Ara

Sohbet Meclisleri

Sohbet Meclisleri

Sohbetsiz zaman geçirme

Fırsat kuşunu uçurma

Aldığın dersi kaçırma

Kıymetini bilmen, neden?

 

Kıymetli kardeşlerim!

Pek latif üstazlarımızın sohbetlerinde bulunmak çok büyük bir devlettir, saadettir. Bir misal arz edeyim size. Sabah namaza gitmek için yola düştüğünüzde, önünden geçtiğiniz bahçelerden –bahçe elli, yüz metre uzakta olsa da– güzel güzel gül kokuları, çiçek kokuları gelir burnunuza. Bahar aylarından birinde idi, arabayla Ankara’dan geliyoruz. İğde ağaçlarının arasından geçiyoruz. Arabanın camları kapalı olmasına rağmen burnumuzu delecek gibi bir koku geliyordu yeni çiçek açmış iğdelerden. Kapalı camın ardından koku ciğerlerimize doluyordu. İşte mürşid-i kâmillerin sohbet meclisleri de böyledir… Birer cennet bahçesi gibidir.

Peygamberimiz (sav), bir hadîs-i şerîflerinde bunu beyan buyuruyorlar: ‘Cennet bahçelerine uğradığınızda oranın fevâkihinden (meyvelerinden) istifade edin. Ashâb-ı kiram sordular, ‘Cennet bahçeleri nedir?’ Efendimiz ‘Zikir meclisleridir’ buyurdular.’ (Tirmizî, Daavat 82.)

Bizim bu sohbet meclisimize gelenler de bu cennet bahçelerine girip, oranın meyvelerinden yiyecekler -inşâallah-. Hadîs-i şerîfte buyurulduğu üzere, cennet bahçeleri zikir halkalarının kurulduğu bu sohbet meclisleridir. Meyveleri ise, ilimdir, zikrullahtır.

Sohbet meclisleri, güzel kokuların satıldığı attar dükkânına benzer. Sohbet meclislerinin dışındaki meclisler ise demirci dükkânına benzer. İmdi ben sizlere diyorum ki demirci dükkânına asla varmayın. Demirci demiri döverken, ateşi üzerinize düştü mü elbiselerinizi delik-deşik eder. Gıybet ile delik-deşik eder, riyâ ile laf taşımayla, mâlâyânî ile delik-deşik eder.

Tâhir Büyükkörükçü Hoca anlatmıştı:

Adamın birisi attar çarşısından geçerken birden yere yığılı vermiş. Güzel kokular satan bu dükkânlardan gelen ıtır kokusu adamın başını döndürmüş ve adam yere düşmüş. Adamın etrafına halk toplaşmış ne var diye. Halk, adamın derdine derman aramaya başlamış.

Birisi elini onun kalbine götürüyor, atıp atmadığını yokluyor, bir diğeri de eline-yüzüne gül suyu serpiyordu. Fakat gül suyu serpen kişi, baygın adamın başına gelenin gül suyundan kaynaklandığını bilmiyordu.

Gül yağı sürüyorlar, menekşe sürüyorlar, sümbül sürüyorlar, iğde çiçeği sürüyorlarmış, ancak adam daha da fena oluyormuş. Derken ‘Filan kişi attar çarşısında baygın düştü, yatıyor’ diye yakınlarına haber yollamışlar.

Bayılıp düşen adamın, akıllı bir kardeşi varmış, hemen çarşıya koşa koşa gelmiş. Varmış kardeşinin başucuna. Elbisesinin yeninde bir parça köpek pisliği varmış. Kimselere göstermeden köpek pisliğini onun burnuna yaklaştırınca adam ayılı vermiş.

Bayılan adam, rızkını kazanmak için her gün sabahtan akşama kadar pisliğe gömülmüş olarak, tabakhanede pis kokular içinde debbağlık (dericilik) yapıyormuş. Adam burnuna pislik çeke çeke, pislik böceğine dönmüş âdeta. Pislik böceği elbette gül suyundan, güzel kokudan bayılır.

Bu sohbetler de bizim gül bahçemiz, attar dükkânımız. Getirin buraya üç beş münkiri, buradaki havaya alışamaz. Niye? Burnu gül kokusuna alışmamış da ondan. Allah dostlarının sohbet meclisleri, füyûzât-ı ilâhiyye kokularını koklattırır burnumuza. Kıymetli pederim, Es’ad-ı Erbilî Efendimizin halka-i zikrinden geldiğinde misler gibi kokardı. ‘Baba o kokudan yine sür’ derdim; ‘Oğlum o mânevî kokuyu sen de mi duyuyorsun?’ diye hayretini ifşâ ederdi. Koku sürünmezlerdi onlar ama nasıl kokardı vücutları tarif edilmez…

Geçenlerde Kırıkhan’da Bâyezîd-i Bistâmî Efendimizin dizinin dibine oturduk. O kokuyu da tarif edemem, o feyzi de tarif edemem. İçimizi nasıl tuttuğunu anlatamam. Sanki hayat süren bir kutb-ı cihânın yanına oturmuş gibiydik. Mevlâ’m; ‘Bir hususta tereddüte düştüğünüzde kabir ehlinden yardım dileyiniz’ hadisinin sırrına mazhar etti bizi –elhamdülillah–. Onun için ehlullahı gerek hayatlarında gerekse mematlarında ziyaret lâzımdır. Konya’da Mevlânâ’yı, Kars’ta Ebu’l-Hasen Harakânî’yi, Ankara’da Hacı Bayrâm-ı Velî’yi ziyaret edelim –inşâallah–. Buralardan alacağımız feyiz bize yeter.

Mevlâ Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri bu gül bahçelerinden ayağımızı kesmesin. Burnumuzda daim gül kokusu olsun. (Âmin)

Hamd olsun âlemlerin Rabb’i olan Allâh’a!

  Ekim 2022, sayfa no: 32-33

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak