Ara

Gazab -2

Gazab -2

Medîne yahûdilerinin reisi Mâlik bin Dayf yahûdilerle berâber huzūr-i Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-'e geldiler. Bāzı meseleler sorup Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-'i ilzâm etmek istediler.

Bilmukābele Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz de yahûdilerin reisi olan Mâlik'e sordu:

- Doğru söyle! Allah Teālâ Tevrat'ta tahkîkan semîn olan -yāni semiz- olan âlimi sevmez buyurmamış mıdır? buyurdu.

Yahûdi âlimi de pek semîn imiş. Mâlik inkâr etmeyip:

- Belâ, Allah Teālâ hazretleri öyle buyurmuştur, dedi.

Bunun üzerine yahûdiler Mâlik'e bakıştılar. Mâlik de gazaba gelip: "Allah Teālâ beşere kitap kısmından bir şey göndermemiştir." diye Tevrât'ı inkâr etti. Yahûdiler dağıldıktan sonra reisleri olan Mâlik'i muâhaze ettiler. Mâlik, "Gazabım sebebiyle söyledim." dedi. Yahûdiler de reislerine: "Sen gazaba geldikde dîninden çıkarsın, bize reis olamazsın." dediler. Onu azlettiler.

Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-'ın kelâm-ı hikmetinden birisi de: "Benim hatâmı söyleyen kimseden Cenâb-ı Allah râzı olsun." sözüdür. Kızmak şöyle dursun memnûniyetini izhâr eylemiştir.

Bir gün Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- bir sarhoşa rast geldi. Hadd-i şer'îyi vurmak istediğinde o kimse fâhiş galîz sözler söylemeğe başladı. Nefsimden dolayı hadd-i şer'îyi icrâ etmiş olmayayım diye mülâhaza edip hadd-i şer'îyi te'hîr eyledi.

Gazabın amelî ilâcı:

1- Abdest almak. Nitekim Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-: "Tahkîkan gazab şeytandandır ve şeytan ateşten olmuştur. Ateş su ile söndürülür. Sizden biriniz gazaba gelirse abdest alsın." buyurmuştur.

2- Gazab hâlinde oturmak veya yaslanmak. Nitekim Ebû Zerr-radıyallâhu anh-'ın rivâyetine göre, Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: "Sizden biriniz dururken gazaba geldikde otursun."

3- İstiāze. Yāni "Eûzü billâhi min'eş-şeytāni'r-racîm" demektir.

4- Gazabı teskîn için duā okumak. Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ- der ki: Bir kere Hazret-i Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem- gelip beni gazablı bir halde görünce, burnumun ucunu mübârek parmağıyla ovdu ve dedi ki: "Ey Âişecik! Bu duāyı oku."

"Allâh'ım! Günâhımı mağfiret eyle, kalbimdeki öfkeyi gider ve beni şeytandan kurtar."

Hulâsaten; gazab nefistendir. Şeytānın tahrîkiyle öfke galebe eder. Nefis ise adüvv-i ekberdir. Nefis ile mücâhede ederek tezkiye-i nefse çalışmak elzemdir.

Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- sahrâda tenhâ gezerken bir kâfir pehlivan fırsatını bulup bir hamle eyledi. Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- hamlesini def' etti ve o kâfire galebe edip göğsünün üzerine çıkıp başını kesmek istedi.

Kâfir yalvardı. "Er olan bastığını boğazlamaz yâ Ali!" dedi. Âzâd eyledi. O kâfir tekrar fırsatını bulup bir hamle daha eyledi. Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- tekrar hamlesini defedip o kâfiri altına aldı. Kâfir yine tazarrû eyleyip: "Seni mürüvvet mādeni derler. Bana emân ver." deyince Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- tekrar afveyledi, âzâd etti.

Üçüncü defa kâfir-i hāin fırsatını bulup hamle edince İmam Ali -kerramallâhu vecheh- hamlesini defedip altına aldı. Başını kesmek üzere iken kâfir gördü ki emân dilemeğe yüzü yok, hiç olmazsa ölmeden evvel bir hakāret olsun diye Hazret-i Ali'nin mübârek nâsiyesine tükürdü.

Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- o kâfiri koyuverip âzâd eyledi. Kâfir taaccüb etti. Dedi ki:

- Yâ Ali! Ben sana üç defa hıyânet ettim, sonunda da böyle bir ihânet ettim. Eğer ben senin yerinde olsaydım gazabımdan seni parça parça ederdim. Sebeb ne oldu ki beni âzâd eyledin?

Hazret-i Ali -kerramallâhu vecheh- cevap verdi:

- Bizim gazâmız yāni cihâdımız ikidir. Biri fî-sebîlillâh senin gibi kâfirlerle gazâ etmektir. Biri de nefsimizle gazâ etmektir. Nefisle cihad, ona muhālefet etmekle olur. Seninle mukātelem Allah rızāsı için idi. Fakat vaktâ ki sen nefsime o ihâneti eyledin, eğer o halde ben seni öldürmüş olsaydım nefsim için öldürmüş olurdum. Seni âzâd eyledim, nefsime bastım, cihâd-ı ekber eyledim. Mü'minin nefsinin kendine zararı kâfirin cihad ve gazâdaki zararından daha artıktır.

Bu sözü kâfir işitince kalbinde hidâyet nûru parladı ve dedi ki:

- Yâ Ali bana dîn-i İslâm'ı telkîn et. Yakînen bildim ki, dîn-i İslâm hak ve a'lâ dîn imiş.

Kelime-i şehâdeti getirdi... Müslüman oldu. Sonra nice gazâlarda Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- ile berâber bulundu ve nice küffârı katletti. (Mevâhib-i Ledünniye)

Mart 2024, sayfa no: 34-35

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak