Ara

Sehâvet Nedir?

Sehâvet Nedir?

Kıymetli kardeşlerim!

Hazreti Ali Efendimiz (kv): ‘Soru sormak ilmin yarısıdır.’ buyurur. Sizlere, bir hanım annenin, âlim bir zâtı sorularıyla nasıl müşkil bir duruma soktuğunu nakledeceğim. Şayet gönül açık olursa söz de yerini bulur.

Bir kadın, Hayyan ismindeki âlim bir zâtın bulunduğu meclise gelir:

- ‘Bir sorum var, sormak istiyorum. İçinizde ehliyetli bir kimse var mı?’ der. Mecliste bulunanlar Hayyan’ı gösterirler. Kadın işaret edilen şahsın yanına gider ve aralarında şöyle bir konuşma geçer:

- Hocaefendi! Sizce sehâvet (cömertlik) nedir?

- İ’ta, bezl (esirgemeden kendi isteği ile verme) ve îsardan ibarettir.

- Bu sözünde ne demek istedin?

- İ’ta, vermek demektir. Bezl etmek, ondan sonra gelir. Îsar ise kendine lazım olanı, ihtiyacından dolayı bir başkasına vermektir.

Hocaefendinin vermiş olduğu cevapla yetinmeyen kadın sözüne şöyle devam eder:

- O senin söylediğin dünyadaki sehâdır, asıl dine göre sehâ nedir?

- Cenâb-ı Hakk’a, hiçbir ağırlık hissetmeksizin, sehâyı kalb ile ibâdet etmektir. Kişi kaza namazı kılar yorulmaz, Kur’ân okur bıkkınlık gelmez, tevhîd ve lafza-i celâl okur usanmaz; işte böylece, hiç ağırlık hissetmeksizin Allâh’a ibâdet etmeye sehâ denir; dinde sehâ budur.

- Efendim! Siz Hakk’tan ibâdet mukabilinde mükâfat talebinde bulunur musunuz?

- Tabi ki hemşire hanım. Çünkü Allah Teâlâ bir haseneye on misli sevap va’d etmektedir. Binaenaleyh biz kullar da bu mükâfatı arzular ve taleb ederiz.

- Fesubhânallah; Allâh’ı (cc) noksan sıfatlardan tenzih ederim ki, bir verip de on aldıktan sonra verme işi şaşılacak bir şey. (Bakınız kadın nasıl taaccüp ediyor) Siz birisine bir lira verseniz de ondan on lira alsanız bu sehâvet mi olur dilencilik mi? Allâh’a bir verip de on aldıktan sonra kulun sehâveti nerde kalır? Rızâ-yı bârî bu amelin neresindedir?

- O halde sizin indinizde sehâ nedir? Ben de sizden soruyorum, hanım bacım?

- Cenâb-ı Hakk’a mütenâim ve mütelezziz olup, Allâh’a (cc) itâat ederek lezzet alıp, hiçbir kerâhet hissetmeksizin ibâdette bulunmaktır. Sehâvet işte budur! Şu halde ki, kul ibâdeti mukabilinde hiçbir ecir istemezse, Mevla-yı zü’l-Celâl o kul hakkında istediğini yapar. Meselâ, evladı babasından bazı isteklerde bulunsa ‘Baba beni evlendir, bana ev yap, iş bul.’ diyecek olsa baba evladının itâatli olup-olmadığına bakar. Eğer evladı itâatli ise, ona, asî evladına davrandığı gibi davranmaz, onun isteklerini yerine getirir. Allâh’a itâati olmayan kimse, yüz bin yıl ibâdet yapsa Allah razı olmadıktan sonra bir şey verir mi? Onun ibâdeti ne işe yarar ki? İbâdet ancak Cennet’te dereceyi artırır. Aslında îmandır Cennet’in anahtarı. Cennet’te ebedî durmak îmanda ebedî durmaktır. Cennet’te derece amellerdedir. Ey Hocaefendi, Cenâb-ı Hakk’tan hâyâ etmez misiniz ki kalbinize nazar buyursun da sizin bir şey mukabilinde bir şey istediğinize muttali olsun. Bu, dünyada bile hoş görülmez.

Kıymetli kardeşlerim!

Yunus, kırk yedi yıl şeyhine hizmet etti de, şeyhi: ‘Çık git bu dem, hizmete dayanamadın’ dedi. Yani kırk yedi yıl hizmet etmiş de dervişler demiş ki: ‘Kızını alacak da onun için hizmet ediyor.’ Yunus Emre dergâh için dağlardan odun toplarmış. Efendisi Taptuk Emre âma bir zât.

- ‘Evladım! Dağlarda eğri odun yok mu?’ diye sorar. Yunus ihvâna ibret olsun diye:

- ‘Hepsi eğri Efendim. Ancak bu kapıya eğri odun yaraşmaz, doğrusu yakışır. Arayı arayı doğrusunu seçerim, bu kapıya eğrisi olmaz’ der. Hz. Yunus kendi kendine de kızıp durur; ‘Kızını isteyerek bu iş olmaz’ der derûnundan. Fakat Yunus’un niyetindeki istikameti gören şeyhi, kızıyla izdivac eyler onu.

Hanımanne sözüne devamla şöyle der:

- Bir insana bile lâyık görmediğimiz bir hususu Allah (cc) için nasıl uygun görebiliriz. ‘Cennet’ini ver, hurini ver, köşklerini ver’ diye ona nasıl ibâdet ederiz? İbadetlerde böyle bir niyet asla söz konusu olamaz.

Hayyan ve yanındakiler bu hanımannenin sözleri karşısında ne söyleyeceklerini bilemezler ve şaşakalırlar. Hayyan kadına teşekkür eder ve ayrıca ondan özür diler.

Evet kardeşlerim!

Niyetimiz, Allâh’a (cc) karşı sahih ve düzgün olursa böylece bütün bir mahlûkata karşı da sâmîmî ve gönülden olur.

Allah (cc), cümlemize bu hanımannemizin bahsini ettiği, niyet-i hâliseyi lütfetsin. (Âmin)

Hamd olsun âlemlerin Rabb’i olan Allâh’a.

Nisan 2023, sayfa no: 36-37

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak