Allah’a (c.c) mûti, gözü yaşlı, gönlü ateşli, Habibullah’a (s.a.v) muhabbetli, alçak gönüllü, yumuşak huylu bir mürit olmanın yolu sabırdan geçer.
Dünyalara da mâlik olsa, gözünü bir avuç toprağın dolduracağını bilerek mazlumun hakkına tecâvüz etmeyen bir kanaatkârın, makam ve mevki hırsıyla hiçbir hukuk tanımayan câni gaddar olmamasının neticesi de sabırdır.
İçini ve dışını ıslah ederek ülkeler fetheden fatihlerin, bütün dünyayı sulha kavuşturma azmiyle, tebliğ ve dâvete koşan mücâhitlerin yegâne sığınağı da sabırdır.
Sorumluluğu olmayan, şehevî arzûsunun esiri hayvanâtın, nûrdan yaratılan âkil melâikenin sıfatlarını üzerinde bulunduran, iki zıt kutba sahip insanın ihtiyacı vardır sabra. O zaman sabrı; aklın şehevi arzûya mukâvemeti diye tanımlarız. Ölçüyü aşan şehvet, dünya muhabbetiyle intikama taalluk ederse, Bosna’nın Kosova’nın bütün mazlumların gözyaşlarını akıtan gazap illeti olur.
Şehvet, kapitalist bir düşünceye sahip olursa, Somali’nin mâdeni, Kuveyt’in petrolü, Sudan’ın ilaç deposunu yağmalayan illeti hâsıl olur.
Makâm, mansıp sevdâsına düşerse şehvet, hâşâ, “Ben sizin en büyük rabbinizim”1 diye tuğyan eden Firavun ve Nemrutlaşan nefsin acı akıbetine düşerek kendisinden başka hiçbir kimseyi beğenmeyen kibir illeti meydâna gelir.
Şehvet; başkasının elinde olan nimetin yok olmasına taaluk ederse, kendisinden başkasına hayat hakkı tanımayan, kendilerini efendi, başkalarını koyun sürüsü kabul eden, kundaktaki bebekten tutun, savunmasız yaşlılara kadar katleden, dünya servetinin hepsi benim olacak sevdâsıyla hak, hukuk tanımayan mezmum hasetlik sıfatı zuhûr eder. Bu çılgınlıkların önüne geçerek aklı, malı, canı, dini, namusu ve bütün hukuku koruyacak olan sıfat, Habib-i Kibriya’nın târifiyle imânın yarısı olarak tanımlanan sabır ahlâkıdır.
İbrahim Havvas (k.s) sabrı:“Kitap ve Sünnet’in hükümleri karşısında gösterilen sebattır.” diye târif eder. Sabır, nefsi halka karşı şikayetten men etmektir. Sabır, Dinî makâmlardan bir makâm, sülûk erbâbının (Allah’a (c.c) kavuşma arzusunda olanın) menzillerinden bir menzildir.
Dînî makamlar:
- Mârifet
- Ahvâl (haller)
- A’mal (ameller)’dir
- Şükr-i mevcûd: Cenab-ı Hakk’ın verdiği nimetlere hamdederek, nimetin sahibini kalb ile sevmek, dil ile övmek. O’na bütün varlığımızla kul olmaktır.
- Sabr-ı mefkûd: Elden gidene mahzun olmamak.
- Vefâ-ı uhûd: Elest bezminde verilen söze sadakatle ahde vefa göstermektir.
- Hıfz-ı hudud: Allah’ın (c.c) emir ve nehiylerine dikkat ederek ilahî hükümlerin dışına çıkmamak.
- Şehvetleri terk. Tevbe edenlerin makamıdır.
- Mukadderâta rızâ. Zuhd-ü takva sahiplerinin makamıdır.
- Allah (c.c) tarafından gelenleri sevme. Sıddîklerin makâmıdır.
- Farz olan sabır: Kibir, riyâ, haset, fesat, hıyânet, gıybet, istihza, zina, kıtal ve içkiden nefsi men etmek.
- Haram olan sabır: Kendisinin ve evladını öldürülmesini, ırz ve namusa tecavüz halinde, kudsî değerleri tahkir (çirkin görme) gibi durumlarda sabır ve sükut, şerre rıza göstererek tembellik ve zillete düşmek sabır değildir. “Sizden her kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin. Ona gücü yetmeyen diliyle, ona da gücü yetmeyen kalbiyle (değiştirsin) ki bu imânın en zayıfıdır.” buyurur Efendimiz (s.a.v) Cenâb-ı Hak: “Halbuki kuvvet ve üstünlük Allah’ın Resûlünün ve mü’minlerindir; fakat münafıklar bilmezler.”2 “Zelil kimselerin yardımcısı olmayan Allah’a hamdolsun.”3 ayetiyle mü’minin izzet ve şerefi bildirilir. Batılla mücâdelesindeki stratejiyi de şöyle bildirir Mevlâmız. “Ey Resûlüm, de ki: İşte benim yolum (vazifem) budur. Ben Allah’a bir görüş ve anlayış üzere insanları dâvet ediyorum. Ben ve bana tâbi olanlar böyleyiz.”4
- Mekruh olan sabır: Şeriatte mekruh olan haller karşısında kaldığında ezâ ve mezalime sabır mekruhtur.
- Nâfile olan sabır: Meskenet ve mezellet, dilencilik gibi hallere sabır nâfiledir.
- Sabır lillahtır ki, Allah için yapılır.
- Sabır billahtır ki, Allah’ın (c.c) kudret ve yardımıyla yapılır.
- Sabır alallahtır ki, Allah’ın (c.c) hüküm ve kazasına sabırdır.
- Sabır fillahtır ki, Allah (c.c) yolunda sabırdır.
- Sabır maallahtır ki, “Her nerede olsanız (ilim ve kudreti) sizinle berâberdir.” Gereğince maiyyetin sırrını bilenlerin sabrıdır.
- Sabır anillahtır ki, Cenâb-ı Hakk’a vâsıl olanların sabrıdır.
- Yakîn (Her türlü şüpheden uzak, saf kalble gaybı temâşa)
- Sabır
- Cihad
- Adl (Adalet)
- İlim
- İbâdet
- Helal Rızık
- Şiddetlere sabır
- Nimetlere şükürdür.
- Ölüm meleğinin lütufla gelmesi
- Suâl meleklerinin kabirde korkutmaması
- Feze-i ekberden (en büyük korku, kıyamet, mahşerde korkulardan) emin olması.
- Günahlarının bağışlanması
- Sırat köprüsünden yıldırım süratinde geçip cennete girmesidir.15
- Elem ve külfete sabır: Taat ve mücahedenin ve güzel amellerin meşakkatine katlanmaktır.
- Lezzet ve şehevi isteklere karşı sabır: Maddî ve mânevî zarar verici haram ve yasaklardan sakınmaktır.” “Cennet zorluklarla, cehennem aşırı arzûlarla çevrilmiştir.” buyurur (s.a.v) Efendimiz.
Alemdar-Ali Ramazan Dinç Efendi (ks)
DEVAM EDECEK
Dipnotlar: 1- 79/24, 2- 63/8, 3- 17/111, 4- 12/108, 5- 21/85, 6- 73/10, 7- 10/109, 8- 103/3, 9- 2/250, 10- 2/177, 11- Deylemi, Ramuzü’l-Ehadis, 12- Tirmizi, et-Tac, 13- Tirmizi, et-Tac, 14- 16/127, 15- Abdullah Develioğlu’nun “Sabır” kitabından istifade edilmiştir.Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak