Şeytânın Düşmanları
Kalemdar (ks)
Kıymetli kardeşlerim! Rabbimiz Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri, âyet-i celîle-i cemîlesinde şeytânın düşmanlığını şöyle ifade buyuruyor: ‘İblis, ‘Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki ben de onları (insanları) saptırmak için, Senin doğru yolunun üstünde tuzak kuracağım. Sonra elbette onlara, önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve Sen, onların çoklarını şükredenlerden bulamayacaksın!’ dedi.’1 Ve yine Fâtır sûresinde şöyle denildi: ‘Çünkü şeytan, sizin amansız bir düşmanınızdır, siz de onu düşman sayın.’2 Ebu’l-Leys Semerkandî Hazretleri (k.s.), Vehb bin Münebbih’ten naklen Tenbîhu’l-Gâfilîn kitabında şöyle anlatıyor: Şeytan (aleyhi’l-la’ne) bir gün Hz. Muhammed Mustafa Efendimiz’in (sav) huzûruna geldi. Peygamberimiz (sav): ‘Sen şeytan mısın?’ buyurdu. ‘Evet şeytânım. Beni Allah gönderdi. Sorularına cevap vereceğim.’ ‘O zaman söyle, ümmetim içinde düşmanların kimlerdir?’ Şeytan şöyle sıralamaya başladı: Birincisi: Sensin Yâ Muhammed (sav)! Eğer Hz. Peygamber olmasaydı, âlemlere rahmet olarak gelmeseydi, şeytan insanları yoldan çıkaracaktı. Allâh’ın kulları cehenneme gideceklerdi. Efendimizin (sav) teşrîfiyle bütün dünyâ rahmete kavuştu. İşte bu yüzden şeytânın en büyük düşmanı Habîbullah’tır (sav). İkincisi: Adâletli hükümdarlar, idâreciler. Cumhurreisinden, âile reisine kadar herkes. Bu zümreye mensup kimseler, adâletli olurlarsa şeytânın düşmanı olmaktadırlar. Aksi takdirde zâlim olurlar, namazlarını kılmazlar, oruçlarını tutmazlarsa şeytanla arkadaş olurlar. Âile reisleri, çocukları arasında farklı muamele yaparlarsa, işte onlar da şeytânın dostu olurlar. Lâkin adâletli hareket ettiler mi şeytânın düşmanıdırlar. Adâlet çok mühim kardeşlerim. Cuma hutbelerinin sonunda okunan âyet-i celîlede Rabbimiz buyuruyor: ‘Muhakkak ki Allah, adâleti, iyiliği, akrabâya yardım etmeyi emreder; çirkin işleri, fenâlığı ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.’3 Üçüncüsü: Tevâzu sâhibi zenginler. Hem çok parası var hem de mütevâzı. Bu zümreyi şeytan sevmez. Meyveli ağacın dalları yerde olur. Varlık arttıkça kibrin artıyor mu, adam değilsin. Şeytânın sevmediği ama Peygamberimiz’in (sav) sevdiği adamlardan olalım inşâallah. Dördüncüsü: Allah’tan korkan, ilmiyle âmil âlimler. Peygamberimiz (sav) onları seviyor. ‘Âlimler vâris-i enbiyâdır’4 buyuruyor. Beşincisi: Doğru sözlü tüccarlar. Altıncısı: Nasihat veren mü’minler. Mü’minler vaaz u nasihatle insanların gönlünü çeviriyorlar. Evvelce âsî iken, en önde mü’min, mütedeyyin oluyor o kişiler. Bu da şeytânın işini zorlaştırıyor. Şeytan ihlaslı mü’minlerin de düşmanıdır. Yedincisi: Merhamet sâhibi kimseler. Merhamet sâhibi mü’min, bir kimsenin aç olduğunu duydu mu ona yetişir, karnını doyurur, sadaka verir. Şeytan, rahmetten ve merhametten hoşlanmaz. Sekizincisi: Tevbesinde sebât eden genç-ihtiyar mü’minler. Meselâ, Ramazan ayında hulûs-i kalb ile tevbe ediyor. Fakat tevbesi geçici değil. Ramazan’dan sonra da yine ibâdetine devâm ediyor. Kumarı terk etmiş, yalanı terk etmiş, gıybeti terk etmiş, rüşveti terk etmiş. Kısacası tevbesinde sebat etmiş olan kimseleri de şeytan kendisine düşman biliyor. Dokuzuncusu: Verâ sâhibi, haramdan sakınan mü’minler. Onuncusu: Ahlâk-ı hamîde sâhibi, güzel ahlâklı kimseler. Bir mü’min ki kimseyi incitmiyor, kimseden de incinmiyor. Mâruf-ı Kerhî gibi. Şeytan bu kimselere de yaklaşamıyor. On birincisi: Dâimâ abdestli gezen mü’minler. Abdestli gezen mü’min silahlı bir kimse gibidir. Şeytan abdestli adamın semtine hiç uğrayamaz. On ikincisi: Çokça Kur’ân okuyanlar. Şeytan, Kur’ân okunurken kalay gibi erir. Namaz kılınırken ise sıtma tutmuş gibi titrer. On üçüncüsü: İnsanlar uykuda iken gece namazı kılanlar. İnsanlar uyuyor, o kalkmış sâdece Hakk rızası için namaz kılıyor. Riyâdan arınmış bu namaz şeytânın eceli demektir. On dördüncüsü: Hayâlı kadınlar, iffetini, nâmusunu muhafaza eden hanımlar. Tesettüre dikkat edelim bacılarım. Câmiye gelirken bile güzelce örtünmezsek, rastgele, salına salına gelirsek günah olur. Bir kadın, göğsüne altın takarak, bileklerine bilezik takarak, koku sürünerek, erkekler beni görsün de hoşlansın diye dışarı çıkarsa haram işlemiş olur. Zinâ günâhı olur. Erkek o kokuyu duyunca: ‘Şu kızdan, şu kadından ne güzel koku geliyor’ diye şehveti tahrik olsa, o ilgi ile o sevgi ile göz göze bakışsalar göz zinâsı; yüz yüze gülerek konuşsalar, dil zinâsı olur. ‘Böyle kadınlar benim dostum olur’ diyor şeytan. Onbeşincisi: Beş vakit namazında devamlı olan kimseler. Bilerek namazını geçiren ve şeytâna dost olan kimse âhirette azap çekecektir. Geçirdiği namazı kazâ eder, tevbe eder, tevbesi de kabûl olursa kurtulur.5 Rabbimiz bizleri, şeytânın düşmanı, Peygamberimizin (sav) dostu olan kâmil mü’minlerden eylesin! Âmîn! Hamdolsun âlemlerin Rabbi olan Allâh’a! Dipnotlar: 1 A’raf, 7/16-17. 2 Fâtır, 35/6. 3 Nahl, 16/90. 4 Buhârî, İlim 10; Ebû Davud, İlim 1; Tirmizi, İlim 19; İbn Mace, Mukaddime 17. 5 Ebu’l-Leys Semerkandî, Tenbîhu’l-Gâfilîn, çev., Abdulkadir Akçiçek, Bedir Yay., İstanbul 2002, s. 715.
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak