Ara

Sabır Ahlâkı (II)

Lugatte hapis mânâsına gelen sabrın ıstılâhî anlamı; dinin övdüğü, teşvik ettiği ahlâki bir sıfat, ruhî bir kemâli ifâde eder. Sabır, nefsi fena arzusûndan men etmektir. Cenab-ı Hakk kendisine “Sabûr” adını vermiştir. Ebu Musâ (el-Eş’arî) (r.a)’den rivayete göre, Nebî (s.a.v) şöyle buyurmuştur:“Allah-ü Teâlâ’dan çok sabırlı ve aleyhinde işittiği (bâtıl iddiaların verdiği) ezaya daha halim hiçbir fert, yahut hiçbir şey yoktur. Hristiyanlar Allah’a oğul isnat ve iddia ediyorlar da Allah (c.c) yine onları affediyor, türlü nimetlerle onları rızıklandırıyor.1 Allah’a sabır itlakı hilm manasına mecazi bir ıtlaktır. Hilm de ukubete (cezaya) müstehak olan günahkârın cezasını derhal vermeyip başka bir zamana bırakmasından ibârettir. İbn-i Mesud (r.a.) anlatıyor:“Kavmi Resûlüllah (s.a.v)’ı şiddetle vurup yaralamıştı. O hem akan kanlarını siliyor, hem de:“Allahım, kavmimi mağfiret et, çünkü onlar bilmiyorlar.” demişti. Uhud savaşı sırasında yüzünden yara almış, dişi kırılmıştı Aleyhissalâtü vesselam, o zaman:“Peygamberinin yüzünü yaralayan bir kavmi Allah nasıl iflah eder?” buyurmuş, bunun üzerine şu mealdeki ayet inmiştir:“Allah’ın onların tevbelerini kabul veya onlara azap etmesi işiyle senin bir alakan yoktur. Çünkü onlar zalimlerdir.2 Resûlullah’ın hem Cîrâne’de hem de Uhud’da, “Allahım kavmimi mağfiret et, Çünkü onlar bilmiyorlar.” diye dua ettiler. Hadislere Göre Sabır Üçtür:

  1. Musibetlere karşı sabır.
  2. Taatte (kullukta) sabır.
  3. Günah işlemekte sabır.

Kim kaldırılıncaya kadar musibete güzelce sabrederse Allah ona üç yüz derece yazar. Her iki derece arasında sema ile arz arasındaki mesafe kadar yücelik vardır. Kim de Taatte sabrederse Allah ona altı yüz derece yazar. Her iki derece arasında arzların başladığı hudutla, arzların bittiği son nokta arasındaki mesafe kadar yücelik vardır. Kim de masiyete (günaha) karşı sabrederse Allah ona dokuz yüz derece yazar. İki derece arasında arzların hududu ile arşı kadar olan mesafe arasındaki kadar yücelik vardır.” Hadis-i Kudsi’de Rabbimiz (c.c):“Kullarımdan bir kuluma bedeni, yahut malı, yahut evladı yüzünden bir musibet verirsem o da buna sabr-ı cemîl ile mukâbelede bulunursa kıyamet gününde kendisi için mizan dikmekten, defter-i amâlini açmaktan hayâ ederim.” Allahü Teâlâ buyurdu ki, “Belâ gönderdiğim kullardan sabredip, insanlara şikâyet etmeyeni götürürsem, imanla götürürüm.” Dâvud (a.s) buyurdu: “Yâ Rabbi, musibetlere senin için sabredenin mükâfâtı nedir?” “Ona îmân hilkati giydiririm ve bir daha geri almam.” Hadis-i Şerif’te (s.a.v) Efendimiz: “Müminin hâli hayrete değer doğrusu. Zira her bir işi onun için hayırlıdır. Bu meziyet sadece mümine hastır. Çünkü o nimete kavuşsa şükreder, bu ise onun için hayırlıdır. Musibete uğrasa sabreder, bu da onun için hayırlıdır.3 Sehl b. Abdullah et-Tüsterî (k.s):“Âfiyete sabır, belaya sabırdan daha zordur.” İmam-ı Gazali (r.h.a):“Belaya sabır makamların en yükseğidir.” der. İbn-i Mübârek:“Musîbet bir tanedir. Buna uğrayan sabırsızlık ettiği zaman iki tane olur. Onlardan biri musibetin kendisidir. İkincisi, musibetin ecrinin gitmesidir. Asıl musibet budur. Musibetin kendisi değildir.” Resûl-i Ekrem (s.a.v):“Sabır ilk sadmedekidir. (Musibetle karşılaşılan ilk andır.) Sabır her ibadetin aslıdır. Masiyetten  de men olunmaktır." Hz. Ömer (r.a) Ebu Musa el Eş’ariye, “Sabırlı ol ve bil ki, sabır ikidir. Biri diğerinden efdaldir. Musibetlere sabır güzeldir. Fakat haramlarda sabır ondan efdaldir.” İnsanı Hakk’a makbul kılan, nefis ve Şeytan gibi iki amansız düşmanla mücadelesi olmayan meleklerden bile üstün kılan sabır; masiyetten kaçmaktır. Her zaman misk gibi koktuğu için “racül-i misk” (güzel kokan adam) namıyla marıf bir zât vardı. Vücudunun misk gibi kokmasını şöyle anlatır:“Ben genç, güzel bir manifaturacı idim. Bir koca karı mal aldı. Parayı evde unutmuşum, eve gel vereyim dedi. Ben de eve gittim. Gayet muntazam bir konağa girdim. O kocakarı teslim deyip kapıyı çarpıp gitti. O sırada genç, güzel bir kadın çıktı dedi ki:“Ben çoktan beri seninle beraber olmak istiyordum. O kocakarı sebebiyle seni buraya getirdim. Arzumu kabul etmezsen bağırır seni âleme rezil ederim.” Ben  de “Hay hay kabul ederim.” dedim. Yataklar serildi ve miskler saçıldı. Abdeste çıkacağım dedim, üzerime pislikler sürüp geldim. Kadın:“Ben seni akıllı zannederdim meğer değilmişsin.” deyip beni bıraktı. Ben de elbisemi değişip guslettim.“Dışımı pislettim, ama içimi, namusumu kirletmedim.” deyip yattım. Rüyamda bir zât geldi, “Hz.Yusuf, nefsine hakim oldu, fakat Züleyha’nın şehvetini söndüremedi, sana aferinler olsun ki, hem kendi şehvetini, hem de o kadının şehevi arzusunu söndürdün diyerek bütün vücudumu sıvazladı ve ben Cebrailim deyip gitti. Uyandım, o zamandan beri vücudum misk gibi kokar oldu.” dedi. Kur’an-ı Kerim’de yetmiş küsur yerde zikredilen sabrın değerini Peygamberimiz (s.a.v):“Size en az verilen nimetlerden biri yakîn, diğeri sabra azimdir. Bunlardan ikisinden nasibini alan kimse gecesini kıyam, gündüzünü sıyam ile geçirmediğinden dolayı müteessir olmasın.” hadisiyle bildirir. Resûlüllah (s.a.v)’a, “İman nedir?” diye sorulunca, “Sabır ve cömertliktir.” buyurdu. Sabır iki kısımdır:

  1. Âbidlerin sabrı. Şikayette bulunmamak.
  2. Âşıkların sabrı. Hakk’a ulaşmanın çabuklanması için sabrın terk edilmesidir.

Sabr-ı cemîl: Yakınmadan ve sızlanmadan gösterilen sabır. Hz.Yusuf’u kurt yemiş sözüne Hz.Yakup, “Artık bana düşen (içerisinde insanlara şikayette bulunmayan) güzel bir sabırdır.”4 Oğullarının Hz.Yusuf’a çeşitli isnatlarına karşı Yakup (a.s), “Aksine, nefisleriniz sizi bir işe sürüklemiş, artık bana düşen güzel bir sabırdır.”5  Benim için, içinde Allah’tan başkasına şikayet bulunmayan güzel bir sabırdır. Vah Yusuf’a yazık oldu diyenlere Yakup (a.s): “Ben tasa ve üzüntümü yalnız Allah’a açarım.”6 diyerek her şeyin, Allah’ın kaza ve kaderiyle olduğunu bildirerek başkalarına meyletmemiştir. Sevgilisine halini arzederek, şikayette bulunmamıştır. Rivayet olunduğuna göre, Ebu’l Hasan şöyle anlatmıştır:“Haccetmek üzere yola çıktım. Yüzünün güzelliği ortalığı aydınlatan bir kadın gördüm. Her halde bu kadının güzelliği gam ve kedersizliğindendir dedim. Bu sözümü kadın işiterek söyle dedi. Andolsun ki ben kalbi ve gözleri gamlarla yaralı, üzüntülerin kıskacında bir kimseyim. Ben de; peki bu ne haldir? diye sordum. Şunları anlattı: “Kocam kurban olarak bir koyun kesmişti. Yanımda oynayan iki oğlum, kucağımda da emzikli bir yavrum vardı. Onlara yemek hazırlamaya kalkınca, büyük oğlum küçük oğluma: “Babam koyunu nasıl kesti sana söyleyeyim mi? dedi. O da, evet göster deyince, hemen onu yatırıp kesti. Evden kaçarak dağa çıktı. Kendisini kurt yedi. Babası da onu aramaya çıkmıştı, o da susuzluktan öldü. Ben  de çocuğu bıraktım, babaları ne yapıyor diye kapıya çıktım. Çocuk emekleyip ateşteki çömleğe sokup kaynar suyu üzerine döktü. Eti kemiğinden sıyrıldı. Bu haber kocasının yanında bulunan kızıma ulaşınca o da kendisini yere attı ve öldü. Zaman beni onlar içerisinden yapayalnız bıraktı.” Bunun üzerine ben de “Nasıl sabrettin?” dedim. Kadın şöyle cevap verdi: “Bir kimse sabırla sabırsızlık arasını ayırt etmek isterse, aralarında çok büyük farklar görür. Bir şey yokmuş gibi davranılarak gösterilen sabrın sonu pek güzeldir. Sabırsızlık gösterenin eline hiçbir şey geçmez.” dedi. Her türlü hayrın anahtarı sabırdır.

  1. Bela ve musibete düçar , yokluk ve darlıkta nâçâr olan kula en büyük çare sabırdır. “Kim de Allah’tan korkarsa, ona (darlıktan genişliğe bir çıkış yolu ihsan eder. Bir de ona, ummadığı yerde rızık verir. Kim Allah’a tevekkül ederse, O, ona yeter.”7
  2. Güç ve kuvvet kaynağı, küfür ve nifaka galebenin yolu sabırdır. “Ey Peygamber, mü’minleri savaşa teşvik et. İçinizden sabır ve sebat edecek yirmi kişi bulunursa, onlar iki yüz kişiye galebe ederler. Eğer sizden yüz kişi olursa, kafirlerden bin kişiye galebe çalarlar. Çünkü onlar, gerçeği anlayamayan bir kavimdir.”8
  3. Arzu edilen murada sabırla erişilir. “Böylece Rabbinin İsrailoğullarına olan güzel vâdi, felaketlere sabretmeleriyle tam yerine geldi.”9
  4. Öncü olma da sabırladır. “İsrailoğullarından da, (dinlerinde) sabrettikleri için, emrimizle (insanları) doğru yola getirecek imamlar (önderler) yetiştirmiştik.”10
  5. Allah’ın övgüsüne mazhar olur sabredenler. “Doğrusu biz, onu sabırlı bulduk. O ne güzel kuldu! Gerçekten o, tamamen Allah’a teveccüh etmişti.”11
  6. Müjde ve rahmette sabredenler üzerinedir. “Ey Habibim! Sabredenlere müjdele.” “O teslimiyet gösterip Rablerine sığınanlar üzerine, Rablerinden mağfiret, rahmet vardır ve işte onlar hidayete ermiş olanlardır.”12
  7. Allah’ın muhabbetini celbeden sıfatta sabırdır. “Allah sabredenleri sever.”13
  8. Cennette en yüksek dereceye nail olacak olanlar da sabredenlerdir. “İşte bütün bu kimseler, Allah yolundaki sabırlarına mukabil Cennet’in yüksek mevkileriyle mükâfatlanacak ve orada (melekler tarafından) sağlık ve selametle (dua ile) karşılanacaklardır.”14
  9. Sabredenler ikrama layık kimselerdir. “Sabrettiğiniz için, size selam olsun! Ahiret saadeti ne güzeldir!.”15
  10. Nihayetsiz ecre de nail olacaktır sabredenler. “Ancak (Allah yolunda) sabredenlere mükafatları hesapsız verilecektir.”16

İnsan mezmum (çirkin) bir sıfat olan aceleci tavır,17 “helu” (zarara uğradığında feryat eden, nimete kavuştuğunda nankörleşen) huyuyla,18  nefsani arzularına uyma temayülü ile zayıf yaratılan mahluk olması hasebiyle19 problemli bir varlıktır. Bu kadar zaafın karşısında onu koruyacak sıfat hiç şüphesiz bir sabır ahlâkıdır. Bu güzel ahlâkı (sabrı) bela ve musibetlere feryat etmeyen sâbirin, sözünde sâdık, emrolunduğu görevi icra eden, niyet ve azminde sebat eden sâdıkîn, ibadetinde devamlı kânitîn, malını hayra sarf eden münfikîn, seherlerde gözyaşı döken salihler ile beraber olmak suretiyle elde ederiz.20

Dipnotlar: 1- Buharî, Sabır, 2- 2/128, 3- Kütüb-i Sitte Sabır bölümü, 4- 12/18, 5- 12/83, 6- 12/86, 7- 65/2-3, 8- 8/65, 9- 7-137, 10 -32/24, 11- 38/44, 12- 2/157, 13- 3/146, 14- 25/75, 15- 13/24, 16- Zümer, 10 17- 21/37 18- 70/19-21, 19- 3/28, 20- 3/17    

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak