Ara

Yahyalılı Hacı Hasan Efendi’nin Düşünce Sisteminde Şiirin Konumu

Yahyalılı Hacı Hasan Efendi’nin Düşünce Sisteminde Şiirin Konumu

Yahyalılı Hacı Hasan Efendi’nin

Düşünce Sisteminde Şiirin Konumu

-Sohbetleri Bağlamında-

Fatih Çınar

Allah dostları, muhataplarına mesajlarını etkili bir biçimde ulaştırabilmek için birçok yöntem kullanmışlardır. Menkîbeler, sohbetler, beden dili ve görsel unsurlar bu metotlardan birkaç tânesidir. Onların sözü etkili kılabilmek ve bu şekilde gönüllere tesir edebilmek adına önem verdikleri bir başka yöntem de sözün büyüleyici yönünü ifâde eden şiirdir. Onlar şiiri sırf sanat olsun, vezinlere/ölçülere göre söylensin veya başkaları sözdeki üstadlığımızı takdir etsin diye değil ilâhî mesajları gönüllere nakşetmek için bir vâsıta olarak görmüşlerdir. Son dönemde kültürel yozlaşmanın tesiriyle birçok alanda olduğu gibi söz söyleme sanatında da olumsuz tesirini hissettiğimiz günümüz dünyâsına, yakın târihimizde üslûbu, konuları işlemedeki nezâketi ve öncekilerden faydalanmada gösterdiği başarı gibi hususlarda örnek bir ismi takdîm etme gayretimiz bu çalışmayı kaleme almaya bizi itmiştir. Hacı Hasan Efendi (ks) ve onunla hedef birliği yapan ne kadar çok isim günümüz insanının, özellikle gençlerimizin önüne rol model olarak konulursa iletişimdeki sıkıntılarımızın o kadar büyük ölçüde azaltılacağı kanâatindeyiz. Hacı Hasan Efendi’nin Şiire Bakışı ve Sohbetlerinde Dile Getirdiği Şiirlerden Örneklerle Şiirden İstifâde Şekli Hacı Hasan Efendi, eslâflarında olduğu gibi, sâdece sanat kaygısıyla şiirle ilgilenmemiştir. O, insanların dünyevî ve uhrevî anlamda faydalarına olacak mesajlarını muhataplarına daha tesirli bir şekilde iletebilmek için şiirle münâsebet kurmuştur. Kendileri, hemen her sohbetinde konuyu özetler mâhiyette beyitler zikrederek konunun zihinlerde unutulmamak üzere yer almasını hedeflemiştir. Meselâ, Hz. Peygamber’i (sav) tanımlarken Şeyh Galib’in şu dizelerine yer verdiğini görürüz: ‘Hükmün tutulur mahkeme-i rûz-i cezâda/ Gülbank-ı kudûmun çalınır arş-ı hüdâda/ Esmâ-ı şerîfin anılır arz u semâda/ Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammed'sin efendim/ Hakk’tan bize sultân-ı müeyyedsin efendim.1 Bu sohbetlerinde, uzun uzun Hz. Peygamber’in (sav) evsâfını, mü’min açısından O’na (sav) tâbi olmanın önemini ve Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Peygamber’e (sav) verilen değeri anlatan Hacı Hasan Efendi, konunun daha net ve etkili bir şekilde zihinlerde yer alması için Şeyh Galib’in bu meşhur dizelerinden istifâde yoluna gitmiştir. Yine, sabır ve tahammül konusunu işlerken İbrâhîm-i Tennurî’nin (ks) yüzyıllardır zihinlerde müstesnâ bir yere sâhip olan şu dizelerini nakletmiştir: ‘Hoştur bana senden gelen/ Ya gonca gül yâhut diken/ Ya hil’at ü yâhut kefen/ Kahrın da hoş lütfun da hoş.’2 Hasan Efendi, rızık konusunu işlerken bu defa Erzurumlu İbrâhîm Hakkı Hazretleri’nin kapısını çalmıştır: ‘Açılır bahtımız bir gün sıkıştıkça sıkışmaz ya/ Sebepler halk eder Mevlâ kerem bâbın kapatmaz ya/ Sana yalvardığım Allah, değildir rızk için hâşâ/ Hüdâm, Razzâk-ı âlemdir rızıksız kul yaratmaz ya.3 Bu örnekte görüldüğü gibi Hacı Hasan Efendi, uzun ve dolaylı cümleler kullanmak yerine konuyu özetleyici ve halk arasında genel kabûl gören ifâdeleri zikrederek mesajlarını muhataplarına aktarma yolunu da kullanmıştır. Hacı Hasan Efendi’nin (ks) Yûnus Emre’den (ks) nefs terbiyesiyle ilgili naklettiği şu veciz ifâdeler de bu gönül sultânının edebî zevkini göstermesi bakımından önemlidir: ‘Âşık öldü diye salâ verirler/ Ölen hayvân imiş âşıklar ölmez.’ Burada Hacı Hasan Efendi’nin aşk ile yanıp kül olmaya ve böylece ebedî bir saâdeti hedefleyerek yaşamaya dâir teşvikleri görülmektedir. Bu mesajını pekiştirmek için bu defa Şems-i Sivasî’nin; ‘Mûtû kable en temûtû, sırrına mazhar olan/ Anda gördü haşr u neşri, nefhay-ı sûr olmadan’ dizeleriyle sohbetini süslemiştir. Bu ifâdeyle de Hacı Hasan Efendi ölmeden önce ölebilmenin, âhiret yurduna varmadan haşr, neşr ve sûra üflenme gibi hâdiselerin sırrına erebilmenin mü’min açısından önemini dile getirmiş ve bu sırlara nefsin isteklerine dur diyerek ulaşılabileceği gerçeğinin altını çizmeye çalışmıştır. Hacı Hasan Efendi (ks), nefsi dizginlemek için bir mürşid-i kâmile ihtiyaç olduğunu da sohbetinde dile getirmiş, bu fikrini yine Yûnus Emre’nin (ks) şu eşsiz ifâdeleriyle tezyîn etmiştir: ‘Kadılar müftüler, cümle geldiler/ Kitapların hep bir yere koydular/ Sen bu ilmi kimden aldın dediler/ Bir kâmil mürşide varmadan olmaz.’4 Buradaki ifâdelerle de Hacı Hasan Efendi’nin nefs terbiyesinin ilim ve rehber gözetiminde olması gerektiği yönündeki fikirlerini serdettiğine şâhit olmaktayız. Hacı Hasan Efendi’nin (ks) gönül dünyâsında Âşık Yûnus (ks) ve Şems-i Sivasî’nin (ks) özel bir konuma sâhip olduğu görülmektedir.5 Örneğin dünyâ sevgisinin mü’mini vuslat yolunda engelleyici bir unsur olduğuna dâir Şems-i Sivasî’nin (ks) şu çarpıcı tesbitleriyle konuyu özetlemiştir: ‘Sür çıkar ağyârı dilden/ Tâ tecellî ede Hakk/ Padişah konmaz sarâya hâne mâmûr olmadan.’6 Hacı Hasan Efendi, dünyânın aldatıcı ve gönlü meşgûl edici özelliği sebebiyle vuslatı engelleyici karakterini bir de Yûnus Emre’nin (ks), ‘Yûnus, ko yalan dâvâyı/ Gel ortaya ko sivâyı/ Temiz et gönül evini/ Dost gelecek kondurmaya7 dizeleriyle gündeme taşımıştır. Yine Hacı Hasan Efendi, ‘Gâyemiz Allah Teâlâ’nın rızâsı ve cemâli olmalıdır’ mesajını Yûnus Emre’nin (ks) şu meşhur dizeleriyle muhataplarına aktararak da ona olan hayranlığını göstermiştir: ‘Cennet cennet dedikleri/ Bir köşk ile birkaç hûri/ İsteyene ver onları/ Bana Seni gerek Seni.’8 Hasan Efendi, tarîkat ve Allah dostları konusunda da Âşık Yûnus’un konuyu özetleyen şu derinlikli ifâdeleriyle konuyu takdîm etmiştir: ‘Bu yol uzaktır/ Menzili çoktur/ Geçidi yoktur/ Derin sular var.9 Hacı Hasan Efendi (ks), Niyâzî-i Mısrî (ks) ve Bâyezîd-i Bistâmî (ks) gibi sûfîlerin nakış gibi gönüllere işlenmiş sözlerine de sohbetlerinde yer vermiştir. Azîmetle amel konusunda ‘Âdeme eşyâda esmâ görünür/ Cümle esmâdan müsemmâ görünür/ Bu Niyâzî’den de Mevlâ görünür/ Âdem isen ‘semme vechullâh’ı bul/ Kande baksan ol güzel Allâh’ı bul10 şeklindeki Niyâzî-i Mısrî’nin (ks) dizelerine yer vermiştir. Yine günah hastalığından kurtulmayı işlediği bir sohbetinde Bâyezîd-i Bistâmî’nin (ks) bir delinin gözlerinin içine bakarak söylediği şu ifâdeleri nakletmiştir: ‘Ehl-i irfânım deyu kimseyi tân etme sen/ Defter-i dîvâne sığmaz söz gelir dîvâneden.’11 Hacı Hasan Efendi zaman zaman sohbetlerinde kendi şiirlerine de yer vermiştir. ‘Az nîmeti az sanma kimden geldi ona bak/ Az günâhı az sanma kime karşı ona bak.12 Hacı Hasan Efendi, bu şiirinde Türkçe’yi kullanmadaki maharetini göstermekle birlikte çok önemli bir mesajı da muhataplarının gönüllerine nakşetmiştir. Bu mesaj, nîmet veya günah konusunda mü’minin tavrının büyük veya küçük gibi bir ayrıma gitmeden nîmetin sâhibini düşünerek veya günâhın hangi makâma karşı işlendiğini hesâb ederek hareket etmek şeklinde olması gerektiği mesajıdır. Ciltler dolusu kitaplarla anlatılabilecek bir husûsu bir beyitle anlatabilmek bir yönüyle az sözle çok mânâyı ifâde edebilme/cevâmiu’l-kelim özelliğine sâhip Hz. Peygamber’in (sav) sünnet-i seniyyesini de ihyâ etme anlamını taşımaktadır. Sadaka konusunu değerlendirirken Hacı Hasan Efendi (ks) kendisinin kaleme aldığı şu şiire yer vermiştir: ‘Cehennemin üstündendir kapısı/ Ateştendir duvarının yapısı/ Seksen yıllık yoldan gelir kokusu. Dünyâ döner bir gün/ Âlem fâni olur/ Münker nekir gelir/ Çok dil lâl olur.13 İhlâsı anlatırken: ‘El gördülük yaptın amel/ Buzdan kurmuş idin temel/ Şöhret ile olmaz kemâl/ Bellerimi büktün nefis14; dünyâ sevgisinin tehlikesine değinirken: ‘Dünyâ dediğimiz şu güzel dul kız/ Herkesin dostudur, fakat vefâsız15; üstâdı Mahmud Sâmî Efendi’yi (ks) vasfederken: ‘Allâh’ın indinde kadri/ Zannettik semânın bedri/ Arş-ı âzam olmuş sadrı/ Döşüne kurban olduğum16; Hz. Peygamber’in (sav) şefâatine dâir: ‘Cehennem kükrer halkın üstüne/ Ateşler saçılır üstü üstüne/ Muhammed yalvarır bir tek dostuna/ Ümmetlerimin hâli nice olur? Âsî ümmetlerimin işi güç olur/ Siz durun, siz durun Ben Allâh’ıma varayım/ Ulu dergâhına yüzler süreyim/ Kabûl olmaz ise Kendim yanayım/ Ümmetlerimin hâli nice olur17; dervişlik âdâbına dâir: ‘Kıyl u kâl kalbden çıkmayan derviş m’olur?/ Bal diyen dil ile baldan tatmayan derviş m’olur?18; dînin zâhirine riâyet konusunda: ‘Hidâyet burcudur nûr-i şerîat/ Saâdet silkidir dürr-i şerîat/ Şerîatla olan Allâh’ına kul/ Kulu makbûl eder sırr-ı şerîat. Açar hep mâsivânın zulmetini/ Visâle erdirir bedr-i şerîat/ Şerîatla amel et Şeyh Sâmî/ Selâmet semtine minber şerîat19; ezâ ve cefâya tahammül hakkında: ‘İmtihanla has kulları seçildi/ Ağaç gibi ortasından biçildi/ Mübârek kanları yere saçıldı/ Zekeriyyâ dosta olanı düşün20 ve tefrîka konusunda: ‘Halvette kadınla oturma/ Kalp gülistânın batırma/ Ordan ora laf götürme/ İçimizde nemmâmdır bu. Kalbin eğri olmaz sohbet/ Bağrımızı ezendir bu21 Netîce olarak ifâde etmemiz gerekirse Hacı Hasan Efendi’nin şiirle mesajlarını nakletmesi; şiirlerinden alıntı yaptığı isimlere verdiği değeri göstermesi, kendisinin işlediği konulara uygun pasajları dile getiren mâhir bir vâiz olduğuna delîl teşkîl etmesi, edebî zevkinin genişliğini gösteren geniş bir bakış açısıyla şiirin dünyâsında bulunmasına şâhitlik etmesi, sırf sanat olsun hedefiyle değil gönülleri ıslâh eden bir mürşid-i kâmil hassâsiyetiyle şiirin tesirinden/gücünden istifâde ettiği hakîkatini yansıtması ve yirminci yüzyılda Yûnus, Mevlânâ, Şems-i Sivasî, Niyâzî-i Mısrî, Bâyezîd-i Bistâmî, İbrâhîm-i Tennûrî ve Erzurumlu İbrâhîm Hakkı Hazretleri gibi gönül inşâsı için gayret gösteren bir yol gösterici olduğuna delâlet etmesi gibi açılardan önemli bir gayrettir. Bugün bizlere düşen görev, Hacı Hasan Efendi özelinde, bu gönül mîmarlarının Kur’ân ve sünnet çerçevesinde kişilik inşâsı için gösterdikleri bu tür gayretleri anlamak için göz ve gönüllerimizi onların samîmî ve fedâkâr gayretlerine şâhitlik eden bu sahaya açmak olmalıdır. Kültürel yozlaşma ve dînî asimilasyonun önüne ancak bu yolu tâkip ederek geçebileceğimiz gerçeği hatırdan çıkartılmamalıdır. Dipnotlar 1 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler I, Mavi Yayıncılık, İstanbul 2015, s.30. 2 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler I, s.50. 3 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler I, s.72. 4 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler I, s.95. 5 Hacı Hasan Efendi’nin bu tavrını şu sohbetinde de görmek mümkündür: Hacı Hasan Efendi, Sohbetler II, Mavi Yayıncılık, İstanbul 2015, s.108. 6 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler I, s.110. 7 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler I, s.126. 8 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler II, s.101. 9 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler III, Mavi Yayıncılık, İstanbul 2012, s.34. 10 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler III, s.76. 11 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler II, s.91. 12 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler I, s.54. 13 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler I, s.57. 14 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler I, s.73. 15 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler I, s.86. 16 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler I, s.108; aynı müellif, Sohbetler III, s.110 17 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler III, s.19. 18 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler III, s.63. 19 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler III, s.23. 20 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler III, s.63. 21 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler III, s.102.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak