Ara

Şerîat ve Tarîkat

Şerîat ve Tarîkat

Şerîatsız tarîk olmaz

Câhil sofu dînin bilmez

Belki câmiye de gelmez

Bu kavimden kaçmak lâzım

 

Kıymetli kardeşlerim!

Sözü söylemek kolaydır. Fakat o sözde zikredilen vasıfları hakkıyla hâiz olmak ve o sözü yaşamak çok zordur. Beni dinlemek için bu mecliste toplanan cemâatin ayağının türâbıyım ben. Söylüyorum ama kendimde söylediklerim bulunuyor mu diye hep düşünüyorum.

Televizyon ekranında seyreder gibi eski kusurlarımı seyrediyorum. Tâ âkıl bâliğ olmazdan evvelki kusûrum Erciyes Dağı gibi gözüme görünüyor. Kendim iyi olmadan size nasıl öğüt veririm diye kendi kendime dertleniyorum. Bir defasında Sâmî Efendimiz’e bu hâlimi arz etmiştim. Efendimiz, ‘Hasan Efendi, sohbetlere devâm ediniz. Hâliniz iyi olmasa bile ihvânın gönüllerini yaptığınız için Allah sizi tefeyyüz ettirir’ buyurdular.

Doktor değilim. Hâzık tabîbin eczânesindeyim. Kim bir reçete getirirse o ilaçları veriyorum. ‘Zamânında kullanın ölçüyü şaşırmayın da iyi olun’ diye nasîhatta bulunuyorum. Kâmil bir mürşide bağlandınız mı hastalıklarınız da devâ bulur, günâhlarınız da affolunur, kalbiniz de selîm olur. İnsan olursun sözün özü.

Estaîzübillâh. Bismillâh. ‘Her biriniz için bir şerîat ve münevver bir yol (tarîkat) tâyin ettik.’ (Mâide, 5/48.)  buyuruyor Rabbimiz Kitâb-ı Kerîm’inde. Yâni âyetten anlaşıldığı üzere, Cenâb-ı Hakk kullarına iki şeyi vâcip kılıyor:

Birincisi şerîat, ikincisi tarîkat. Kadın-erkek her müslümana bu âyet-i kerîme mûcibince tarîkata girmek vâciptir. Acabâ tartabilir miyim, ya tartamazsam gibi düşünceler vesvesedir, şeytandan gelir. Evvelâ şerîatı sonunda da tarîkatı her kulumun üzerine vâcip ettim’ buyuruyor Rabbimiz. Artık bunun üzerine kula söz düşer mi?

Kayseri’den nice ulemâ, meşâyıh geçmiştir. Mevlânâ’yı bile getirmiştir ayağına Kayseri. Hocası Seyyid Burhâneddîn (k.s.) de memleketimizdedir. Cuma namazını kılıp ziyâret ediyor muyuz? Yok! Deryânın içindeki mâhî (balık) deryânın kıymetini bilmezmiş. Kıymet bilmemek insanı nasipsiz yapar -mâzallah-.

Bir vakit Konya’ya Tâhir Büyükkörükçü Hocamızı ziyârete gitmiştik. ‘İlle siz konuşacaksınız’ dediler. Çok kalabalık bir cemâat toplanmış. Kitâbı aldım elime, paralı müşteri bulmuş mağaza sâhibi gibi heyecanla başladım söze: ‘Şâirlerin kalbi Allâh’ın hazînesidir’ diye hadîs-i şerîfle söze başlar başlamaz beni bir ağlama tuttu. Cemâat ile birlikte ağlaşmaya başladık. Tabiî sizin içinizde Tâhir Hoca gibi dinleyeniniz var. Bâzı zaman kitaptan arayıp bulamam konuşacağım şeyi. Ama sözden, gönülden anlayan can dostlarıyla bir araya gelince Allâhımızın hazînesi önümüze açılıyor -elhamdülillah-.

Bizden duyduklarını nakleden kardeşlerimize bâzı îtirazlar oluyormuş. ‘Biraz ileri gitmiyor musun?’ diyorlarmış. Bu kabîl îtirazlarla dünyâmızı da âhiretimizi de hebâ ederiz. Akıllı olalım. Tarîkat gibi bir nîmeti inkâr ederek nasipsiz olarak gitmeyelim.

Mevlâmız bizleri ehlullâhın meclisinde bulunan, şerîat ve tarîkata sımsıkı sarılan kullarından eylesin. (Âmîn)

Hamd olsun âlemlerin Rabb’i olan Allâh’a!

Ekim 2020, sayfa no: 38-41

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak