Sûre-i Hûd’da buyurulmuştur ki: "Yâ Ekreme'r-rusül! Gündüzün iki taraflarında sabah ve akşam namazlarını ve gecenin bazı saatlerinde yatsı namazını edâ et. Zîra sevâblar günahları giderir. Şu beyân olunan istikāmet ve ikâme-i salât nasîhat kabûl edenlere iyi bir nasîhattir." (Hûd, 114.)
Bu âyet-i celîlenin zâhir sarahatine nazaran her ne kadar üç vakit gibi görülmüş ise de ulemâ-yı kirâm bu âyet-i celîle ile beş vakit namazın vücûbuna istidlâl etmişlerdir. Yāni tarafeyi’n-nehârda gündüzün iki tarafı öğle ve ikindidir, zülefen lafzı da cemî olup ekall-i cem' de üçtür. ve zülefen minelleyl demek gecenin gündüze yakın olan üç saati de sabah, akşam, yatsı vakti olup evvelki iki vakitle, tarafeyi’n-nehâr ile tamam beş vakit namazı edâ emrini mutazammındır. Binâenaleyh bu âyet-i celîlede de beş vakit namazın vücûbuna delâlet eder. Namazın beş vakit olduğunu inkâr eden kâfir olur.
Asr-ı saâdetten beri ashâb-ı kirâm -rıdvânullâhi teālâ aleyhim ecmaîn- ve tâbiîn, tebe-i tâbiîn ve eimme-i müctehidîn, muhakkikîn hazarâtı ve bilcümle mü'minîn-i muvahhidîn tevâtüren ve ittifâkan beş vakit namazı edâ sûretiyle bu âna kadar devâm edegelmişlerdir. Ve ilâ yevmi'l-kıyâm da böylece devâm edecektir.
Âyet-i celîlede: inne’l-hasenâti yüzhibne’s-seyyiât buyurulmuştur ki, "hukûk-ı ibâddan gayri bütün günahlara namazın, keffâret olmasına" delâlet eder.
Ebû Hureyre -radıyallâhu anh-'den rivâyete göre, -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
"Büyük günahlardan ictinâb eyleyerek, bir vakit namaz diğer namaza kadar ikisinin arasında geçmiş olan günahlara keffâret olur." buyurmuştur.
Sûre-i Bakara'da:
"Hakkı bâtıla karıştırmayın, Hakkı bildiğiniz halde saklamayın." (Bakara, 42.)
"Namazı ikāme edin ve zekâtı verin ve rukû edenlerle berâber siz de rukû edin." (Bakara, 43.) buyurulmuştur.
Yāni cemî ahvâlde hakkı bâtıla karıştırmayarak ve bâtıla tercîh etmeyerek ve hakkı da setr etmeyerek Cenâb-ı Allâh'a ve Rasûlü’ne ve kitaplarına îmândan sonra beş vakit namazı rukû ve sücûd ve bilcümle rükünleriyle berâber edâ etmeyi ve zekâtı da vermeyi Cenâb-ı Hakk emir buyurmuştur.
ve’rkeû mea’r-râkiîn ile murâd; cemâatle edâyı emirdir. Yāni Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- ve ashâbıyla berâber cemâatle namazınızı edâ edin ki cemâatten ayrı kalmış olmayasınız demektir. İkāme-i salât ile murâd dahî mutlak namazı edâdır.
"Ey mü'minler! Rukû ediniz, secde ediniz ve Rabbinize ibâdet ediniz." (Hac, 77.) buyurulmuştur.
Rukû ve secdeyi emir, namazın diğer rükünlerini ihtivâ eden tam namazın edâsını emirdir. Zikr-i cüz, irâde-i küll kabîlindendir. Rukû ve secdesiz namaz oturulduğu halde nasıl kabûl olunabilir? Aslâ…
"Onları, yāni maiyyet-i Rasûlullah'taki mü'minleri Cenâb-ı Allah'tan lutf u ihsan ve rızâya tâlib oldukları halde rukû ve secde ederler görürsün ki onların yüzlerinde secdenin alâmeti, eseri görülür." (Fetih, 29.)
Cenâb-ı Allâh’a îmân eden mü'minler fazl-ı İlâhî’yi ve ihsân-ı sübhânî’yi talep ederek rukûya eğilir ve secdeye kapanırlar ve Cenâb-ı Allâh'ın azametine karşı ubûdiyetin zilletini bilirler ve Cenâb-ı Hakk'a tâzimle dergâh-ı ulûhiyete ilticâ ederler. İşte bütün müslümanların bu sıfat üzere bulunarak beş vakitte namaza rukû ile ve secde ile devâm üzere bulunmalarına işâret buyurulmuştur.
Ehl-i îmânın, namaza çokça devam ve secde ile Cenâb-ı Hakk'a teveccühleri eseri olarak yüzlerinde nûr-i ilâhî lemeân eder. Dünyâda eseri görüldüğü gibi âhirette dahî yüzleri parlak olarak kabirlerinden kalkacaklardır. Nitekim: "O günde ki nice yüzler bembeyaz olacak, nice yüzler de kapkara kesilecek." (Âl-i İmrân, 106.) buyurulmuştur.
Hadîs-i şerîf'te ise: "Nâr-ı cahîm, müstahakk-ı azâb olan mü'minlerin vücûdunu yakar fakat Cenâb-ı Hakk'a secde ederken yere tesâdüf eden âzâyı yakmaz." buyurulmuştur.
Secde âzâsının yedi olduğu şu hadîs-i sahîhte ifâde buyurulmuştur: "Yedi âzâ ile secde etmekle me'mûrum; alın ve burun, iki elin içi, avuçlar, iki diz ve iki ayağın parmaklarının uçları. Yedi âzâ ile secde etmek lâzımdır."
Buhārî Şerhi'nde İbn-i Mâce'nin rivâyetine göre:
Übâde bin Sâmit -radıyallâhu anh-'den rivâyetle -sallallâhu aleyhi ve sellem-:
"Bir kul Allah Teālâ rızāsı için bir kere secde edince Cenâb-ı Hak muhakkak o secde sebebiyle bir hasene yazar ve bir günah affeder ve onu bir derece yükseltir. Binâenaleyh ashâbım, çok secde ediniz." buyurmuşlardır.
Secde de çıplak alın ile yapılmazsa, meselâ başındaki takkesi bol olup da alnı kapalı olarak secde ederse secdesi ve namazı sahîh olmaz. Kezâ kadınlarda da böyledir.
Cenâb-ı Hak kullarının secdelerini öyle bir şekilde murâd buyuruyor ki alınları çıplak olarak yere gelecek, kemâl-i tezellül ile yere kapanacak.
Râmûz hadîsinde -sallallâhu aleyhi ve sellem-: "Abdin Allah Teālâ hazretlerine en yakın zamânı Cenâb-ı Allâh'a secde ettiği andır. Kezâ Rabb Teālâ hazretlerine abdin en yakın ibâdet zamânı gecenin sülüs-i âhir zamânıdır." buyurmuşlardır.
Hadîs-i kudsî’de: “Kulum Bana üzerine farz kıldığım ibâdetlerden daha makbûl bir ibâdetle tekarrüb etmedi.” buyurulmuştur.
Mayıs 2025, sayfa no: 40-41
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak