Ara

Seyr-i Sülûk

Salihler, geceyi ibadetle geçirdikleri gibi, seher vakitleri de yatmaz, kusurları için af talep ederler Cenâb-ı Hakk'tan. Müttakiler, Hakk'tan korkup, emrine uyup, nehyinden kaçarlar. Allah'ın, "Gece de  pek az uyurlardı. Ve seher vakitleri onlar istiğfar ederlerdi." (Zariyat; 17,18) ayetine uyarlar.
  Silsile-i Şerif'ten sonra yanık bir kalple, gözyaşlarıyla istiğfar-ı şerif okunur. Doktor, ilaçlarını verirken hastasına, ne zaman kullanacağını da tembih eder. Aksi halde pek tesiri olmaz ilaçların. Evrad ü ezkarın çekilme zamanı da, değerini Peygamberimiz (sav)'in doğumundan alan, gecenin üçte ikisi geçtikten sonra, keyfiyeti meçhul olarak, Rabbimizin her gün dünya semasına indiği ve "Dua eden yok mu? Duası kabul edilecek, bir haceti olan yok mu? Günahları af olunacak, bağışlanacak." (H. Şerif, Ebu Hureyre) diye nida olunan seher vaktidir. Sami Ramazanoğlu (ks):"Seherde yapılmayan vazife, kazaya kalan oruç gibidir." buyururlar. Rahmeti İlâhînin yağdığı seher anındadır pirân-ı İzâm'ın gönüllere teveccühü, manevi yardımı, Hakk'ın feyzini kalplere aktarması. "Seher vakitlerinde bağışlanma dileyenleri koru derler." (Âl-i İmran: 17) ateşin azabından, sadık kullar. Salihler, geceyi ibadetle geçirdikleri gibi, seher vakitleri de yatmaz, kusurları için af talep ederler Cenâb-ı Hakk'tan. Müttakiler, Hakk'tan korkup, emrine uyup, nehyinden kaçarlar. Allah'ın, "Gece de pek az uyurlardı. Ve seher vakitleri onlar istiğfar ederlerdi." (Zariyat: 17-18) ayetine uyarlar. Hz. Yakup (as)'un oğulları, babalarına, "Ey babamız, bizim için Allah'a istiğfar eyle. Biz gerçekten büyük günah işledik." dediler. Hz. Yakup (as) da dedi ki:" Sizin için Rabbime sonra istiğfar edeceğim. Şüphesiz o ğafurdur, rahimdir." (Yusuf: 97-98) ayetlerinde Yakup (as), istiğfarı oğullarına, duaların kabul olacağı seher vaktine tehir etmiştir. Seher dört mevsim içinde suların çağladığı, kuşların ötüştüğü, güllerin, çiçeklerin açtığı, tabiatın çiçeklerle donatıldığı ilk bahar gibi kıymetlidir. Rabbi ile, Maşuk-i Hakikiyle mahrem olmak için âşıklar, seheri iple çekerler. Nihayetinde de, "Geceler ne tez geçiyor Ya Rab!" diye yakınırlar. "Dağlar ile taşlar ile Çağırayım Mevlâm seni Seherde kuşlar ile Çağırayım Mevlâm seni." diye ifade ettiği zümredendir onlar. Üstazımız, çocukluğundan itibaren pak bir hayat geçirmesine rağmen, "Yüz on bir istiğfarı tamamlayıncaya kadar hatalarım bitmiyor, karınca kadar işlediğim hata, gözüme Erciyes Dağı gibi görünüyor." buyururlardı. Bizim de Erciyes Dağı gibi hatalarımız, karınca gibi gözükmesin gözümüze. Efendimiz (sav)'in son zamanlarında en çok okudukları, "Sübhanallahi ve bihamdihi estağfirullahe ve etûbü ileyh." duasını çokça okurlardı. Haşa günahı olduğundan değil, bize örnek olmak için, Allah'ın azametinden dolayı, "Allah'ım Sen'i hamd ile tesbih eder, hatalarım sebebiyle senden özür diler, sana yönelirim Rabb'im." diye yalvarırlardı. "Hem de Allah'tan mağfiret dileyerek bütün hallerinizde sizi bağışlamasını isteyin. Çünkü Allah, çok bağışlayan, çok merhamet edendir." (Müzemmil: 20). Peygamberimiz (sav):"Israr ile (nedamet, pişmanlık ve azm ile) küçük günah yoktur. İstiğfar ile de büyük günah yoktur." (Keşfü'l-Hafa: 11, 490, 3071). "Kim istiğfara devam ederse, Allah onun için her sıkıntıdan bir çıkış yolu, her kedere bir ferahlık ve çare kılar ve onu ummadığı yerden rızıklandırır." (Ebû Dâvud). "Estağfirullah'el azîm." dendikten sonra, "Kulun diyeceği (şu dua) istiğfarın efendisidir. Kim gönülden inanarak bunu gündüzün söylerse ve o gün akşam olmadan ölürse, o, cennet ehlinden olur. Kalpten inanarak bunu gece söyleyip de sabah olmadan o gece ölürse, yine o, cennet ehlinden olur." (Buhari, Nesai ve Tirmizi) buyrulan, "Seyyidü'l İstiğfar" bir adet okunur. "Öyle ise şimdi iyi bil ki, Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. Hem kendi günahın için hem de mü'min erkekler ve mü'min kadınlar için Allah'tan bağışlanma dile." (Muhammed:19) ayetindeki Tevhid sırrına ermek, Peygamberimiz (sav)'in, "Kul büyük günahlarından kaçınıp, tam bir ihlâs içinde "Lâ ilâhe illâllah" derse, arşa değin ona gök kapıları açılır." (Tirmizi). "Hiçbir amel "Lâ İlâhe İllâllah"ı geçemez. O (silmedik) hiçbir günah bırakmaz." hadis-i şeriflerindeki müjdeye nail olmak için, "Lâ ilâhe illallahü'l-melikü'l-Hakku'l Mübin." denir. Bir defa da "Muhammedü'r-Rasulullahi sadiku'l vadi'l-emîn.) denir. "Salât ü Selâm" , "Allahümme salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim" duası Peygamberimizle manen irtibat kurularak okunur. "Hiç şüphesiz, Allah ve melekleri Peygambere salat etmektedirler. Ey iman edenler, siz de O'na salat edin ve tam teslimiyetle O'na selam verin." (Ahzab: 56) "Kim bana bir kere salavat-ı şerife getirirse, Allah ona on salat eder (rahmet eder), on günahını siler, on derece de yükseltir." (Nesai). "Kıyamet gününde bana en yakın olacak kişi, bana en çok salat ü selam getirendir." buyurur Nebiler Nebisi (sav). İmam Şar'ânî (ks):"Salât ü Selâm'a çokça devam edenler, Resulullah'ı evvela rüyada, sonra da açıktan görürler." der. Ahmet er Rufâî (ks), Rasulüllah (sav)'ı rüyasında görmediği gün, tecdîd-i iman ve tecdîd-i nikahla, yeniden iman ve nikahını tazelerdi. Adetleri belirtilen istiğfar, tevhid ve salat ü selam'dan sonra üç ihlas, bir Felak, bir Nas suresi, Allahümme salli ve Fâtiha-i Şerif'e okunur. Hasıl olan sevap, Peygamberimiz (sav)'in ruh-i tayyibelerine, ehline, ashabına, pîrân-i izâm'ın ruhlarına gönderilir. Haline göre sâlikin, "Allah" Lafza-i Celâli de talim edilir. Dinin ve münevver yolun tasdik ettiği, Allah'ın hayırlı kulundan bu vazife alınır. Emredilmeyen kimsenin yaptığı tarife, verdiği ezkara, şeytanın hilesi karışır. Tasdik olunan icazetli bir kimse ise, dersleri, zikirleri nuruyla verdiği için şeytan asla yaklaşamaz. Kendi kendimize tatbik etmemiz son derece sakıncalıdır. Verilen evradın dışında istiğfar, tevhit, salat ü selam ve sair zikirler adet, sayı tayin etmeden okunur. Kur'ân-ı Kerim, hadis-i şerifler ve nafile taatlerle gecemizi, gündüzümüzü, bütün vakitlerimizi ihya etmeye çalışırız. Verilen Evrâd ve Ezkârın yapılmamasında bir sorumluluk var mı? diyenlere cevabımız: "Münafığın üç alameti vardır. Söylerse yalan söyler. Verdiği söze muhalif davranır (sözünde durmaz). Emanete hıyanet eder." Hadis-i Şerif'idir. Alınan ders, bir ahit, bir sözleşmedir. Riayetsizlik bizi, amelde nifaka götürür Allah korusun. Seherde yapılmayan vazife, gündüz de yapılır. Hepsini bir anda yapmak mümkün olmazsa, ara ara da yapılabilir. Görev alınırken niyetimiz, "Bu aldığım ders vasıtasıyla ben, Rabbime kavuşacağım." olmalı. Atılan adımdan asla dönülmemeli. "İki günü denk olan ziyandadır." Hadis-i Şerif'ine kulak vererek daha ileriye adım atılmalı. Bedenle yaptığımız taatle Mecnun'un, Leyla'nın çadırına varıncaya kadar durup-dinlenmediği gibi, gece-gündüz yola devam etmeliyiz. O çadıra vardıktan sonra da, bedenimiz ruhumuza dahil olarak irfan semasına uçmalıyız. Yapılan vazifede haz ve huzurun bulunmamasına sebep şunlardır: 1- Şer'i görevlerdeki kusurlar. 2- Dünyanın geçici  zevklerine duyulan ilgi. 3- Kalbi fesat insanlarla düşüp kalkma. İbadet, sırf Mevlâ rızası için yapılır. Şer-î edeplerde kusurumuz yoksa, bundan keder edilmez. Şah Abdullah Dehlevi (ks) (D. 1158 - V. 1240), Mazhar-ı Can Canan Hazretlerine:"Oğlum, burası tuzsuz taş yalamaktır." sözüyle, güzel rüyaya, kalplerden geçenleri bilmeye, keşif ve keramete meyletmemeyi öğütler. Keramet bir veli için puan kaybıdır. Yol keramet yolu değil, istikâmet yoludur. Cüneydi Bağdâdi (ks):"İki ışıkla yürürüz. Sağ elimizde Kur'ân, diğer elimizde de Sünnet-i Seniyye." buyurur. Asıl Ders: Mukaddime dersi diye tarif olunan, ilk vazifeye düzenli bir şekilde devam edilir, kaza namazları da kılınırsa, asıl vazife için istihare yapılır. "İstihare yapan eli boş dönmez, istişare eden (salihlerle) pişman olmaz, iktisat eden yoksul düşmez." (Taberani, Mu'cemü'l-Evsat) buyurur iki cihan güneşi Muhammed Mustafa (sav). Üç veya yedi gün istihare yapılır. Rüyalar birbirinden güzel görülürse, ehline danışıldıktan sonra istiğfar, tevhid ve salât ü selâmla birlikte şu dualar okunur: 1- Eûzü besmele çekip bir defa Fatiha-i Şerif okunur. Diğerleri sadece besmelelerle 1. Âyetü'l Kürsî 1. İnşirah, Kevser 1. İzâcâe Nasrullahi 3. İhlâs-ı Şerif 1. Felak. 1. Nâs. Allahümme salli, Fatiha. Hasıl olan sevap, ruhlara hediye edilir. Ölüm Tefekkürü: "Her nefis (her nasıl olsa ve nerede bulunsa) ölümü tadacaktır. Sonra da hep bize döndürüleceksiniz." (yeniden diriltilip Hakk'ın huzuruna varıp mükafat ve cezanızı göreceksiniz.) (Ankebut: 5), ayet-i celilesiyle bizi irşad edecek iki esasa tam manasıyla riayet ederiz. 1- Nâtık (konuşan) ölüm. Kur'ân-ı Kerim:"Şüphesiz bu Kur'ân, insanları en doğru ve en sağlam yola iletir." (İsra, 9). 2- Sâkit (konuşmayan) ölüm. "İnsanlara öğüt için ölüm tefekkürü yeterlidir." (Câmiu's-Sağir), "Ölümü ve öldükten sonra kemiklerin ve cesedin çürümesini hatırlayın. Ahiret hayatını isteyen, dünya hayatının süsünü terk eder." (Tirmizi, Kıyame, 24. Ahmed b. Hanbel, I, 387). -Efendim, gönlüm yumuşamıyor, diyen birine üstazı: -Evladım, kabirleri ziyaret et, der. -Yine katı kalbim, deyince: -Ölenleri, kabre konanları, kendin gibi kabul et, der: Gönlü yumuşayıp gözyaşlarını tutamaz. Kalp arsası evrat ve ölüm tefekkürü ile hüzünlenir, gözden yaşlar akıp yüzler ıslanırsa, arştan inen füyüzat-ı ilahî, mürşid-i kâmil vasıtasıyla, gönülleri rabıta-i şerife ile nura gark eder. Lafza-i Celâl kabiliyete göre içten ve dıştan tarif edilir. İsyandan kaçılarak, kalbe atılan manevi tohumlar gelişip meyve vermeye başlar. Evvela kalp yanar, batar sonra kuvvetli bir şekilde çarpmaya başlayınca, Mükafatını bizzat Peygamberimizin verdiği kalp zikri ehlince tarif edilir. Bütün letaifler bu tarzda ehil kimseler, icazetli kişiler tarafından öğretilerek vücut, hayvaniyetten zulmetten kurtularak nûra boyanıp mükerrem insan olunur. "Allah, o kitapla rızasına uygun hareket edenleri selamet yollarına iletir. Onları izniyle karanlıklardan nura (cehalet, küfür ve şaşkınlık karanlıklarından hakiki tevhid nuruna) çıkarır." (Maide, 16)

Alemdar-Ali Ramazan Dinç Efendi (ks)

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak