Ara

Şuur ve Ufuk Tayin Etme Açısından Kıyamet Alametleri / Mahmut Sami Gülcü

Şuur ve Ufuk Tayin Etme Açısından Kıyamet Alametleri / Mahmut Sami Gülcü

Zamandan bir cüz olarak tanımlanan “saat” kelimesi, birçok yerde kalkmak, dikilmek, ayaklanmak mânâsına gelen “kıyamet” mânâsında kullanılmıştır. Bunun sebebi “O size ansızın gelecektir.” (Araf/187) âyet-i kerimesinin de tavzih ettiği üzere ansızın gelmesine vurgu yapmak içindir. Ragıp el-Isfahani de saatin kıyamet yerine kullanılmasını açıklarken o gün görülecek hesabın süratinden dolayı olduğuna vurgu yapmıştır. (Müfredat, Daru’l-marife, Beyrut, sf:224). O halde ansızın ve dehşetle geleceği bildirilen kıyamete Müslüman nasıl hazırlıklı olacak. Ya da bir başka deyişle birden vukû’ bulacak olanın alâmetleri olur mu?

ANSIZIN GELECEK OLANIN ALÂMETLERİ OLUR MU?

Beşeriyet tarihinin son bulması olarak anlayabileceğimiz dünyânın yok olması kısaca kıyametin kopması tarihte misli olmayan bir hadise olarak zuhûra gelecektir. Dünya ve içindekilerin yok olacağı bir olay olan kıyamete yakın bir süreçte her şeyde olduğu gibi din-i Mübin’de de muhtelif kırılmalar meydana gelecektir. Bu kırılmalara engel olma adına Ashâb-ı Kiram Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’e devamlı kıyamete taalluk eden sorular sorar ve bilgi almaya çalışırdı. Buna mukabil Allah Rasûlü (sav) de onları kıyamet öncesi vukû’ bulacak fitnelere karşı uyarır aynı zamanda onun alâmetlerinden de bahsederdi. Vahiy dışında bir kaynağa dayanması mümkün olmayan kıyamet haberlerini Allah Rasûlü’nün hadislerinin haber vermesi O’nun diline yalan ve yanlış değmemesindendir. Kur’ân-ı Hakim’in delalet-i zanni Sünnet-i Seniyye’nin ise delalet-i kat’i olarak işaret ettiği eşratu’s-saa/kıyamet alâmetlerinin varlığı hususu hiçbir dönemde ihtilaf mevzuu olmamıştır. Fakat her mevzu gibi bu mevzu da aklı ön plana çıkaran modern dünyanın rivâyete karşı olan önyargısının kurbanı olmuştur. Ansızın ve dehşetle gelecek olanın alâmeti olur mu? şeklindeki basit bir soru ile bütün sahih rivâyetleri görmezden gelmişlerdir. Aslında ölüm de her insana ansızın gelir fakat alâmetleri bir hayli fazladır. Ama öleceğine inanmayan bir insan için alâmetlerin ne faydası olabilir ki? Bu bağlamda düşündüğümüzde Kıyamet’in ansızın geleceğini bildiren âyetlerin tamamı kıyamete inanmayan müşrikleri muhatap olarak kabul ettiğinden alâmetleri zuhur dahi etse o alâmetleri görmezden gelecek ve kıyametleri ansızın kopacaktır. Aksi takdirde mü’minlerin hidayet kaynağı olan Kur’ân-ı Hakim zaten kıyametin birtakım alâmetlerinin olduğuna vurgu yapıyor. “Onlar kıyamet gününün kendilerine ansızın gelmesini mi bekliyorlar. Şüphesiz onun alâmetleri belirmiştir. Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar?” (Muhammed, 18.)Bu husus müstakil bir makale mevzuu olduğundan burada teferruata girmek asıl meselenin dağılmasına sebep olacaktır. Fakat inkâr edilemeyecek kadar bedihi bir hakîkat olan kıyamet alâmetlerini konu bütünlüğü içinde anlatmak belki onlara mukni bir cevap olabilir.

“Kıyameti gören her emzikli kadın emzirdiğini unutur, her hamile kadın çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş gibi görürsün oysa sarhoş değildirler, fakat bu sadece Allâh'ın azâbının çetin olmasındandır.” (Hac, 2.) âyetinde haber verilen kıyamet asıl kıyamettir. Fakat İslâm ûleması kıyameti küçük, orta ve büyük olmak üzere üç kısma ayırmışlardır. Küçük kıyamet kişinin dünya hayatının sona ermesi, orta kıyamet kabir hayatının başlaması, büyük kıyamet ise âhiret hayatının başlamasıdır.

Eşratu’s-Saa/ Kıyamet alâmetleri adı altında telif edilmiş eserlere baktığımızda müelliflerinin birçoğu bu alâmetleri Küçük Alametler (Alâmât-ı Suğrâ) ve Büyük Alâmetler (Alâmât-ı Kübrâ) olmak üzere iki kısımda incelemişler.

Büyük alâmetlerin mukaddimesi niteliğinde olan küçük alâmetlerin birçoğu zuhûra gelmişken bir kısmı da kendisine takdir edilen süreyi bekliyor. Hadisi şerifler incelendiğinde bu alâmetlerin her birerinin üzerinde detaylı bir şekilde konuşulması gereken mevzular olduğu görülecektir. Fakat biz burada birkaç tanesine mufassal, diğerlerine ise mücmel bir şekilde temas edeceğiz.

ALLAH RASÛLÜ’NÜN (SAV) PEYGAMBER OLARAK GÖNDERİLİŞİ VE VEFATI

İmam Müslim’in rivâyet ettiği bir hadis-i şerifte Allah Rasulü (sav) sebbabe ve vusta dediğimiz işâret ve orta parmağını birleştirerek “Kıyamet şu ikisi gibiyken ben gönderildim.” (Müslim, Fiten, 135) buyurması O’nun bi’setinin bir kıyamet alâmeti olduğunu gösterir. Bunun yanında Afv b. Malik’in rivâyet ettiği şu hadis ise Rasûlullah’ın (sav) vefatının da bir alâmet olduğunu gösteriyor. "Kıyamet öncesi şu altı şeyi say: Benim ölümüm. Beytu l-Makdis' in fethi. Sonra ko­yun bağı gibi sizi alıp saracak olan iki büyük ölüm. Sonra malın çoğalması; hatta kişiye yüz dinar verilecek de hâlâ tatmin olmayıp öf­kelenecek. Sonra içine girmedik Arap evi bı­rakmayan bir fitne. Sonra Asfar oğullarıyla (Rumlarla) aranızda olacak barış. Sonra ba­rışı bozup her bir sancağın altında on iki bin kişi olan seksen sancak altında size hücum edecekler." (Buhari, cizye, 15)

KUDÜS’ÜN FETHİ

Hz. Ömer’in (ra) hilafeti zamanında hicri 16. yılda fethedilen Kudüs, Afv b. Malik hadisinde haber verildiği gibi kıyamet için bir alâmettir. İlk Kudüs Fatihi Hz. Ömer (ra) fetihten sonra anahtarları teslim aldı ve bütün Yahudi ve Hristiyanları bu mukaddes beldeden çıkardı. Bu Kudüs’ün ilk fethiydi. Bundan sonra Selahaddin Eyyubi çıkacak tarih sahnesine ve “Kudüs Müslümanların olmadan bu gözler uyumayacak” diyecek. Daha sonra Devlet-i Aliye hâkimiyetinde 19. yy başlarına kadar Müslüman idareciler tarafından yönetilen Kudüs şimdilerde yine boynu bükük. Allah Resûlü’nün (sav) haberi üzerine kıyamet arifesinde Kudüs tekrar ayağa kalkacak tekrar lanetli kavim oradan sürülecek. Aynı zamanda bu olay “Müslümanlar Yahudiler ile savaşmadıkça kıyamet kopmaz, Müslümanlar Yahudileri öldürür…” (Buhari, Cihad, 84) hadisine de muvafık düşmektedir.

VEBA (TAUN) HASTALIĞI

İbn-i Kesir’in el-Bidaye ve’n-Nihaye’sinde de geçtiği gibi hicretin 20. senesinde başlayan ve aralarında önemli sahabelerin de bulunduğu 25 binden fazla insan şehid olmuştur. Bir gün hutbede elini kaldırarak “şu hastalık (taun) bana kızıl develerden daha sevimli geliyor, çünkü bu, beni Allah Azze ve Celle’ye kavuşturacak.” diyen Yemen valisi Mu’az b. Cebel (ra) de, cennetle müjdelenen Ebu Ubeyde b. Cerrah (ra) da bu hastalığa düçar olan sahabilerdendir.

Ayrıca günümüzde tauna benzer salgın hastalıklar ortaya çıkmaktadır ve bazen sonuç olarak ondan daha fazla ölümlere sebebiyet vermektedir. Son yıllarda en çok duyulan salgın hastalıklardan birkaçı AIDS, Sars, Ebola gibi hastalıklardır. Bunlar üzerinde geniş bir araştırma yapılacak olsa görülecektir ki belki sadece AIDS li milyonlarca insan ölümle burun buruna yaşamakta ve binlercesi de ölmüş durumdadır.

ZAMANIN DARALMASI(KISALMASI)

Bir sene bir ay, bir ay bir hafta, bir hafta bir gün, bir gün bir saat, bir saat ise bir hurma yaprağının yanması kadar kısa olmadıkça kıyamet kopmaz. (Ahmed b. Hanbel, 16/550)

Allah Rasûlü sallalahu aleyhi vesellemin haber verdiği bir diğer husus da zamanın kısalmasıdır. Nitekim günümüzde bunu açık bir şekilde görmekteyiz. Zamanın kısalması bereketinin gitmesi anlamına gelmesi bu hadise yapılacak en uygun şerhlerden biri olsa gerek. Şu bir gerçektir ki; sanal âleme dalan bir genç için bir gün bir saatten bile daha kısa bir zamana tekabül eder. İrfân geleneğimizin mirası olan ibnu’l-vakt olma ruhunu tekrar kazanabilirsek zamanın kısalması alâmetinden ders almış kıyamet aşımızı yapmış oluruz. Aksi takdirde Allah Rasulü sallallahu aleyhi vesellemin de ifâde buyurduğu gibi aldananlardan oluruz.

DİĞER ALAMETLER

Bunların yanında malın çoğalması ve sadaka verilecek kişinin bulunmaması, fitnelerin zuhuru, yalancı peygamberlerin ortaya çıkması, emanetin zâyi’ edilmesi, cehaletin baş gösterip ilmin zâyi’ olması, dünyalık meta için ilmin öğrenilmesi, zinâ’ ve fâizin şüyû bulması, içkinin, kumarın yaygınlaşmasına bağlı olarak müzik ve çalgının artması, yüksek binaların dikilmesi, mescitlerin süslenmesi, sıla-i rahmin kesilmesi, seha ve cömertliğin yok olup cimriliğin artması, Salihlerin azalıp ehil olmayanların önemli makamlara atanması, yalancı şahitliğin artması, tesettürün yerini teberrücün alması gibi küçük alâmetlerin hemen hemen tamamının zuhûruna insanlık şahit olmuştur ve bir kısmına da hala şahit oluyoruz. Bu saydığımız bütün alâmetlerle alakalı sahih hadis kitaplarımızda hadisler mevcuttur. Diline yalan ve yanlış değmeyen Sevgililer Sevgilisi ümmetine kıyamet aşısı yapma adına devamlı sûrette onları uyarmıştır.

TESETTÜRDEN TEBERRÜCE

Rasûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in tesettürün içinin boşaltılması ve teberrücün yaygınlaşmasını haber vermesi ve bugün bunu bizzat müşahede etmemiz tekrar Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’e îmân etmemizi gerektirir. Bir hadisinde kâinatın gözbebeği şöyle buyuruyor: “Ahir zamanda ümmetimin kadınları giyinik çıplaklardır. Başları deve hörgücü gibi kabarık kabarıktır. (tesettürü zayi ettikleri için) onlar lanetlidirler.” (el-Müstedrek, 4/483)

Bugün üç beş tane moda tasarımcısının belirlediği kıyafetler ümmetin kadınlarının vazgeçilmezi olmuş durumda. Kur’ân-ı Hakim’in ve Sünnet-i Seniyye’nin müessir olduğu değil modanın etkin olduğu bir cemiyette şu anda da olduğu gibi hep kriz olacaktır ve bu bizi kıyamete sürükleyecektir. İşte bunlar birer alâmettir fakat görmek istemeyen için aniden bir kopuş ve yok oluş olacaktır.

Vukû’ bulmuş ve bir kısmı da henüz gerçekleşmemiş kıyametin küçük alâmetleri sanki büyük alâmetlerin mukaddimesi niteliğindedir. Çünkü büyük alâmetler henüz gerçekleşmemiştir. Bunlardan bazıları şunlardır.

Mehdi’nin çıkışı, üç yere batma hadisesi, duhan(duman)ın çıkması, insanları önüne katıp süren bir ateş, Ye’cüc- Me’cüc, Deccalin çıkışı, İsa (as)’nin nüzulü bunlardan en önemlileridir. Bunlardan bazıları âyetlerle bazıları ise mânen mütevatir olan hadislerle sabittir.

KIYAMET AŞISI

Kıyamet kopmadan evvel gerçekleşecek bir takım hadiseleri Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in haber vermesi ve sahabenin de bunu hemen diğerlerine aktarması ciddi şekilde bir kıyamet bilinci oluşturup öncesinde meydana gelecek fitnelere karşı bir otokontrol mekanizması kurmaktır. Bu mekanizma sağlıklı bir şekilde işlediğinde o cemiyette âhiret ve kıyamet bilinci yerleşmiş olacak böylelikle modernite, dünyamıza ne kadar girerse girsin Allâh’a ve Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’e vuslatımıza ket vuramayacak, alışveriş merkezleri, eğlence salonları gibi modern mabetler gönül mabedimizde müessir olamayacaktır. Bütün bu alametleri bu çerçevede değerlendirip ibret alarak kıyamet aşımızı taze ve canlı tutmak bu bilinçle dünyadan nasibdar olmak ukba da bize cennet ve cemal kapısını açacaktır.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak