Hz. Ebû Bekir müslümanların riyâsetinde pek kısa bir müddet bulunduğu halde pek büyük işler görmeğe muvaffak olmuştur. Resûl-i Ekrem -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in irtihâli ile en vahim buhranla karşılaşmıştı.
Riyâset-i İslâmiyye’yi deruhte edince büyük bir metânet, kat’î bir azim ve irâde ile her gâileyi bertarâf etti. Müslümanlığı o müthiş tehlikeden kurtardıktan sonra müslümanlık nûrunun hârice sirâyetine mâni olan İran ve Bizans ehl-i İslâm arasındaki hristiyan Arapları teshir ettikten sonra doğrudan doğruya İran ve Bizans ile karşılaştı. İslâm fütûhâtının temellerini kurdu. Ve bu sûretle Resûl-i Ekrem -sallallâhu aleyhi ve sellem-‘in hayâtında olduğu gibi irtihâlinden sonra da vazîfesini derin bir aşk ile îfâ ederek muvaffak oldu. Huzûr ve itmi’nân ile dünyâdan ukbâya irtihâl etti.
Hicretin on üçüncü yılının Cemâziyelâhir ayında hastalandı. Hz. Ebû Bekir’in sıhhatini en çok sarsan şey Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in iftirâkıydı. Esâsen bedenen nahîf olmakla irtihâl-i Nebevî’den sonra erimeğe başlamıştı. Hastalığı tezâyüd edince “İmâmet” vazîfesini Hz. Ömer’e bırakmıştı. Bununla da Hz. Ömer’in riyâsete geçmesine taraftar olduğunu göstermişti.
İrtihâlinden evvel riyâset meselesinin hâllini istemiş ve bunun için ashab ile istişâre etmişti.
Hz. Abdurrahman bin Avf’ı çağırtmış ve “Ömer hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye sormuş, o da cevâben:
- Bir şey sormuyorsun ki onu benden iyi biliyor olmayasın.
- Velev ki öyle olsun, düşündüğünü söyle!
- Ömer kendi hakkındaki kanâatinden daha iyidir.
Sonra Hz. Osman’ı çağırtmış, “Ömer hakkında ne dersin?” diye sormuştu. Cevâben:
- Sen onu hepimizden iyi bilirsin.
- Sen yine bildiğini söyle.
- Ömer’in içi dışından iyidir. İçimizde onun nazîri yoktur.
Daha sonra Said bin Zeyd ve Üseyyid bin Hudayr’ı çağırttı. Üseyyid bin Hudayr şu sözleri söyledi:
- Senden sonra ondan daha iyisi olamaz. Ömer hoşnûd olacak şeylerden hoşnûd olur, hoşnûd olunmayacak şeyden hoşnûd olmaz. Bu işe ondan daha münâsip bir kimse yoktur.
Daha sonra ensar ve muhâcirînin birçoğu ile istişâre eyledi. Hepsi de Hz. Ömer’in riyâsetini tensîb ettiler.
Hz. Talha, Hz. Ömer hakkındaki rivâyeti işitince Hz. Ebû Bekir’in yanına geldi ve ona:
- “Cenâb-ı Hakk sana Ömer’i niçin intihâb ettin diye sorarsa ne cevab vereceksin? Onun bize gösterdiği şiddeti görmüyor musun?” dedi.
Hz. Ebû Bekir -radıyallâhu anh- yatağında yatıyordu, bu sözleri duyunca “Beni oturtun” dedi. Oturttular ve Talha’ya şu cevâbı verdi:
- “Siz Zât-ı Kibriyâ’nın nâmına dayanarak beni korkutmak mı istiyorsunuz? Sizin işinizde zerre kadar zulmetmiş olan haybet ve hüsrâna düçar oldun. Ben Rabbime mülâkî olduğum zaman vereceğim cevab şudur: “Yâ Rabb! Kullarının işlerini onların en hayırlısına tevdî ettim.” Sen bu sözlerimi seninle berâber olanların hepsine anlat!” dedi ve Hz. Osman’ı çağırttı. Hilâfet ahidnâmesini yazdırdı.
Hz. Ebû Bekir Sıddîk (radıyallâhu anh) kitabından alınmıştır.
Mayıs 2018, sayfa no: 36-37
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak