Ara

Padişah Konmaz Saraya, Hane Mamur Olmadan!..

Padişah Konmaz Saraya, Hane Mamur Olmadan!..

Varlıkların sûretleriyle kirlenen kalb aynasında irfan güneşi nasıl parlayabilir? Arzu ve şehvetlerle zincirlenen kimse, Allâh’a doğru nasıl yol alabilir? Gaflet kirlerinden temizlenmemiş bir insan hangi yüzle Allâh’ın huzûruna varmayı isteyebilir? Ve hatâlarına tövbe etmeyen biri ilâhî sırların inceliklerini nasıl umar? (Hikem-i Atâiyye, 13. Hikmet)

Kişinin dünyâ ve âhiretini anlamlı kılan şey kalbinin yönelişleridir. Kişinin kalbi hangi yöne meylederse, insanın hayâtı oraya akmaktadır. Sevgili Peygamberimiz (sav) şöyle buyurur: “İnsanın vücûdunda bir et parçası vardır, ki o et parçası bozuk olursa bütün vücut bozuk olur. Dikkat edin o et parçası kalptir.” (Buhārî, İman, 39; Müslim, Musâkāt, 107) İnsanın bedenini bir ülke kabûl edersek, bu ülkenin başkenti kalptir. Her ülke gibi beden ülkesi de başkentten yönetilir. Kalpte îman iktidâr olursa bedenin diğer organları iyi yönetilir ve düzgün iş yaparlar. Kalpte şeytan ve onu sevindiren şeyler, dalâlet iktidâr olursa, beden fesâda gider.

Kalb, kişinin mâneviyâtının merkezidir. Mâneviyatsız bir insan da ölü hükmünde olduğu için, kişi mâneviyat merkezini her an gözetim altında tutmalı, kalbin sāhibi Mevlâ’sının rızāsına yönelmelidir. Özellikle hayâtın bir su gibi hızlı akıp gittiği bu çağda, insan kendine sık sık “Şu anda hangi işi yapmakla Rabbimi râzı ederim?” sorusunu sormalıdır.

Büyük velîlerden Zünnûn-i Mısrî hazretleri buyurur ki:

Dört alâmeti gördüğünüzde kalbinizin günahlardan dolayı karardığını anlarsınız:

  • İbâdetlerden lezzet almazsınız
  • Gördüğünüzden ibret almazsınız
  • Allah korkusu hātırınıza gelmez
  • Duyduklarınız ve okuduklarınız aklınızda kalmaz.

Allah Resûlü (sav) Efendimiz bir gün ashâbına; “Kalbe nûr girdiği vakit, gönül genişler ve hoşnûd olur.” buyurunca, etrâfında bulunanlar “Peki bunun alâmeti nedir?” diye sorduklarında şöyle buyurur: “Âhirete yönelmek, dünyâdan yüz çevirmek, ölüm gelmeden onun için hazırlık yapmaktır!” (Tirmizî)

Hem mâsivâya meyledip hem de mârifetullâhı arzulamak, aydınlık ile karanlığı bir araya getirmeyi istemek kadar imkânsız bir şeydir. Şâyet bir mürîd, Allah Teālâ’yı hakkıyla bilmeyi, gönlünü ilâhî nûr ile doldurmayı hedefliyorsa ilk yapması gereken şey, gönlünü O’nun rızāsının dışındaki her şeyden temizlemesidir. Şemseddîn-i Sivasî hazretleri ne güzel buyurur:

Vâsıl olmaz kimse Hakk'a, cümleden dûr olmadan
Kenz açılmaz şol gönülde, tâ ki pür nûr olmadan

Sür çıkar ağyâr-ı dilden, tâ tecellî ide Hak
Pâdişah konmaz saraya, hāne ma'mûr olmadan

Büyükler, kalbin devâsı beş şeydedir demişlerdir:

  1. Kur’ân-I Kerîm’i, Mânâsını Düşünerek Okumak

Kur’ân’ı elimize aldığımızda; anlama, anlatma ve uygulama düstûru ile okuyacağız. Her gün vahiy taptâze iniyormuş gibi heyecanla yöneleceğiz. Mâlik bin Dînâr hazretleri der ki: Ey Kur’ân okuyucuları! Ey Ehli Kur’ân olanlar! Okuduğunuz Kur’ân sizin kalplerinize ne ekti ona bir bakın. Nasıl ki yağmur arzın baharı ise okuduğunuz Kur’ân da mü’minin kalbinin baharıdır.

Sabit bin Nessâc anlatır: "Ben, korkuyla Kur’ân okudum; fakat hiçbir şey elde edemedim. Sonra Kur’ân'ı ümitle okudum, kalbim yine bir şey elde edemedi. En sonunda kalbimi Allah'tan gayrı her şeyden soyutlayarak Kur’ân okuduğumda, işte o zaman O'nu buldum. Ve O'nun varlığının yanında en büyük velâyetin, en büyük izzetin ve en yüce mertebelerin bulunduğunu gördüm.”

  1. Açlığa Riāyet Etmek

İmam Gazâlî hazretleri buyurur ki: Açlık, kalbin kanını azaltır, kalbi bembeyaz yapar. Kan beyazlaşınca kalp nûrlanır. Açlık, kalbin yağlarını da eritir. Yağlar eriyince de kalp incelir. Kalbin incelmesi ise, mükâşefe ilminin anahtarıdır. Nitekim kalbin katılığının, perdelenme sebebi olduğu gibi! Kalbin kanı eksildiği zaman düşmanın yolu daralır. Çünkü düşmanın mecrâları, şehvetlerle dolu bulunan damarlardır.”

Hazret-i Îsâ (aleyhisselâm) şöyle demiştir: Ey Havârîler! Karınlarınızı aç bırakınız! Umulur ki kalpleriniz Rabbinizi görür.

  1. Allâh’ı Çok Zikretmek

Zikir, sürekli Allah Teālâ’yı hatırda tutmak ve devamlı Yüce Allâh’ın gözetiminde olduğunun bilincinde olmaktır. Bütün kötülüklerin başı Allah Teālâ’yı unutmaktır. Allâh’ı hatırlamayan, O’nun kulları için hazırladığı hayat ölçülerine değer vermeyen kimseler, kendi basit zevk ve çıkarlarının içinde boğulmaları sebebiyle kendilerinden başkasını düşünmezler. Hâlbuki insan Yaratıcısını ne kadar çok hatırlayıp anarsa, davranışlarına o nisbette çekidüzen verir ve O’nun rızāsını kazanmaya bakar.

Kâinatta bizim canlı-cansız diye ayırdığımız her varlık, Allâh’ı zikir hâlindedir. Kâinat zikrullâh tecellîleriyle doludur. Nitekim bu hakîkat Âyet-i Kerîme'de şöyle beyân edilir: “Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allâh’ı (her türlü eksikten, noksandan tenzîh ederek) tesbîh ederler. Her şey (varlık gāyesine uygun hareket ederek) O’nu hamd ile tesbîh eder. Ancak, siz (aynı frekansta olmadığınız için) onların tesbîhlerini anlamazsınız. O (yerde gökte, her yerde her şey varlık gāyesine uygun hareket ederken, bunun aksini yapan kullarına karşı onları hemen cezâlandırmayıp, mühlet veren) Halîm, (onlara karşı bağışlaması bol olan) Ğafûr’dur.” (el-İsrâ, 44.)

Hazret-i Mevlânâ tüm mahlûkātın seslerini de zikir olarak tefsîr ederek şöyle der: “Kuşların sultānı leylektir. Onun ‘lek, lek’leri nedir, bilir misin? O; Hamdü lek, şükrü lek, mülkü lek, yâ Müsteān! (Yāni hamd Sana, şükür Sana, mülk Sen’in ey kendisinden yardım beklenen Rabbim!) demektir.”

  1. Seher Vakitlerini İhyâ Etmek

Rabbimizin bize en mühim emânetlerinden biri, seherlerde kalkıp kıyâma durmaktır. Ehl-i tasavvufa göre seher vaktinde göklerin kapısı açılır, rahmet yeli eser ve rızık da artar. “Melekler rızk dağıtmaya seher vaktinde gelir.” Herkes uykuda (gaflette) olduğu için seher vaktinin rahmetinden mahrumdur.

Seher vakitleri, Allâh’ın, kullarını yokladığı, kullarının Allâh’ı işittiği en hüzünlü ve mâneviyatlı bir vakittir ki Eyyûb Aleyhisselâm hastalığı iyileşince, o gece seher vaktinde bir âh eder. Sebebini sorduklarında: “Her gece seher vaktinde ‘Ey bizim hastamız nasılsın?’ diye ses duyardım. Şimdi o vakit geldi; ‘Ey sıhhatli kulumuz nasılsın? sesini duyamadım. Onun için ağlıyorum” der. Ârif olan anlar…

  1. Sālihlerle Berâber Olmak

Peygamber Efendimiz (sav) buyururlar ki: “İyi arkadaş yalnızlıktan, yalnızlık da kötü arkadaştan hayırlıdır. İyilerle dost olan, misk satanla berâber olan gibidir. Onun güzel kokusu diğerine bulaşır. Kötülerle berâber olan da demirci çırağı ile berâber olan gibidir. Onun kiri de diğerine yansır.” (Buhārî, Zebâih, 31, Buyû’, 38; Müslim, Birr, 146; Ebû Dâvûd, Edeb, 16)

Mağrib sûfîlerinin öncü şahsiyetlerinden Ebû Medyen Şuayb el-Ensârî’ye göre, sâfiyeti kaybetmenin delîli, kirli ve bozuk tabiatlı kişilerle berâber olmak ve sohbet etmektir. Değersizliğimizin delîli, beş para etmez kişilere bel bağlamamızdır. Vahşetimizin delîli, kaba saba şahsiyetlerle ünsiyet peyda etmemizdir. Çünkü bid’at ehli ile sohbet, dînî duyarlılıktan yoksunluğu gösterir.

Velhâsıl; mârifetullah kapısının anahtarı, gaflet kirlerinden temizlenmiş bir kalptir. Rasûlullah Efendimiz (sav)'in şöyle buyurduğu rivâyet edilir: "Ebû Bekir, sizi namazının ve orucunun çokluğu ile geçmemiştir. Lâkin o, kalbini Hakk'a yakîn eylemiştir."

Yahya bin Muaz (ra) şöyle buyurur: “Kalp, dünyânın yanına konulduğunda ziyân olur. Âhiretin yanına konulduğunda erir gider. Mevlâ'nın yanına konulduğunda ise memnûn ve mesrûr olur."

Ahmed er-Rifâî hazretleri de buyurur ki: “Dünyâ haraptır. Onu mâmûr hâle getirmek isteyen kalp, ondan daha çok harap olmuş demektir. Âhiret, mâmûr bir yerdir. Âhireti talep eden kalp, ondan daha çok mâmûr olmuştur. Dünyâ çölünde adımlarla yol kat edilir, âhiret çölünde ise kalplerle yol alınır. Nefis harap olursa, kalp mâmûr olur. Nefis mâmûr olursa, kalp harap olur.”

Rabbimiz! Nefsânî sevdâlar ve gafletler sebebiyle mâneviyâtın lezzetini alamamaktan bizleri muhâfaza eyle. Hak dostlarının gönüllerine bahşettiğin ilâhî nûr ile; gönüllerimizi ve sînelerimizi tertemiz hâle getir, basîretimizi keskinleştir. Kalplerimizi gafletten, dünyâya rağbetten, riyâ ve gösterişten çevirip Sana yaklaştır. Kalbi nûrunla ihyâ olan, ilâhî inceliklerin sırrına mazhar olan ve nice gönülleri ihyâ edenlerden kıl bizi. Âmîn…

Mayıs 2025, sayfa no: 48-49-50-51

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak