Ara

Kitap İçin Kitap

Kitap İçin Kitap

Âlemi tezyîn edip, bize bilmediğimizi öğreten teemmül pınarları, ezelî ve ebedî rollerin ulvî makāmına işâret eder. Bu işâret, lif lif işlenmiş sanat cıvıltısıdır. Sanatın zâhire yansıyan muvaffakiyeti, hakîkatin bir kısmına tekābül etse de, mühim yanı mânâya tahsislidir. Şüphesiz ki söz sanattır ve neşvesini mânâdan alır. Mânâyla tecessüm eden madde ise içten dışa doğru olgunlaşır. Hayat, böylelikle zâhir ile batını en sarih bir şekilde gösteren mihmandarlara ihtiyaç duyar. 

Mihmandarlar, mesûliyetin ağır yükünü nizâmî bir çizelgeye aktaran üslûplardır. Ümmetler mihmandarlar sâyesinde felâha kavuştukları gibi, onları tahfîf ettiklerinde ise helâkın uçurumunda zâyî olurlar. Zâten herhangi bir vazîfenin bihakkın îfâ edilebilmesi için usûl ve üslûp sahibi kılavuzlara ihtiyaç vardır. Bu kılavuzlar, iki ana kaynakta izhar olunmuştur: Peygamberler ve kitaplar. Peygamberler tatbîkin zirvesidir; fakat kendilerine emr-i hak vâki olunca, bu sefer onların örnekliği ve nasihatleri ehemmiyete biner. Bu ehemmiyetin şavkıyla ışıldayanlar ise, mutluluk zümresine intisâb etmiş olur. İkinci kılavuz ise sözdür… Sahifedir… Kitaptır… Kitap, ilâhî terennümün îtimâdıdır. Yüce Mevlâ’nın insanlığa sunduğu ipucu ve anahtar demektir. Bütün yükselişlerin membaı ve ustalık kaleminin mürekkebidir. Kitap, çiğlerin pişmesi, noksanlıkların ikmâl edilmesi ve sırların fehmedilmesidir. Yâni sanatın engin mânâsının madde vücûduyla neşvünemâ etmesidir. 

İslâm-Türk medeniyetinin mihengine bazı mefhumlar öylesine güzel yakışıyor ki, sanki kader kilidi o kavramla çözülmek istiyor. Bu kavramlardan biri de kitaptır. Çünkü medeniyetimiz bütün gizlerin toplandığı hakîkî kitaba meftundur ve büyüklerimiz hep bu hakîkate ulaşmanın gāyesini gütmüştür. İslâm geleneğinde söylenen her söz ve neşredilen her cümle, kitap odaklıdır. Bu sebeple kuşaktan kuşağa aktarılan kitap mîrâsı, kadîm bir kurumsallaşma olarak karşımıza çıkmaktadır. Nasıl ki Ötüken yaylasına dikilen bengütaşlar, mahâretli elleri ve tecrübenin hâlelerini kitaplaştırmışsa, söze ve sözün sahiplerine sadâkat göstermek de hayâtı kitaplaştırmıştır. Yâni hayâtı vakit öldürmekten çıkarıp, sürekli üreten bir mektep hâline tahvîl etmiştir. Bu mektep, bazen cemiyet şuurunu ateşleyen ilk çıngı, bazen de fikirlerin harlı kalmasını sağlayan nâr-ı köz olabilir. Binâenaleyh toplumların dinamizmini mütemâdî kılan âmillerin başında kitap ve onun muhtevâ dolu esintileri gelmektedir. 

Milletimizin mâzîsi, kitaba olan hürmet ve sadâkatten dolayı kitâbî intizâma benzemektedir. Çünkü fıtraten ilme tutkundur. Türk-İslâm efkâr-ı umûmiyyesi ilme ve ilme yönelten vesîlelere karşı her dâim gayretkeş ve azimkâr olmuştur. Aynı zamanda ilme dâir cümle hususlara karşı sınırsız hürmet ve alâkayı kendine şiâr edinmiştir. Bundan dolayı ilme sevkeden veya ilmin o bahar iklîminde gönülleri cûş eyleyen hissiyâtın en belirgin katresi kitaplardır. Her bir kitap ayrı bir tecessüs kapısıdır. İnsanın gözünü ve gönlünü açan duâdır. Mâtem elbisesi sâdece bedene giyilmez, ruhların ve fikirlerin de bu kasvetli kisveye büründüğü vâkidir. Zihinlerin şuur rikkatinden uzaklaşmasının sebeplerinden biri olan taassup ve bağnazlık, yalnızca nizâmî terbiyenin derinliğini temsîl eden kitabın esrârıyla temizlenebilir. Bu bakımdan kitaplar, sırr-ı nihânî olarak nitelenen kapıların anahtarıdır. 

Ruh ve fikirler de ikram ile beslenir. Bunlar, temiz gönüllerden sâdır olan ikramlardır. Her söz muhteşem bir geleneği ve her gelenek medeniyetin muazzam sütunlarını husûle getirir. Bu sebeple, sözü yazıya dönüştüren harf ve alfabenin ehemmiyeti ziyâdedir. Zîrâ alfabe, âit olduğu zihniyeti ihyâ etmeye ayarlıdır. Kur’ân alfabesi hakîkatin fikrini besler, başka alfabeler ise neşet ettiği anlayışa çalışır. Bundan sebep, her alfabenin kendine has bir nizâmı ve münevveri vardır. İslâm medeniyetinin münevverleri kendini kul bilinciyle nitelerken, başka uygarlıkların bilginleri ise bilmenin ekâbirliğine yenik düşmüştür. Bu tabloların altında hakîkat kitâbından istifâdeler yatmaktadır. Çünkü hakîkat kitabı, dünyâyı kalbin gözüyle renklendirir. Şayet âlemin estetik incileriyle bezenmiş merhaleleri olsaydı, bu meclisin dâimî mukîmi edepli kalemlerin neşrettiği kitaplar olurdu. 

Kitap dünyası zarif lisan sahiplerinin ilgi alanıdır. Zîrâ lisan hassâsiyeti olmayanların kitaba ilgisi, onu dünyalık bir takdir vesîlesi görmesinden dolayıdır. Mâlûmdur ki kitabın bizzat kendisiyle hemhâl olanlar, bütün toplumlarda takdire lâyık görülür. Kitapla olan ünsiyet sanatsal mânâya mebni değilse, bu durum mâsum bir putçuluk ve enâniyet atmosferinde gezindiğine delâlettir. Doğru olan ise evvelâ lisâna olan aşk ve bağlılıktır. Lisan îtinâ ister, ihtimam ister… Yâni hayâtî detayın satır araları… Dil bir lütuftur ve lütfun planlı bir şekilde ilân edildiği mecra, kitaplardır. Bu sebeple geleneğimiz kitap kaleme alırken, lisâna ziyâde ehemmiyet vermiştir. Lisânın mühim cilveleri, diğer alanlara da aksetmiş ve kitapların takdimleri kendilerine münhasır edep ve usûle kapı aralamıştır. Takdimler, yâni önsöz merhabâya ve selâma yaslanmış, son söz ise erbâbınca duâyla nihâyetlenmiştir. Kitabın kapağı, düzeni, tezhibi ilâ âhir şeklî unsurların bedîî hâli ise, mânânın derinliğine ipucudur. Hâliyle burada lisan, kitap ve hayat üçlemesinin birbirleriyle olan kuvvetli bağı, ziyâdesiyle görülmektedir. 

Kitap, zihin dünyâmızda öyle bir konuma yerleşmiş ki, bir mutluluk vesîlesi olmanın yanında, maddî ve mânevî emeklerin verildiği en mukaddes uğraşlar listesinin başına oturmuştur. Bu sebeple kütüphâneler inşa edilmiş ve bu müesseselerin zarâfetine âzamî dikkat gösterilmiştir. Kütüphânelerde münhal çizgiler yer almaz. Çünkü estetiğin cümle kapıları, özel îtinânın nâdîde mahsûlüdür. Îtibarlı mekânların gözdelerindendir. Zamânı, mekânı ve insanı güzelleştiren kitaplar, kütüphânede ayrıca bir merhale kazanır. Mürekkebin kâğıtla buluştuğu ve sözün mukāyeseler bendini aşarak mânâ âlemine ulaştığı yolların cümlesinde, kitabın târifi ve kütüphanenin mistik râyihası yer alır. 

Kuşu ölen bir çocuğa tâziyeye giden bir Peygamberin ümmetine, kitabı ziyâret etmek yakışırdı ve bu ümmet kendine yakışanı yapageldi. Kitap ziyâreti… Ne sonsuz zarâfet, ne derin terbiye… Samîmî tebessümler vesîlesi… Sâdece çehrelerin değil, kalbin ve rûhun tebessümü… Bize bahşedilen bu büyük nîmetin ve kültürün fehmedilmesi için ne kadar mühlete ihtiyâcımız var acaba?.. Hangi önemli işimizi hallettikten sonra bu yana bakacağız?.. Kitabın mücellâ telaffuzuna vuslat ne vakit?.. 

Bizim kitap dünyamızda bilgisiz ve fikirsiz ceffelkalem sahiplerinin laf kalabalıkları yer almaz. Zîrâ kalem yalnızca kelâma vurgun olursa hakîkatin şûlesini yansıtabilir. Modern dünyanın irfandan uzak rakam pedallarında dönenlerin tek bir kıblesi yoktur. Nereye daha hızlı varacaksa veya nereden daha çok nemalanacaksa oraya döner. Biliriz ki, bazı kitaplar nefesin soluğunu kesmek amacıyla yazılır. İnkâr ağlarıyla imhâ etmek üzere tertip edilir. Kıblesizlerin mürekkeplerine kan bulaşmıştır. Tarihten günümüze ve geleceğe uzanan bu kasıt haydutlarını ilga edecek yegâne âmil ise gerçeklik tasavvuruyla yoğrulmuş kitaplardır. 

Kitaba dâir her husûsu zamânın eğilimlerine yenik düşüp putlaştıranlara karşı, onunla ibâdet aşkıyla ünsiyet kurmak lâzım gelir. Zîrâ bu güruh modernliği matah bir şey gibi görerek mukaddes parçaları alelâde göstermeye odaklanmıştır. Örneğin modern dünya insanı birey olarak adlandırır, lâkin kitap âlemi ve onun şuuruna varmış yüce vasıflı şahsiyetler, insanı zübde-i âlem olarak tanımlar. Hakîkat kitabının huzmeleri ise ahsen-i takvim ve eşref-i mahlûkat olarak görür. Bundan dolayı bir kitap bir insana tesir etmişse, aslında bir âleme tesir etmiş demektir. Hâliyle kitaptan kopmak insandan kopmak, kâinattan kopmaktır. Kıyâmeti koparmaktır… 

Hakkın rızâsına mazhariyet, mozaik desenlerin geçişkenliğinden ziyâde, bir anlık duruştan ibârettir. Bazen mâni olmanın, bazen de müsaade etmenin duruşu… Bazen cefâ çekmenin bazen de serden geçmenin duruşu… Çünkü duruş sahiplerinin aklında hep küheylanlar ve sığırcık kuşları gezinir. Koşmak, gitmek ve varmak arzusu çağıldar. Zîrâ medeniyetimiz iki yere varmanın arzusuyla yanıp tutuşur: Kızılelma ve rızâ-yı ilâhî… Bu çifte idealin sırları ise kitapların samîmî ihlâsı, hakîkî lisânı ve derûnî mânâsından mürekkeptir.

Ağustos 2023, sayfa no: 54-55-56-57

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak