Ara

Samîmiyet ve Rızâ

Samîmiyet ve Rızâ

Dışı soğuk, içi güzel

Böyle şahsı sevdik ezel

Sen de bak, böylece düzel

Kardeşlere numûne bu

Kıymetli kardeşlerim!

İlim sâhipleri demişlerdir ki: ‘Zorun en zoru, anlamayan kişiye söz anlatmaya çalışmaktır.’ Bâzı sırlar vardır yalnızca ehline mâlûmdur. Bu sırlardan biri de mürşid-i kâmillerin müridlerinin her hâline vâkıf olmalarıdır. Hazarda seferde, içeride dışarıda, mürîdlerinin hâlleri mürşid-i kâmillere mâlûm olur. Geçenlerde bir hanım kardeşimizin, evine aldığı lüks bir eşyâdan dolayı diğer bir kardeşi tarafından kınandığını işittik. Bu sözü getiren kişiye dedim ki: ‘O eşyâlar o evlâdımıza helâl olsun; her gece tesbih namazı kılmadan yatmaz. O kardeşimiz, samîmî bir kuldur.’ Kişi Cenâb-ı Allâh’a muhabbetli, O’nun emir ve nehiylerine hürmetli, mahlûkâtına da şefkatli ise dünyâ malı ona hiç zarar vermez. Esas zararlı olan samîmiyetsizliktir, riyâkârlıktır.

Hz. Mûsâ (a.s.) zamânında bir adamın hiç çocuğu olmamış. Hz. Mûsâ’ya gelip: ‘Yâ Mûsâ, Rabbimize bir sor. Bize çocuk verecek mi?’ demiş. Hz. Mûsâ da sormuş. Rabbimiz: ‘Ona çocuk lütfetmedim.’ buyurmuş. Hz. Mûsâ Rabbimizin cevâbını bu adama söylemiş. Bunun üzerine adam ‘Lütfetmediyse gücü yetmez değil ya, lütfediversin.’ demiş. Seneler sonra Hz. Mûsâ (a.s.) o kişinin çocuğu olduğunu görmüş. Hz. Mûsâ ‘Yâ Rabbi, lütfetmedim buyurmuştun ama şimdi çocuk vermişsin’ deyince Rabbimiz: ‘O sözündeki samîmiyeti hoşuma gitti.’ buyurmuş.

Bütün iş samîmiyete ve rızâ göstermeye bağlıdır. Rabbinin her verdiğine râzı olana, zamanla Rabbine naz etme gücü de verilir. Niyâza duranlar, naz makâmına erişirler. Bu, dostluğun bir nişânesidir. Yahyalı’mızda öyle kardeşlerimiz var ki onların büyüklüklerini kimse bilmez. Avâmdan sayar, belki çağırıp sofranıza bile oturtmazsınız. Ama onlar her öğün Rabblerinin rızâ sofralarına otururlar.

Tarîkat-ı âliyye, oyun-eğlence yolu değildir. Âyet-i kerîmede[1] (57/4), Tarîkat-ı âliyye her nerede olursak olalım Rabb’imizin bizimle berâber olduğuna vâkıf olma yoludur. İçimizde namaza durduğu zaman Kur’ân-ı Azîmü’ş-şân’ı indirenin sadâsını duyan kardeşlerimiz var. Hiç şüpheniz olmasın! Fakat Cenâb-ı Allâh’ın sadâsını duymak için evvelâ dilinden ve kalbinden geçen kötü düşünceleri düzeltmek gerekir.

Bir kimsenin arkasından konuşmak münâfıklıktır. Dilini gıybetten, nemîmeden, boş sözlerden muhâfaza etmeyen Cenâb-ı Allâh’ın sadâsını duyamaz. Gıybet edenin ne kadar çok ameli olursa olsun, kabirden insan sûretinde diriltilmez. Dünyâda bir kardeşinin gıybeti yapılırken yüzü gülen kimsenin âhirette iki gözü de ağlar. Gıybet, zinâdan daha şiddetli bir fiildir.

Gıybeti terk etmeye muvaffak olanlar defterlerini sağ taraflarından alırlar. Kul, Cenâb-ı Allah’tan korkar, O’nun sevmediği hâllerden sakınırsa; Cenab-ı Hakk o kula hak ile bâtılı ayıracak bir anlayış, bir nûr ihsân eder, günâhlarını örter ve kulunu bağışlar, sadâ-i ilâhî’yi ona duyurur.

Birisi, Hz. Mûsâ’ya gelip diyor ki:

‘Yâ Mûsâ! Sen kelîmullahsın, Rabb’imizle konuşursun, bir sor bakalım ben cennetlik miyim cehennemlik mi?’ Hz. Mûsâ (as) Rabbimize soruyor ve adama şu cevâbı veriyor: ‘Rabb’imize sordum, buyurdular ki: O kulum…’ Adam hemen Hz. Mûsâ’nın sözünü kesiyor, sözünü bitirmeye izin vermiyor; ‘Sen ne dedin yâ Mûsâ! Rabb’im benim için kulum mu dedi? Bunu duyduktan sonra beni ister cennetine koysun, ister cehennemine.’ diyerek neşeyle oradan ayrılıyor.

Rabb’imiz bizi kulluğa kabûl eder de ‘kulum’ diye nidâ buyurur ve bu sadâyı işitirsek iki cihânda azîz oluruz. Ancak kardeşlerim, Rabb’inin katında yerini bilmek isteyen kimsenin, O’nun kendi gönlündeki yerini hesâb etmesi lâzımdır. Biz ne derece O’na kulluk ediyorsak, O da o derece Rabb’liğini bize gösterecektir.

Mevlâ cümlemizi ‘Yâ İbâdî/Ey kulum!’ dediği kulları safında haşr ü neşr eylesin. (Âmîn)

Hamd olsun âlemlerin Rabb’i olan Allâh’a!


[1] ‘Gökleri ve yeri altı günde yaratan O’dur. Sonra arşın üzerine istivâ etti. Arza gireni ve ondan çıkanı ve semâdan ineni ve oraya urûç edeni (yükseleni) bilir. Ve siz nerede iseniz O, sizinle berâberdir. Ve Allah, sizin yaptıklarınızı en iyi görendir.’ Hadîd, 57/4.

Mart 2021, sayfa no: 32-33

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak