Ara

Tarîkata Niçin Girilir?

Tarîkata Niçin Girilir?

Kardeş gel benliği bırak
Gerek gâyet temiz yürek
Yakın sanma, yol çok ırak
Tedârikin görmek lâzım

Kıymetli kardeşlerim!

Yolumuz tarîkat-i âliyye. Bu yola hasta giren, sıhhat bulur. Bu yola fakir giren, zenginleşir. Bu yola câhil giren, âlim olur. Bu yola âlim giren, ârif olur. Bu yola ârif giren, mukarreblerden olur.

Tarîkat-i âliyyenin gerekliliğine dâir gönüllerinde şüphe bulunan hoca efendiler bize soruyorlar ‘Tarîkata niçin girilir?’diye… Sizlerin arasında da hoca kardeşlerimiz var, hepsine birden cevap olması bakımından, bu mevzuda birkaç cümleedeyim. 

Üstâdımız Sâmî Efendi Hazretleri (ks), tarîkatın gerekliliğine dâir üç tâne asıl sebep sayarlardı:

  1. Tarîkat-ı âliyyeye girmek, kalb hastalıklarımıza devâ Mânâ âleminin kāideleri de madde âlemindekilere benzer. Bedeni hasta olan bir insan nasıl ki yediklerinden tat alamazsa, kalbinde hastalık olan bir insan da namazından ve sâir ibâdetlerinden lezzet alamaz. Ayrıca herhangi bir fayda da göremez. Bedeni hasta olanı doktora, gönlü hasta olanı da bir mürşid-i kâmile götürüp tedâvi ettirmek şarttır.
  2. Tarîkat-ı âliyye, kişinin âhirete îmanlı gitmesine vesîledir. Ölüm anında Rabbimiz, mürşid-i kâmilimiz sûretinde bir meleğini görevlendirir ve îmânımızı almak için uğraşan şeytanı def Nice îmansız giden fetvâ ehli vardır. Menâkıp kitaplarında öyle kıssalar vardır ki ilmi çok olan nice âlimi, ilmi son nefesinde kurtarmaya kâfî gelmemiştir. Ama kitaplarımızda, Tarîkat-ı âliyyeye girmiş, bu yola gönül vermiş insanların, âhiretlerinde hayırlı müjdelere nâil oldukları hep hikâye edilmiştir.
  3. Tarîkat-ı âliyyeye intisâp eden kişi kabir azâbından emîn Resûlullâh Efendimiz (sav), ‘Kabir, âhiret duraklarının ilkidir. Kabirde hesap iyi verilirse sonrası da iyi olur.’[1] buyurmuştur. Suâl melekleri hesâba geldiğinde mürşitlerimiz -bi-iznillâh- araya girerler, ‘Durun! O benim evlâdımdır. Rabbi Allah’tır, dîni İslâm’dır, peygamberi Muhammed Nebî’dir…’ diye bizim yerimize cevap verirler.

Üstâdımız, ‘Tarîkata; dünyâda, kabirde, mahşerde, cennette başıboş, kimsesiz dolaşmamak için girdik’ derlerdi. İlmi olanlar Tarîkat-ı âliyyeye zor girerler; fakat girdikleri zaman da çabuk ilerlerler. Ancak ilmini amelle süsleyen, amelini ihlâs cilâsıyla parlatan, bu yolda ne kadar ilerlese de kendinde bir varlık görmeyip üzerindeki nimeti mürşid-i kâmilinden bilenkimse, işin sırrına vâkıf olur. 

Bütün feyiz, üstatlarımızdan gelir. Mürşitleriyle irtibâtı kopanları bir daha yola getirmek çok zordur. Zindanları sâdece maddî suçlular için sanmayın. Mânevî zindanlarda çürüyen kardeşlerimiz de var. Mürşitlerinin onları o zindandan kurtarmak için ödedikleri bedelleri bilseler, alınlarını secdelerden kaldırmazlardı. Bağlandığı kapıya nankörlük etmek Allâh’ımıza en sevimsiz gelen hâllerdendir; Mevlâmız muhafaza buyursun.

Tarîkat temeli bunlar
Râbıtayla kalbi dinler
Teslîm olup işi anlar
Meyyit gibi olmak lâzım 

Yolumuzun kıymetini bilmeyi, mürşitlerimize gönülden teslîm olup muhabbetlerini hiçbir dünyâ malına değişmemeyi Allah Teâlâ hepimize nasîp etsin. (Âmîn)

Hamd olsun âlemlerin Rabb’i olan Allâh'a!

[1] İbn Mace, Zühd 32.

Haziran 2024, sayfa no: 42-43

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak