Görüldükleri zaman Allah (c.c.) hatıra gelen kâmil insanların riayet ettikleri üçüncü edeb, teheccüd namazıdır. Geceyi uykusuz geçiren, seheri ganimet bilen aşıklar o anda manevi avlarını beklerler. M. Sami Ramazanoğlu (k.s.), bu anın kıymetini şu sözleriyle bildirirler: "Seherde çekilen evrâd ile gündüz yapılan evrâd (dersler) arasındaki fark, Ramazan-ı Şerifte tutulan oruçla, kazaya kalan oruç gibidir. "Kalkamıyoruz efendim!" diyen mü'mine, "Yatamıyorsun öyleyse evladım" buyurur ariflerden biri... Ayaktayken, otururken, yanımızdayken, velhasıl her halimizde dikkat edeceğimiz, unutmayacağımız dördüncü şart 'Zikir' dir. Araf suresinin 172. ayeti celi-lesinde 'Ben sizin Rabbiniz değil miyim?' sözüne verdiğimiz "Evet Rabbimizsin!" ahdine sadakattir zikir. Haşr suresinin 19. ayetinde hiçbir zaman unutmamamız gereken Allah'ı hatırlamaktır zikir. Toplumun halini göz ardı edip, beş yüzlük tesbihinin tıkırtısıyla bir köşede yan gelip yatmak değildir zikir. Zaman ve mekanına göre en uygun görevi yerine getirerek sûfi meşreb (Peygamberimiz (s.a.v.)'in ahlakı) sahasında uzman insan yetiştirmektir zikir. Dergahında, insanları Hakk'a davet için, ''Kardeşlerim burada yabancı dil de öğrenilir, burası gönülleri tâatlerin zevkiyle ihya ederken, kafaları ilimle tezyin eden bir üniversitedir aynı zamanda' demektir zikir. İsyan yuvalarındaki kardeşlerine bir devâ sunmak, onları şeytanın yolundan Hakk'ın yoluna nasıl girdiririm gayretini elde etmek için beşinci şart sadıklarla beraber olmaktır. "Münkirden kaç, aslandan kaçtıkları gibi" tekerlemesine riayet edeceğim diye, intisab ettiği zatın gayrılarından bile kaçan zavallıya bu tavsiyeyi yapanlara sözümüz; müşrikler arasında panayırlarda dolaşıp, bir kişiyi olsun Rabbime kul edebilir miyim çabasıyla ayakları kanlar içerisinde kalan, mübarek yüzü yarılıp, diş-î saadetleri kırılan (şehid olan) Peygamberimizi (s.a.v.) hatırlamalarıdır. İsyanından kaçarız ama, ıslahı için beraber olur, usûlüne uygun bir şekilde davetimizi yaparız. Sâlihlerin salahı (kurtuluşu), yaptıkları ferdi tâatelere bağlı değildir. Onları kurtaran, cihadları, tebliğleri ve Allah için sevip Allah için buğz etmeleridir. Günahkâr kuldan kaçan kişinin durumu, kapısına gelen yaralıya, "Tedavi ol da öyle gel" diyen doktorun durumu gibidir. İsyanını terk et de gel diyenlerin hali buna benzer. 'Mürşid kapısında hasta isterler' der şair. İtikatsıza iman esaslarını, mü'mine tâatlerini, âbide ibadet zevkini tattırmak için sadıklara beraber olalım.
Alemdar-Ali Ramazan Dinç Efendi (ks)
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak