Ara

Göz Nerede, Gönül Orada!

Göz Nerede, Gönül Orada!

Hiçbir şey, kendisiyle düşünce meydanına girilecek uzlet (yalnız kalmak) gibi, kalbe yarar sağlamamıştır. (Hikem-i Atâiyye, 12. Hikmet)

Esas itibâriyle İslâm cemiyet dînidir, cemâat dînidir, topluluğa önem verir. İnsanların bir arada oturmasına, konuşmasına, bilişmesine, tanışmasına, dost olmasına, berâber çalışmasına çok büyük önem verir. Ve topluluğu koruyucu her türlü güzel emirlere, kānunlara sâhiptir. Bu bakımdan İslâm’ın en önemli özelliklerinden birisi, sosyal yönü çok kuvvetli olan bir din olmasıdır. Fakat bunun yanı sıra uzlet denilen bir mesele de mevcuttur.

Mürîd için gerekli olan şey, kalbini nefsin hastalıklarından temizlemektir. Mânevî tecellîlere muhâtap olmak buna bağlıdır. Nefsânî hastalıkların sebebi ise; uygunsuz kimselerle arkadaşlık etmek, alışkanlıklara bağlı kalmak, insanlarla çok kaynaşmak ve dünyâ ile ilgili devâm ettirmektir. Tüm bu sebeplerden tamâmen kurtulmanın yolu, insanlardan uzaklaşmak, uzlet yolunu tutmaktır.

Uzlet, her şeyden sıyrılıp Yüce Allâh’ın zikri ile başbaşa kalmaktır. Kalbin zikir ile başbaşa kalması ise kalbin insanlardan, hattâ her şeyden ayrılıp tenhâ kalmasına bağlıdır. Kişi halktan uzak kalmadıkça, göz neredeyse gönül oradadır. Bu sebeple uzlet, kalbi her şeyden arındırmaktır. Kalbin arınmasından amaç ise düşüncenin önünden engelleri kaldırıp, onu esrâr ve hakîkatler âlemine ulaştırmaktır. Böyle bir uzlet ve yalnızlık bütünüyle kabûl gören bir davranış değildir. Bu yüzden İmâm Gazâlî, uzletin fayda ve zararlarını değişik açılardan ele almıştır.

İmam Gazâlî’nin tesbîtine göre uzletin faydaları:

  1. Yalnız kalan dilin âfetlerinden kurtulur. Zîrâ tek başına duran, kendisiyle konuşan birisini bulamaz. Nitekim Hz. Peygamber(sav) şöyle buyurmuştur: “Susup zarardan kurtulan, yâhut konuşup kazançlı çıkan kula Allah rahmet eylesin.” (Aclûni, Keşfü’l Hafâ, 2320)

Genel olarak dilin zararından kurtulan, tenhâ kalmayı toplum içinde yaşamaya tercîh edendir. Ebû Tâlib el-Mekkî Hazretleri Kûtu'l-Kulûb adlı eserinde şöyle der: “Çok konuşmak; takvânın yokluğuna, hesâbın uzamasına, amel defterlerinin dolup yayılmasına alâmettir. Bilmeliyiz ki dilden gelen günahların -yalan, zemm, gıybet, söz gezdirme, iftirâ etme, küfür gibi- anahtarı konuşmaktır. Nitekim hadîste şöyle buyurulur: “Âdemoğlunun hatâlarının çoğu dilinden doğar, kıyâmet gününde günahları çok olan kimse, mâlâyâniye çok dalan kimsedir.” (İbn Acîbe, Şerhi’l Hikem, s.44)

  1. Yalnız kalmak kalbi gösterişten, dili yağcılıktan ve diğer hastalıklardan korur. Hak dostları şöyle demişler: “İnsanlara karışan onlar gibi akar, onlar gibi akan gösterişli olur. Gösterişe istekli olanların girdaplarına girer, uğradıklarına uğrar, o da onlar gibi helâk batağına düşerek boğulur.”
  1. Yalnız kalmakta kanâat, aza râzı olmak ve dünyâyı sevmemek vardır. Bunda da kulun şerefi, olgunluğu, Yüce Allah katında sevgisi vardır. Peygamber(sav) şöyle buyurur: “Dünyâyı sevme ki Allah seni sevsin; insanların elinde olanı sevme ki insanlar seni sevsin.” (İbn Mace, Zühd, 4102)

Hz. Îsâ(as) bir defasında, “Ölülerle berâber olmayın, gönülleriniz ölür.” deyince, “Ölüler kimdir yâ Rûhallah?” diye sordular. “Dünyâyı sevenler ve sâdece dünyâ ile uğraşanlardır.” diye cevap vermiştir.

  1. Yalnız kalmakta ibâdete, zikre, takvâya, bütün hayırlara tam olarak yönelme vardır. Zîrâ insan ayrılıp yalnız kalınca toparlanır. Onu meşgûl edecek şeyler azaldığından kolaylıkla organlarını kontrol altına alarak yeteneklerini Yüce Allâh’ın rızāsına uygun işlere yöneltebilir. Bundan dolayıdır ki tenhâda kalmak kalbi mâsivâdan boşaltır, insanı Yüce Allâh’ın rızāsına götürecek amellere bağlar. Üstün amaçlara kavuşmak için azmi artırır ve sabretmeyi sağlar.

İmam Gazâlî, uzletin insana vereceği zararları da şöyle sıralar:

  1. Okumak ve ilim öğrenmekten mahrûm olmak,
  2. Çalışmak ve kazanç elde etmekten mahrûm kalmak,
  3. Terbiye ve edeb öğrenmekten mahrûm olmak,
  4. İnsanlarla dostluk kurmaktan mahrûm kalmak,
  5. Sevâb kazanmak ve kazandırmaktan mahrûm olmak,
  6. Tevâzû sâhibi olmayı öğrenememek,
  7. Tecrübe sâhibi olamamak.

Görüldüğü gibi, uzletin zararları faydalarından daha çoktur. Bu yüzden sûfîler devamlı inzivâ anlamına gelecek uzlet yerine halvet, çile veya erbaîn denilen kısa süreli yalnızlığı tercîh etmişlerdir. Nitekim Hz. Peygamber’in îtikâfı kısa süreli bir uzlettir. Uzletten gāye ise tefekkür hâlini artırmaktır. Yalnız kalmak insana düşüncenin sâdeliğini, cereyân eden olaylardan ibret alma hasletini kazandırır.

Îsâ(as) şöyle buyurur: “Konuşması zikir, susması fikir, bakışı ibret olan kimse pek mutludur. İnsanların en akıllısı, nefsini muhâsebe edip ölümden sonraki âlem için çalışandır.”

Ka'b şöyle diyor: “Âhiret şerefini dileyen kimse düşünmeyi çoğaltsın.”

Hasan-ı Basrî hazretleri şöyle buyurur: “Düşünce, iyiliklerini ve kötülüklerini sana gösteren berrak bir aynadır. O aynada Yüce Allâh’ın azametini ve ululuğunu göreceksin, ona bakarak yaratılanların hakîkatlerine varacak, yaradılışın sırrını anlayacaksın. Böylelikle üstün makamlara ve huzurlu hâllere kavuşacaksın.” İşte bu makamda kulun kalbi her hastalıktan arınır, dosdoğru Yüce Allâh’ın ibâdet ve tāatine yönelir.

Rabbimiz! Bizleri konuşması zikir, susması fikir, bakışı ibret olan kullarından eyle. Sevdiğin amelleri bizlere ilhâm eyle. Bizi, nehyettiğin yerlerde bulundurma. Emrettiğin yerlerde bizi bize kaybettirme. Zāhirimizi Sana günâh işlemekten, bâtınımızı da Sana şirkten koru. Bizi nefislerimizin elinden al! Kurtar, Sana ulaştır. Âmîn...

Nisan 2025, sayfa no: 62-63-64

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak