Ara

Semâhat ve Muâvenet -2

Semâhat ve Muâvenet -2

Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir sahâbîye:

- Anan, baban sağ mı? deyip de;

- Evet, cevâbını alınca:

- Öyle ise onlar için mücâhede et, çalış, buyurdular.

Hadîs-i şerîflerde ise şöyle buyuruluyor:

* Hizmetçileriniz Allah tarafından elinizin altına verilmiş kardeşlerinizdir. Kimin böyle kardeşi elinin altında bulunursa, ona kendi yediğinden yedirsin ve giydiğinden giydirsin. Bir de bunlara ezici iş teklîf etmesin, şâyed eder iseniz yardımda bulunun.

Birinize hizmetçisi yemek getirdiği zaman berâber oturmayacak ise, ona bir-iki lokma yâhut bir veya iki parça versin. Çünkü hazırlanmasına o bakmıştı!

* Eş'ârîler (Yemen'de bir kabîle) gazâda iken azıksız kalır, yâhut memleketteki âilelerinin yiyeceği azalırsa hepsi birden yanlarında ne varsa bir yaygıya toplarlar, sonra bir kap ile aralarında müsâvât üzere taksîm ederler. İşte onlar bendendir, ben de onlardanım!

* Kedi yüzünden bir kadın cehenneme girdi: Hayvanı bağlamış, karnını doyurmamış, yerdeki böcekleri yemeğe salıvermemiş idi!

* Akrabâsından iyiliği kesen, cennete giremez...

* Adamcağızın biri yolda giderken fenâ halde susamış, bir kuyu bulmuş içine inerek içmiş sonra çıkınca bakmış ki bir köpek susuzluktan dili çıkmış toprak yalıyor.

 

Adam kendi kendine, susuzluk nasıl benim canıma yetti ise bunun da öyle canına yetmiş diyerek tekrar kuyuya inmiş pabucunu su ile doldurup ağzı ile tutarak çıkmış köpeği sulamış, Allâh'a şükretmiş. Bunun üzerine günahları bağışlanmıştır.

Ashâb:

- Yâ Rasûlallah! Hayvanlar için de bize ecir var mı? dediler.

- Her ciğeri yaş mahlûkun (zî-hayâtın) yüzünden ecir var, buyurdular.

* Dullar, bîçâreler için çalışan Allah yolunda mücâhede eden gibidir.

Sûre-i Beled'den:

"Yâhut açlık gününde akrabâdan bir yetim yâhut yerde sürünen bir bîçâreyi doyurmak ve îmân edip de birbirine sabır ile, merhametle tavsiyede bulunanlardan olmak... İşte sağ tarafa geçecek olanlar bunları yapanlardır." (Beled, 14-18)

Atânın nevîleri:

İslâm'ı sâir dinlerden ayıran cihetlerden biri de fukarâ ve bîçâreler hakkında muâveneti muhtelif nevîlerle ayırmasıdır.

Bunların bir kısmı vâcibdir ki terki haramdır. Bir kısmı şerîatin rağbet ettiği şeylerdendir, ki yapanlar ecir alır. Bir kısmı da ukûbettir ki şerîatin tâyin ettiği ahvâlde müslümanlar üzerine edâsı farzdır.

Bu kısımlara dâhil bulunanların başlıcaları şunlardır:

1- Sadaka-i fıtır:

Ramazan'ın sonunda kendisinin ve âilesinin yiyeceğinden bir ölçek fazlasına mâlik olan her müslümanın muhtaçlara vermesi vâcib olan muayyen paradır.

2- Zekât:

Nisâba mâlik olan insanın her sene malının kırkta birini muhtaçlara vermesi farzdır.

3- Kurban:

Kurban bayramında; istitâatı bulunan her hür müslümana koyun ve sâir gibi bir hayvan kurbân etmek ve etrâfına, muhtaçlara dağıtmak vâcibdir.

4- Hedy:

Haccedenlerin noksanları yüzünden cezâ olarak kesip dağıttığı hayvânâttır.

5- Cezâ-yı sayd:

Hacda ihramda iken, yâhut ihramda olmasa bile haremde bulunurken av avlayan kimsenin ödeyeceği cezâdır.

6- Yemin Keffâreti:

Ciddî sûrette ettiği yemînden dönen insanın çoluğuna, çocuğuna yedirdiği yemeğin orta derecesinden, on biçâreyi doyurması, yâhut giydirdiği giysinin orta derecesinden on bîçâreyi giydirmesi vâcib olan cezâdır.

7- Zıhâr Keffâreti:

Altmış bîçâreyi doyurmaktır. Zevcesini, nikâh düşmeyen mahremleri sırasına koyarak mukārenetten imtinâ eden kimsedir ki dört ay içinde rucû etmek isterse, bu cezâ ile cezâlandırılır. Başka sûrette zevcelerinin yanına gidemezler.

8- Hacda fidye:

Hacda ihram esnâsında, güzel koku, eldiven, kuşak ve sâir gibi isti'mâli haram olan şeyleri kullanmış erkek ve kadın için cezâdır. Koyun ve daha büyük hayvan kesip tasadduk etmek yâhut altı bîçâreyi doyurmak sûretiyle ödenir.

9- Oruçta fidye:

Oruç tutmaya hiç tâkat getiremeyen yâhut pek güçlükle tutabilenler için İslâm'ın getirdiği ruhsat olup iftara mukābil muhtaçlara verilen fidyedir.

10- Akîka:

Doğan çocuk yedi günlük olduğu zaman kesilen kurbandır. Kezâlik saçı kesilip ağırlığınca altın yâhut gümüş tasadduk olunur.

(İslâm'da ictimâî nizâmın düzenine mâtuf ve her biri bir vesîle ile yardımlaşmayı kānunlaştıran bu ahkâmın tafsîlâtı Mehmed Zihnî'nin Nîmetü'l-İslâm ve Ömer Nasûhî'nin Büyük İslâm İlmihâli gibi fıkıh kitaplarında vardır.)

Ağustos 2024, sayfa no: 38-39

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak