Ara

Îman Şehir İster

Îman Şehir İster

Türk-İslâm medeniyeti kendisini husûle getiren unsurları bünyesine aldıktan sonra öylesine değer atfetmiş ki, hangi mefhum ile mülâkî olunursa olunsun, medeniyetin merkezinde sanki o kavram varmış gibi gözükmektedir. Dînin tesirinden kalbin ehemmiyetine, şiirin etkisinden mûsikînin intibâına kadar hemen her husus, pergelin sâbit ayağı gibi konumlanmıştır. Bu bakımdan İslâm medeniyetine hakîkî îman ve inanç medeniyeti dersek, herhangi bir noksan ifâde kullanmış olmayız. Birincisi yukarıda izah ettiğimiz her bir ögenin hem tamamlayıcı hem de ana unsur şeklinde nakşedilmesi, ikincisi ise bizim bakışımıza göre medeniyetin on temel kāidelerinden biri olması nedeniyledir. Bu sebeple, medeniyetimizi yücelten şahsiyetler, dinleri gereği hakîkî îman ve inançlarıyla ün salmışlardır.  

İslâm’ın ahkâmını dil ile ikrar ve kalp ile tasdîk edene Müslüman denir. Peki Müslümanlar nasıl bir dîne îmân ediyor, onu tanımlamak lâzım gelir: İslâm’a göre dîn, insanlığın maddî, mânevî ve aklî dengesinin kendisine bağlı olduğu ebedî kānunlar ve düsturlara karşı beslenilmesi gereken saygı sâyesinde, insanlık mutluluğunu bir hayâl olmaktan kurtarıp olumlu bir gerçek kılmaktır.[1] Bu gerçekliği hâkim kılabilmek elbette ki mümkündür, ancak hakîkî îman ve sağlam bir inanış sâyesinde… Çünkü îmânın tezahürleri ileride ferdî, ictimâî, iktisâdî ilâ âhir.. bütün alanlarda doğrudan veya dolaylı bir sûrette kendini gösterecektir. Bir kānun yazarken, bir yapı inşâ ederken ya da bir eylemi onaylarken hep îmânın akislerinden ilham alınacaktır. Bundan dolayı, İslâm dâiresinde îmân edenler istiklâle meftûn iken, gayr-i İslâmî düzenlerin îmânı ise aldatmaya ve sömürmeye meyillidir.

İslâm dîninin muhtevâsı ve prensipleri, cümle canlılar ve eşya âlemiyle intibak hâlindedir. Bundan dolayı, bütün zamanlar ve mekânlarda sonsuz bir geçerliliğe sahiptir.  Müslüman şahsiyet evvelâ bunu bilmeli ve hayâta bu pencereden nazar etmelidir. Aksi halde temel bakış açısına muhâlefet ederek ilerlemeye kalkışmış olur. Bütün zamanların ve mekânların fevkinde bir nizâma sahip olmak, insanlar arasında en şanslı ve imtiyazlı mevkide bulunmak anlamına gelir. Bu mevki, meşrû sahaların yol gösterici muştularıyla düzenlenmiştir. Mamafih zülfiyâra dokunmanın sakıncalarını da tafsîlatıyla izah etmiştir. Hakîkî îman ve inanç, işte tüm bu âhengin sayfa sayfa ve safha safha düzenlenmesi anlamına gelir. Çünkü îmanda nağme vardır ve bu nağme âlemşümûl bir seviyeye tutkundur. 

İstisnâî durumları bir kenara bıraktığımızda îmânın hakîkî olup olmadığı, eylemler vâsıtasıyla anlaşılır. Ârızî îmânın hayattaki tezâhürleri çelişkilerle doludur. Hakîkî îmân ise hangi çiçeği açarsa o meyve ile dallarını süsler. İman-medeniyet ilişkisi, işte burada anlaşılır. Zîrâ kişilerin ve toplumun yapacağı müesseseler, sarf edeceği sözler ve eyleyeceği işler hep îmânın hakîkatine göre şekillenecektir.  Bu açıdan mâzîmiz sağlam inancın mücerred ve müşahhas eserleriyle doludur. Ötüken vâdisindeki Bengütaş'ların muhtevâsından Herat’ın o eşsiz mîmârîsine, Buhara’nın mânevî havasından İstanbul’un kalbi ferahlatan pâyidarlığına kadar görünen ve görünmeyen cümle kıymetler, hakîkî îman ve inançtan neşet etmiştir. Onun için neyi yaptığımız ve yapmadığımızın resmi, neyi başarıp başaramayacağımızın ipucunu verir. 

Hakîkî îman, şuur pınarlarının coşkun ve berrak akmasına vesîle olan en güçlü kaynaktır. Hangi sularda yüzeceğini bilenler, dinlerini Kur’ân ve sünnetten öğrendikleri gibi, târihin nasıl bir hazîne olduğunu da bilirler. Zîrâ îman, kişiye târih bilincini zorunlu kılar. Gerek millî ve gerekse peygamberî târihe vâkıf olanlar, ne kendisinin, ne milletinin ne de ümmetin başkalarına uşaklık etmesine râzı gelir. Çünkü târih insana kendi cevherini bilmeyi ve bilmenin ötesinde eylemin yalnızca O’na münhasır olması gerektiğini hatırlatır. Bu sebeple biteviye gelecek tasavvuruna atıfta bulunur. Gelecek tasavvuru Cenâb-ı Mevlâ’nın huzurlu öğütlerinde dallanan ve budaklanan bir âsûdeliktir. Târih bilen müsterih olur; târih bilenlerin kabir taşları bile sanatı sükûta sevk eder. 

Îman, istiklâli gülzâra benzetir. Gümüş buhurdanlıktan fehim râyihasını yayar. Dalgınlıktan âgâhlığa tebdîl eder. Bu sebeple, bilgi ve zihin bağımsızlığı ile geçmişe hâkim olanlar, kendi medeniyet kaynaklarını yorumlayabilme ve kendi lisânıyla yeni bir yola revân olabilme gücünü hisseder. Bu hârikulâdeliğin ürettiği lisânın mefhumları yerine, egemen zihniyetin kavramlarına tevessül edenler, evvelâ sahip bulundukları medeniyetin ışığını ve zamanla da îmânın ve inancın anlamını kaybeder. Nurların sarihliğinden, mumların şüpheli aydınlığına düşer. Her husûsu şeklen ve lafzen yürütme kolaylığına aldanırlar ki, bu durum hâfızanın yok olması anlamına gelir. Yâni yok olduğunun farkında olunamayan varlığın yokluğu… 

Îman, idrak ve tasavvur arasında sıkı bir ilişki vardır. Îman mütemâdî bir sûrette idrâki, idrak ise tasavvuru müteyakkız kılar. Basîretlilik ise vicdan ile eylemi mezcederek bilginin somutlaşmasına ve ayrıca şâyân-ı imtisâline vesîle olur. Bu durum bir gösterge olarak karşımıza çıkar ki, özüne ve inancına ittibâ eden bir mahsûsiyete tekābül eder. Örneğin İstanbul’daki bir okulun Berlin’deki okuldan hem mîmârî, hem de muhtevâ açısından farklılık arz etmesi lâzım gelir. Yine bu müessesede verilecek eğitim modeli ve müfredâtı da kendi üslûbuyla şöhret kazanmalıdır. İşte bu üslup farkı, îmânın medeniyete sirâyet eden numûneleridir. Şâyet fark yok ise hattâ taklîde müptelâ olunmuşsa, İslâm medeniyetine dâir iddiamız kalmamıştır. 

Îman şehir ister… Şehir iktisâdî, mîmârî, felsefî, ictimâî ilâ âhir hususlar ile meydana gelir. Fakat süreç içinde bu hususların bāzıları zayıflayabilir hattâ dibe vurabilir. Lâkin rûhundaki mânevî varlığını idâme ettirebilen şehirler, kanatlarını umut için çarpar. Günü geldiğinde de düşlerine vâsıl olur. Bu bakımdan şehirlerin mânevî mefkûreleri diri kalmaya mecburdur. Bu mecbûriyet muhafaza edilmezse, başka uygarlıkların insânî ve ahlâkî yapısından bir farkı kalmaz. Romalılar ile Ankaralılar güne aynı saatte başlıyor ve müsâvî eylemlerle geceyi tamamlıyorsa îman şehrini, şehir de îmânını kaybetmiştir. 

Hakîkî îman, Türk-İslâm medeniyetinin membaı ve âmentüsüdür. Bundan hâlî bir terakkî, kābil değildir. Çünkü kuvvetli inanç, medeniyet basamaklarının öğütnâmesidir. Muhayyilenin vücûda gelmesi ve gayret aşkının tertemiz fotoğrafıdır. Fakat temiz fotoğraflar için sebat göstermek şarttır. Zîrâ öyle vakitler vardır ki, her şey bundan ibârettir dediğimiz birçok husus, bāzan uzak ülkeler kadar civarda, bāzan da alâkasız bağlantılar nisbetinde dışarıda kalabiliyor. Bizi bu girdaptan âzâde kılan ve imdâdımıza yetişen şey ise, îmânın teslîmiyet anlamı ve refikliğidir. Bundan mülhem medeniyetimizin nasîbi bittesâdüf denkleşmelerden ziyâde, anlamın saâdetine sırlanmıştır. Sırların fazîleti, taçlı kapılar gibidir. Metîn bir terbiye-i fikriyye ile açılan bu kapılar, mürted ve ekâbir takımının tasalarına geçit vermez. Bilakis makbûl kelâm ve ahvâle ev sahipliği yapar. Dünyânın hazâin-i serveti, bu kapılardan girerek îmân eyvânında toplanır; medeniyet ise istihkākını bu hazîneden alır. 

Hakîkî îman, medeniyeti harekete geçiren düşüncenin de en münâsip iklîmidir. Türk-İslâm efkâr-ı umûmiyesi, köklerini inancın toprağına salmıştır. Bu toprak, kutlu ve saâdetli bir doğallığa mâliktir. Yapay müdahalelere ihtiyaç duymadan fikrin renklerini besler de besler. Unutulmasın ki, ne vakit düşünce dünyâmız vasata ve vasatın altına düşmüşse, toprağını başka ellerin çapalamasına müsâade etmiştir. Bu sebeple, fikrin kök salmadığı bir iklimde, medeniyetin neşvünemâ etmesi muhtemel değildir. Binâenaleyh, âtîde bir medeniyet umuyorsak ya da tahayyül ediyorsak, îmânın mihmandarlığına sadâkat göstermeliyiz. Çünkü mâzînin tasavvuru ve tetkîki bize bunu zorunlu kılıyor. 

Hakîkî îman ve inanç, siyâsetten mâliyeye, fertlerden topluma, târihten düşünceye kadar her hususta çağ açmak için en temel gerekliliktir. Çünkü îman ilmi, ilim irfânı, irfan ise medeniyeti tetikler/itekler/destekler. 

[1] Said Halim Paşa, Buhranlarımız, Kapı Yayınları, 1. Basım, s 113,

 

Aralık 2022, sayfa no: 62-63-64

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak