Ara

Yahyalılı Hacı Hasan Efendi’nin İnsanın Değişim ve Dönüşümünde Kâlbin Fonksiyonuna Dâir Görüşleri

Yahyalılı Hacı Hasan Efendi’nin  İnsanın Değişim ve Dönüşümünde Kâlbin Fonksiyonuna Dâir Görüşleri
‘Bedeninle dünyâda kâlbinle âhirette ol’1 Ebubekir Kettânî (ks) Kalp; ‘göğsün sol tarafında çam kozalağı şeklindeki et parçası/kâlb-i cismânî’ ve ‘şuur, vicdan, his, idrak ve aklî kuvvetlerimizin merkezi/kâlb-i rûhânî’ şeklinde tanımlanmıştır.2 Sûfîler, ilimlerini/tasavvufu genel olarak ‘kalp tasfiyesi’ olarak târif etmiş ve esas gâyelerinin ‘kâlbin ilâhî tecellîlere mazhar olabilmesi için mâsivâ denilen Allah’tan başka her şeyden yüz çevirmesi’ olduğunu ifâde etmişlerdir.3 Sûfîler, nefs tezkiyesini de içine alan târifleriyle yollarını ‘nefsin isteklerinden/arzularından kurtulup rûhî sıfatların münâzelesi, hakîkat ilimlerine bağlanma, âhirete yarar bir iş, cümle ümmet-i Muhammed’e (sav) hâlisâne nasihat, hakîkate riâyette ihlâs ve şerîatta Hz. Muhammed’e (sav) ittibâ’ şeklinde tanımlamışlardır.4 Ebû Süleyman ed-Dârânî (ö.215/830) ise kâlbin ebedî mutluluk için önemini ‘Bir kâlbe dünyâ gelip yerleşirse, âhiret oradan göç edip gider5 sözüyle dile getirmiştir. Anadolu’da son dönemde ilmî, ahlâkî ve mânevî kişiliğiyle gönül dünyâmızı aydınlatan isimlerden birisi olan Yahyalılı Hacı Hasan Efendi (ks) de kalp konusu üzerinde detaylı bir şekilde duran sîmâlardan birisidir. Ona göre kalp; maddî anlamda kanın hareketine sebep olan bir et parçası olmasının ötesinde ilâhî tecellîlerin mekânı olan gönlü temsil etmesi yönüyle son derece önemlidir. Hacı Hasan Efendi (ks), kâlbin ‘Allâh’ın bir hazînesi, bir cevheri, irfan, huzur, zikir, ledüniyyât ve arş-ı âzamın merkezi’ olduğu söylemiştir.6 O (ks), kâlbin Allah Teâlâ’yı sevmek ve O’nu zikretmek için yaratıldığını, dolayısıyla O’na (cc) ulaşmak/vuslata ermek için aşkla bu yol üzerindeki perdeleri yırtmak gerektiğini kısacası gafletten kurtulup kâlbi yaratılış amacına uygun kullanmak gerektiğini ifâde etmiştir.7 İrşad Merkezi ve Aşka Giden Yolun Yılmaz Bekçisi: Kalp Hacı Hasan Efendi’ye göre kalp; ‘Ben yere göğe sığmam, takvâ sâhibi mü’minin kâlbine sığarım8 hadîs-i kudsîsi gereğince ‘âlem-i ekber’ olarak kabûl edilen bir merkezdir.9 O’na (ks) göre, Allah Teâlâ’yı misâfir etme gâyesine ulaşabilmek için îmânın merkezi olan kâlbin ıslah edilmesi ve ‘selîm bir kalp’ hâlini alması şarttır. Bu anlamda Hacı Hasan Efendi (ks), Hz. Peygamber’in (sav); ‘Vücutta bir et parçası vardır ki o sâlih oldu mu bütün vücut sâlih olur. O fesâda gitti mi bütün vücut fesâda gider, işte o kalptir10 hadîs-i şerîfiyle kâlbin önemine dikkat çektiğine ve Allah Teâlâ’nın ‘Ne malın ne de evlâdın fayda vermediği mahşer gününde ancak tertemiz bir kalp ile gelenler kurtuluşa erer11 fermânıyla ancak ‘selîm bir kalple’ huzûruna gelenlerin kurtuluşlarının mümkün olabileceği hakîkatini bildirdiğine işâret etmiştir. Yine O (ks), kâlbin birey/kişi açısından önemini vücudun diğer âzâlarıyla kâlbin onlara göre durumunu insan vücûdunu bir ülkeye benzettiği şu örnekle izah etmeye çalışmıştır: ‘İnsanın bedeni bir ülke gibidir. Bu ülkenin merkezi kalptir; kalp ya düşmana ya da dosta sahnedir. Eğer îman reis-i cumhur, akıl başbakan; tevekkül, kanaat, hilm, tevâzu gibi güzel huylar bakanlar olursa, merkeze/kâlbe dost hâkim olmuştur. Âzâlarımıza Hakk’ın emirlerini bildirir ve öylece hareket ettirir. Eğer şeytân reis-i cumhur, nefis başbakan; dünyâ sevgisi, şehvet, kibir, benlik, riyâ gibi kötü huylar bakanlar olursa, merkeze/kâlbe düşman hâkim olmuştur. Âzâlarımıza Hakk’a isyânı bildirecek; eli zulmetmek için, gözü başkasının nâmusuna bakmak için, kulağı isyân için kullandıracaktır. Ülkenin yönetimi idâreciye bağlıdır. İdâreci kötü olursa ülke huzursuz olur. İdâreci sâlih, takvâ sâhibi olursa ülkeyi iyi yönetecek; düşkünleri kaldıracak, fakirin gözyaşını silecek, yetimi öksüzü okşayacaktır. Göz ibretle bakıp, Cenâb-ı Hakk’ın eserlerini görerek ıslanacak, Ehl-i Îmân'a hıyânetle değil, sıyânetle bakacaktır. Velhâsıl, vücut Hakk’ın emrini icrâya gayretle ve ne için yaratılmışsa ona uygun hareket edecektir.12 Kâlbin önemini ve tasfiye/ıslah edilmesinin gerekliliğini bu örneklerle izah etmeye çalışan Hacı Hasan Efendi (ks), arındırılmış/selîm bir kâlbe sâhip olabilmenin yollarını da zikretmiştir. Onun bu tavsiyelerini şu şekilde takdîm edebiliriz:     Mâneviyâta Açılan Pencere Olarak Kalp: Kâlb-i Selîme Dâir Tespitler Hacı Hasan Efendi (ks), kâlbin ıslâh edilmesinin önündeki öncelikli engelin ‘dünyâ muhabbeti/sevgisi’ olduğunu ifâde etmiştir. O (ks), üstâdı Mahmud Sâmî Ramazanoğlu’ndan (ks) naklettiği şu cümlelerle dünyâ sevgisinin kişi/birey/insan açısından ne denli tehlikeli olduğunu ifâde etmeye çalışmıştır: ‘Bâzı insanlar var, onlara selâm verilmez. Onlar kalplerinde dünyâyı putlaştırmışlar. Puthânedeki insana selâm verilmez ki.13 Hacı Hasan Efendi (ks), kâlbin ibâdet, zikir, tefekkür ve kulluktan zevk almamasının üç sebebi olduğundan bahsetmiştir. O’na (ks) göre; ‘dînin zâhirine uymayan davranışlar, helâl-harama riâyet etmeme, dünyâya aşırı düşkünlük ve gaflet sâhibi kimselerle oturup kalkmak’ kâlbi mânen öldüren hususlardır. Yine O’na (ks) göre, bu hastalıklardan kurtulabilmek için ‘ölümü çokça düşünmek, tefekkür etmek, kâlbi uyanık sâlih kimselerle birlikte bulunmaya gayret göstermek ve âhiret hesâbıyla hayâta yön vermek’ gerekmektedir.14 Hacı Hasan Efendi (ks), Hz. Peygamber’e (sav) ‘salavât-ı şerîfe getirmeyi’ de kâlbin cilâsı olan adımlar arasında zikretmiştir. O’na göre (ks), Hz. Peygamber’e (sav) salât ü selâm getirmek münâfıklığı ve şakîliği temizlemekte, bütün mü’minlerin kâlbinde o kimseye karşı muhabbetin tecellî etmesine sebep olmaktadır.15 Anadolu’nun Yunus gönüllü velîsi Hacı Hasan Efendi (ks), kâlbi/gönlü Allah Teâlâ’nın sevgisiyle doldurmanın ve gafletten kurtarmanın bir başka yolu olarak vaaz, nasihat ve sohbet dinlemeyi göstermiştir. O (ks), üç gün vaaz ve nasihatten uzak kalan kâlbin kararmaya başlayacağını ve böyle bir kâlbin yağmur görmeyen tarlaya benzediğini söylemiştir.16 Hacı Hasan Efendi’nin (ks), kâlbi ıslah için dile getirdiği bir başka ilaç zikrullahtır. O’na (ks) göre, Allah Teâlâ’yı zikretmek/anmak kalplerin şifâsıdır. Zikrullah, hastalığı tedâvi için kullanılan ilaç ve iğne gibidir. Hacı Hasan Efendi (ks), zikrin cimrilik, kin, tamah ve hasetlik çıbanlarını tedâvi eden özelliğinden de bahsetmiştir.17 O (ks), şeytânın zikreden bir kalpten kaçtığını, zikrin nöbet tutan bir asker gibi şeytan ve avenelerine izin vermeyeceğini, Allah Teâlâ’nın zikrinin nûruyla dolan kâlbin, bütün âzâları Rabbinin sınırlarına riâyet eder hâle getireceği gibi hususlara da değinmiştir.18 Hacı Hasan Efendi (ks), helâl ve az yemenin insanı kâmilleştireceği ve kâlbi havâtırdan/’kişiyi Allah Teâlâ’ya kul olmaktan alıkoyan duygu ve hislerden’ uzaklaştıracağını ifâde etmiştir. O’na (ks) göre helâl yemeyen kimse namazda vesveseden kurtulamaz. Bu sebeple kişi haram şöyle dursun şüpheli şeylerden dahi uzak durmalı ki gönül saflığını muhafaza etsin ve ihlâs ile Rabbine kulluk edebilsin.19 Hacı Hasan Efendi’nin (ks) kâlbin ölümüne ve gaflete düşmesine sebep olduğunu belirttiği bir husus vardır ki o da boş/gereksiz ve çok konuşmak meselesidir. O’na (ks) göre, çok konuşan kimsede kalp uyanıklığı kalmaz. Bu sebeple kişi faydasız söz ve malayani/boş işten uzak durmalıdır.20 SONUÇ YERİNE Hacı Hasan Efendi (ks) dönemimize yakın bir isim olması hasebiyle, ‘hangi devirde olursa olsun Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet-i Seniyye ölçülerinde bir hayâtın nasıl yaşanabileceğini’ bizlere itikâdî, amelî ve ahlâkî kişiliğiyle gösteren gönül ehli kimselerdendir. Bu yönüyle O’nun (ks) hayâtı ve anlam arayışı önem arz etmektedir. O (ks), anlam arayışı sürecinde kâlbin önemli bir görev icrâ ettiğini ifâde ederek bu organın beden ülkesinin sultânı olması ve Allah Teâlâ’nın rızâsı için hareket etmesi gerektiğini vurgulamıştır. Çalışmanın satır aralarında da görüldüğü gibi Hacı Hasan Efendi (ks), kalp konusu dolayısıyla birçok âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfi kendisine kılavuz edinmiştir. O’nun (ks) bu tavrı, sûfîlerin dînin asıl kaynaklarına olan bağlılıklarını/sadâkatlerini göstermesi bakımından önemlidir. Hacı Hasan Efendi (ks), tâkip ettiği bu yöntemle (Kur’ân ve Sünnet’in kılavuzluğuna başvurmasıyla) İslâm’ın ana kaynaklarına olan hâkimiyetini gözler önüne sermekle birlikte amaçlarının şöhret olmadığını, bütün gayretlerinin Allah Teâlâ’nın rızâsını kazanabilmek için O’na (cc) boyun eğmek ve bu süreçte kâlbin fonksiyonuna dikkat çekmek olduğunu gözler önüne sermiştir. Yine Hacı Hasan Efendi’nin (ks), kâlbin önemini ve tasfiye yöntemlerini dile getirirken insanların meseleyi arzulanan kalitede idrâk edebilmeleri için çeşitli benzetmelere başvurduğunu görmekteyiz. O’nun (ks) bu gayreti, dini anlatan ve sağlam bir alt yapıyla hayâtını İslâm’a göre tanzîm etme gayretinde olan bütün müslüman/mü’minler için yol gösterici bir adımdır. O (ks), verdiği örnekler ve yaptığı benzetmelerle ‘dînin anlaşılmaz ve yaşanılmaz bir hayat anlayışını insanlara dayattığı’ yönündeki iddiaların boş olduğunu, tam aksine dînin/İslâm’ın insan fıtratına uygun standartlarla insanı kucakladığını/kuşattığını ifâdeye çalışmıştır. Hacı Hasan Efendi’nin (ks) başvurduğu bu metot vesîlesiyle; ‘Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız; müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz21 ve ‘İnsanlara akılları nisbetinde konuşunuz22 hadîs-i şeriflerine göre dîni anlama ve anlatma faaliyetlerine yön verme gayretinde olduğunu gözlemleme fırsatını elde ettiğimizi ifâde etmek isteriz. Gönül mîmârı Hacı Hasan Efendi’nin (ks), kâlbin tasfiyesi gibi mânevî bir meselenin ‘helâl yeme, az konuşma ve boş işlerden yüz çevirme’ gibi maddî esaslar üzerinde yükseleceğini belirtmesinin, sûfîlerin madde ve mânâ arasında gözettikleri hassas dengeyi göstermesi açısından dikkat çekici olduğu kanaatindeyiz. Yine O’nun (ks), kâlbin ıslahıyla kişinin kazanacağı ahlâkî güzelliklere bireyi özendirerek konuyu işlediğini görmekteyiz ki Hacı Hasan Efendi’nin (ks) bu yöndeki tespitleri ‘sebep-sonuç ilişkisi’ içerisinde ‘kâlb+tasfiye gayreti = ahlâk güzelliği’ formülüyle gönülleri ihyâ etmeye çalıştığını gösteren önemli bir veridir. Netîce olarak ifâde etmemiz gerekirse, Hacı Hasan Efendi (ks) kendisinden önce kâlbin ıslâhıyla hayâta anlam katmaya çalışan sûfîler gibi, anlam arayışı sürecinde bocalayan gönüllere bir kere daha kâlbin bu süreçteki önemini hatırlatarak yol göstermeye çalışmıştır. Bugün bizlere düşen görev, büyük ölçüde nefs ve şeytânın vesveselerini hâkim kıldığımız bedenlerimiz üzerinden nefs ve şeytânın ellerini çekip kalp ve rûhumuzu beden ülkemize idâreci yaparak; kaybettiğimiz huzur, mutluluk ve sükûnet hedeflerine sâlimen ulaşma gayretinde olabilmektir. Bunu yapmak için, Hacı Hasan Efendi (ks)  ve O’nun (ks) gibi gönül mîmarlarının kâlbin ıslâhı ve gaflete düşmemesi için sıraladıkları tedbirleri birebir hayâtımıza uygulamamız gerektiği hakîkatini hatırlatmak isteriz. Kâlbini beden ülkesine hâkim kılan gönül erlerine selâm olsun. Dipnotlar: [1] Mustafa Kara, Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi, Dergâh Yay., İstanbul 2003, s.82. 2 Gazali, İhya, c.III, s.9; Muhammed b. Ali Tehânevî, Keşşâfu Istılâhâti’l-fünûn, İstanbul 1318, c.II, s.1170. 3 Reşat Öngören, ‘Tasavvuf’, İA, c. XL, s.119-120. 4 Süleyman Uludağ, ‘Siyasî, Kültürel ve Dinî Bakımdan Hucvirî’nin Yaşadığı Çağ’, Keşfu’l- Mahcûb (Hakikat Bilgisi) İçinde, Dergâh Yay., İstanbul 1996, s.20. 5 Beyhakî, Kitâbü’z-Zühd, Çeviren: Enbiya Yıldırım, Semerkan Yay., İstanbul 2000, s.59; Kuşeyrî, Risale, s.411. 6 Yahyalılı Hacı Hasan Efendi, Sohbetler I, Mavi Yay., İstanbul 2014, s.107. 7 Hakikat Önderi Yahyalılı Hacı Hasan Efendi, Mavi Yay., İstanbul 2015, 131. 8 Acluni, Keşfü’l-Hafâ, c.II, s.195. 9 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler I, s.69. 10 Buhari, İman 39. 11 Şuara 26/89. 12 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler I, s.44-45. 13 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler I, s.86. 14 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler I, s.46. 15 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler I, s.32. 16 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler I, s.83. 17 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler I, s.94. 18 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler I, s.121-122. 19 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler I, s.168. 20 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler I, s.172. 21 Buhari, İlim 12; Müslim, Cihad 6. 22 Buhari, İlim 4. Fatih Çınar

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak