın hak olduğu meydana çıkıncaya kadar varlığımızın belgelerini onlara hem dış dünyada ve hemde kendi içlerinde göstereceğiz. Rabbinin her şeye şahit olması yetmez mi?15  Kurtubi, “Kendilerindeki deliller, ince sanat ve eşsiz hikmettir. Küçük, büyük abdest yolları, bir damla su ile gören, yerden göğe beşyüz yıllık mesafeyi seyreden iki gözü, farklı sesleri birbirinden ayıran kulaklarıdır.” buyurur. “Kesin olarak inananlara, yeryüzünde ve kendi içinizde Allah’ın varlığına nice deliller vardır, görmez misiniz?”16 Alman bir doktor, muayenesinde gırtlaktan sağ akciğere doğru ilahi kudretle yazılan “tevhidi” görür görmez iman etmiştir. Mürşid-i kâmilin salikâne tarif buyurdukları “nefy ü isbat”, “Lailahe illallah” zikri ne kadar anlamlıdır. Bundan sonra nefy u isbat, Gelir tevhid gider zulmet, Lakin çok istermiş gayret Fikren buna devam lazım. Nefesini çeken içe, Tek olacak, varın üçe, Yirmi bire yol aça, Maksut, matlub, rıza lazım. Yazmakla bu iş bilinmez Sadrın yazılır silinmez Bu ders herkeste bulunmaz Lakin tarif etmek lazım.”17   İmamı Gazâlî âfak ve enfuste (kendi nefsimizde ve dışımızda) Allah’ın eşsiz kudretini şöyle anlatır: Kadın ve erkeğin kalbine muhabbet bahşeden O. Ana rahminde nutfeyi koruyan, kana, ete, kemiğe çevirip üstünü etlerle örten, sinir ve damarlarla ören Allah’tır. Dudakları; ağzın kilidi, yüzün güzelliği, dili; duygularımızı ifade etmeye çalışan, tatma organı kılan, acı bir madde ile kurt ve böcekten, toz ve dumandan kulağı koruyan O’dur. Buruna koklama duygusunu, hançereye name çıkarma özelliğini bahşeden, Adem (a.s)’den beri sesleri, yüzleri parmak ucundaki kıvrımları birbirinden farklı kılan Allah’ü Zülcelal’dir. Parmakların dizilişini, ayakların üzerine durabilecek tarzda halk’ını, elli beş parça kemikten başı, beş yüz yirmi dokuz adaleden vücudu, muhkem bir kal’a içerisinde beyni, göğüs kafesinde kalbi yaratan O’dur. Unutma ve hafıza nimetlerini bir düşünelim. Unutma nimeti olmasa, afetler, felaketler, facialar insan hayatını kahreder, zevk ve neşe olmazdı. Utanma duygusu olmasa, isyandan kaçıp emr-i ilahî’ye uymazdı insan. “Allah, yeri sizin için bir mesken, göğü de bina eden, size şekil verip de şeklinizi güzel yapan, sizi temiz besinlerle rızıklandırandır. İşte O, Rabbiniz Allah’tır. Âlemlerin Rabbi Allah, yücelerden yücedir.”18   İbni Abbas (r.a), “O yeri hayattayken de, öldükten sonra da sizin için bir konaklama yeri yaptı. Gökleri de üstünüze yükselterek bir kubbe, (tavan) yaptı. Size en güzel biçimi verdi ve sizi uzuvları birbirine uygun olarak en güzel şekilde yarattı. Başı aşağıya dönük, dört ayak üzerine yürüyen hayvanlar gibi yapmadı.” buyurmuştur. Aklı, fikri, âzâları, rızkının temizliği ve sonsuz nimetlerle lütfu ilahîye mazhardır insan. “Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız onu sayamazsınız. Hakikaten Rabbin çok bağışlayan, pek esirgeyendir.19 Sonsuz ikramda bulunan Allah (c.c)’a kulluk  için yaratıldık şüphesiz. “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. 20 İbn Abbas (r.a), “İsteyerek veya istemeyerek , ibadet etmek suretiyle beni tasdik etsinler diye yarattım.” Mücahid (r.ha) de, “Beni tanısınlar diye yarattım.” der. Zemahşeri ise, “Yüce Allah, insandan daha güzel surette hiçbir canlı yaratmadı. İnsan kendi nefsini ve Allah’ın kendisine vermiş olduğu nimetleri düşününce, bunların bir yaratıcısının bulunduğuna aklı şehadet eder ve Rabbini bulur.” buyurmuştur.

Alemdar-Ali Ramazan Dinç Efendi (ks)

Dipnotlar:
  1. Furkan, 2
  2. Câsiye, 13
  3. Araf 172; Bakara 165
  4. Haşr 19; Tevbe 67; Kehf 24; Taha 126
  5. Taha 14
  6. Bakara 21
  7. Talak 12
  8. Nahl 16
  9. Enbiya 10; Vakıa 71-72
  10. Neml 60
  11. Nahl 8
  12. Mü’minun 14
  13. Fatr 3
  14. İmam Gazali
  15. Fussilet 53
  16. Zariyat 20-21
  17. Dergahtan Dur Dâneleri, H. Hasan Efendi (k.s)
  18. Mümin 64
  19. Nahl 18
  20. Zariyat 56

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak