Ara

Ülfet

Cinlerin ve insanların yaradılış gayesi, Allah (c.c.)'ı tanımak ve O'nu tanıtmaktır. Sosyal bir varlık olan insanın evliliğinin hikmeti, insanın sadece şehevi arzularının tatminiyle açıklanamaz. Evlilik akdinin en önemli hikmeti yaratılış gayemize uygun olarak, Rabbimizi tanımak ve O'nu tanıtmaktır. Mamafih hem kocaların hem de hocaların yaratılış gayemizi gerçekleştirmekte üstlendikleri pek çok görev vardır. Kocalar, aile içerisinde Kur'ân'ın okunması, Rasûlullah (s.a.v.) ve ehli beyt sevgisinin aile fertlerince kazanılması ve insanlığa faydalı nesiller yetiştirilmesi görevini üstlenirler. Hocalar da Kur'ân-ı Kerim'i hıfz eden, hikmetleriyle amel eden, hayatının her safhasını Rasûlullah (s.a.v.)'ın sünnetiyle süsleyen, O nun manevî evladı/ümmeti olma hususiyetlerini üzerinde taşıyan kâmil erlerin yetiştirilmesi görevini üstlenirler. Ebeveynler, evlatlarının bedenlerini ve zihinlerini imar etmeyi düşünürler. Mürşid-i kâmiller ise bendelerinin ruh ve kalblerini mamur ederler. Onlar, sadece yemek ve içmekle hayatını sürdüren fertler değil; aklıyla Allah (c.c.)'ın yüce kudretini tefekkür eden, ruhuyla Hakk a vasıl olan kullar yetiştirmenin azmiyle yanıp tutuşurlar. Zaten nikâhın faydası da bu evsafta evlat yetiştirmek değil midir? Bu doğrultuda çocuk yetiştirmek, Allah (c.c.)'ın sevdiği bir görevi yerine getirmektir. Yaratıcısının hikmetinden haberdar olan kişi, Allah (c.c.)'ın insanların yaratılmasını sevdiğini şüphesiz bilir. Güneşi, ayı ve yıldızları nasıl sevginin cazibesi tutuyor, nebatı bitiren toprak da aynı duyguyla bitkileri büyütüyorsa ebeveynler de cennet meyvesi olan çocuklarını aynı sevgiyle yetiştirmelidir. "O'nun delillerinden (âyetlerinden) birisi de, kendilerine ülfet edesiniz diye kendi cinsinizden size eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve şefkat kılmasıdır." (Rum, 30/21) Eşler, Peygamberimiz (s.av.)'in emrine uyup, O nun edebiyle edeplenen ümmetin, çoğalmasına sebep olur. Nebiy-yi Ekrem (s.av.) evlenmek ve eşler edinmek hakkında şöyle buyurur:"Evleniniz, çoğalınız. Şüphesiz Ben diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim; velev ki düşük bir çocuk da olsa." "Çocuk doğuran çirkin kadın, çocuk doğurmayan güzel kadından hayırlıdır." Öldükten sonra bize manevî gelir getirecek salih evlatlar yetiştirmek -tıpkı emeklilerin üç ayda bir maaş alması gibi- âhirette bizim kesilmeyen en büyük kazancımız olacaktır. Eğer yavru, ana ve babadan önce ahirete göçerse ebeveynine şefaatçi olur. Hülasa evlilikten gaye; Allah (c.c.)'a, Rasûlü (s.a.v.)'ne ve yolundan giden sâdıklara layık evlat yetiştirmektir. Evlilikle, insanda karşı cinse duyulan fıtrî duygu dizginlenmiş olur. İnsanda mevcut bu fıtrî duygu, âhiret lezzetinin bir misalidir. Nasıl ki bu âlemdeki ateş, âhiret ateşinin acısının bir benzeri ise, bu dünyadaki şehevî zevk de ahiret âlemindeki zevkin bir benzeridir. Fakat yine de benzerliğine rağmen bu ikisi arasındaki temel fark; -belki tabir ağır gelecek ama-dünya ile ahiretin benzeri, ana karnındaki çocuğun gelişmesini temin eden gıda ile, dünyadaki gıdanın arasındaki fark gibidir. Risaletpenâh Efendimizin (s.a.v.) evlenmesindeki mühim hikmetlerden birisi de, Efendimizin nübüvvet ve risaletinin manevi ağırlığının evlilik sayesinde hafifletilmesidir. "Benim Allah, ile özel bir vaktim var!" buyuran Fahr-i Rusul (s.av.); Kendinden geçtiği, müşahade-i cemal ile sermest olup esrar-ı İlahiye ile dolup taştığı bir anda:"'Ya Humeyra, ya Aişe, bana konuş!" demiştir. Hazret-i Bilal (r.a)'e de:"Kaside oku! İlahi şevkimiz artsın" buyurmasıyla da bizlere vasat ümmet olmanın yolunu gösterir. Ayrıca bu hadis-i şerifler, sufilerin, "Zahirde halk, batında Hak ile olma." gerçeğini de ortaya koymaktadır. Aslında kadınla ülfet, ibadet ve taatin şevkini ziyadeleştirir. Hazret-i Ömer (r.a.)'in Nebiy-yi Ekrem (s.a.v)'e, "Ya Rasûlallah (s.a.v.), dünyadan alacağımız nedir?" sorusu, "Allah'ı anan bir dil, O'na şükreden bir gönül ve saliha bir kadın." cevabıyla karşılık bulur. İşte bu hadis-i şerifte, Allah'ı anma ve O'na şükretmeye vesile olduğundan dolayı, edep timsali "saliha bir kadın" zikredilmiştir. Hanımının yapmış olduğu ev hizmetleri sayesinde koca, ilim ve amele daha fazla vakit ayırma imkânına kavuşur. "Ailenizin ağzına koyduğunuz lokmadan bile ecir alırsınız." buyuran Efendimiz (s.av.) eşler arasındaki ülfeti ne güzel beyan etmiştir. Mümin, nikah yapmak ya da çoluk-çoğunun iaşesini temin etmekle de İlâhî ecre nail olur. Kulun namazla, oruçla ve kaza ile affolunmayan günahları, ailesine helal rızık temin ederken yorulması karşılığında affa mazhar olur. Kadının malı için nikâh edilmesindeki gaye; eşinin malını koruması, engin, düşük, seviyesiz ve sefih kimselere yedirip israf etmemesidir. Kadınla asaleti, soyu-sopu için evlenmek, evliliğin ek bir şeref olmasındandır. Evlenmede tercih sebebi olarak kadının güzelliğinin rolü ise bir başkasının namusuna meyli engellemektir. Fakat asıl bereket ve güzellik, kadınla dindarlığı için evlenmektir. Kadın, İlahî rahmetin lâtif bir hediyesidir. Kısa bir müddet sonra dış güzelliği yok olan kadın, İlahî güzelliği ile takdire şâyândır. Cemâli ile kocasına iftihar eden ve; "Bülbül ile hem dem olmuş bir gurab-ı nâseza, (çirkin karga), Yine feryâd eder, acâibi bundadır." diyen kadına, erkeğin verdiği şu cevap çok manidardır: "Hüsnü gibi (güzelliği) hulki de, (güzel ahlakı) gerektir yârine, Yoksa çok suret yaparlar kilise duvarına." Bedenen güzel kadın, zâhiren çirkin kocasına der ki: Güzelliğimden dolayı senin şükrün, benim de sabrım Hakk katında ecre nail olmamıza vesiledir. Eğer ailede sevgi olacaksa, fertler birbirlerine bu anlayışla bakmalı. Sevgi dolu bir gönül, elbette kendisine yâr olacak muhabbet dolu kalbi arar. Aşk ve sevgiyle kurulan aile yuvasında, kocanın görevlerinden birisi de, hanımının ileri yaşlarda güzelliğinin ve cazibesinin kaybolmasını şikâyet etmek yerine, onun gençliğindeki güzelliğini hatırlayarak ona olan sevgi ve muhabbetini devam ettirmektir. Ahzâb sûresi, âyet 32'de:"Ey Peygamber hanımları! Siz diğer hanımlar gibi değilsiniz." sitayişindeki övgüye mazhar olması için hanımlar; 1- Namusunu   korumakla, yabancı erkeklerin kendisine meylini önlemelidir, 2- Kocasından izinsiz dışarı çıkmamakla evinde oturmakla Rahman sûresinin 72. âyetinin sırrına nail olmalıdır, 3- Gizli ve açık her yerde Allah'tan (c.c.) korkmalıdır, 4- Zinetini ve güzelliğini yabancıların iltifatına terk etmemelidir, 5- Namazlarını kılmalıdır, 6- Allah (c.c.)'a, Rasûlü (s.a.v.)'ne ve kocasının meşru olan emirlerine riayet etmelidir, 7- Zikre ve Kur'an tilavetine önem vermelidir.

Alemdar-Ali Ramazan Dinç Efendi (ks)

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak