Ara

Rızâ-yı İlâhî’ye Götüren Dört Şey

Rızâ-yı İlâhî’ye Götüren Dört Şey

Rızâ-yı İlâhî’ye Götüren Dört Şey

Kalemdar (ks)

Kıymetli kardeşlerim! Allah velîlerinden Şakîk-i Belhî (ks) der ki: ‘Birçok üstâda hizmet ettim, pek çok eserler okudum. Allâh’ın rızâsına giden yolu dört şeyde buldum:
  1. Rızık İçin Emin Olmakta Buldum
Rızkı Allâh’ın verdiğine inandım, şüpheye düşmedim. Rabbimiz Kur’ân’ında buyuruyor: ‘Şüphesiz rızık veren, güç ve kuvvet sâhibi olan ancak Allah’tır.’1 Rızık endişesine düşmeyelim kardeşlerim. Mevlâ’mız dilediğini hesapsız rızıklandırır. Helâlinden talep edelim yalnız. Harama bulaşmayalım. Fâize ve diğer gayr-i meşrû yollara tevessül etmeyelim. Bir lokma haram yese insan, kırk gün yaptığı ibâdetlerde huzur ve huşû bulamaz. Rızık kaygısı hep dünyâya aşırı muhabetten oluyor. Anadan doğunca çulun Var mıydı paran pulun Mevlâm yarattığı kulun Verir rızkın koymaz nâçâr Zümer sûresinde de şöyle buyuruluyor: ‘Bilmediler mi ki Allah rızkı dilediğine bol bol verir, dilediğinden de kısar. Şüphesiz bunda inanan bir kavim için ibretler vardır.’2 Birazcık darlığa düşünce hemen bunalmayalım. Açılır bahtımız bir gün, sıkıştıkça sıkışmaz ya, Sebepler halkeder Mevlâ, kerem bâbın kapatmaz ya, Sana yalvardığım Allah, değildir rızk için hâşâ, Hüdam razzâk-ı âlemdir, rızıksız kul yaratmaz ya.
  1. İhlâsta Buldum
Yâni her ameli yalnız Mevlâ rızâsı için yapmakta. Riyâdan, süm’adan (başkalarının duymasını istemek), gösterişten uzak, sırf Allah rızâsı için amel etmek. Düşünelim bir kere: İnek ve koyunlardan sağdığımız sütün içine bir damla kan karışsa içilmez o süt. Riyâ da şeytânın kanıdır. Amellerimize karışırsa, kabûl dergâhına gideceği zaman semâ kapılarında tahlil edilir. Bakılır ki riyâ karışmış, şeytânın kanı karışmış; hemen geriye çevrilir, reddedilir. El gördülük yaptın amel Buzdan kurmuş idin temel Şöhret ile olmaz kemâl Bellerimi büktün nefis Rabbimiz cümlemizi amellerinde ihlâslı, hâlis kullarından eylesin.
  1. Şeytânı Düşman Bilip, Dediklerini Tutmamakta Buldum
Şeytan, Allâh’a isyân edip cennetten kovulunca şöyle dedi: ‘Yâ Rabbi! Beni huzûrundan kovdun. Geçmişteki amellerim için bir mükâfât vermeyecek misin?’ ‘Âhiretle ilgili mükâfat yok. Dünyâda ne istersen vereyim.’ ‘Ebedî yaşat beni.’ ‘Haydi yaşattım. Kıyâmete kadar yaşa. Dünyânın benim için bir kıymeti yok.’ ‘Beni kullarının üzerine musallat et. Îmanlı kullarının içine vesvese vererek yoldan saptırayım.’ ‘Bu konuda da izinlisin,’ dedi Rabbimiz. Bu teminâtı alınca şeytan: ‘Mâdem ki bana böyle salâhiyet verdin; kullarının sağından, solundan, önünden, arkasından gelir, vesvese veririm. Onlara âhireti, hakkı-hukâku unutturur, küfre düşürürüm. Cehennemi lebâlep doldururum onlarla. Amma, yaptığını yalnız senin rızân için yapan, muhlis ve hâlis kullarına gücüm yetmez.’3 dedi. Yaa kardeşlerim. İhlâslı olur, şeytâna muhâlefet edersek, ne yapsa zarar veremiyor Allâh’ın izniyle.
  1. Ölümü Yakın Bilip Hazırlıklı Olmakta Buldum
Üstâdımız Mahmud Sâmî Efendi Hazretleri memleketimize gelmişti. Mezarlığı ziyârete giderken bana şöyle diyordu: ‘Hayat, benim misâfirliğim gibi. Bir-iki gün durur giderim. Dünyâda da öyleyiz. Kafasını suyun içine sokan bir insan düşünün. Havasız ne kadar durabilir? Çok az. Hemen çıkarıverdiğimiz de âhirettir. Hayat böyle. Ölüm insana, gözün akıyla karası kadar yakın.’ Rabbimiz hiçbirimizi ölümü unutan, âhireti unutan, Kendisini unutanlardan etmesin! Âmîn. Hamdolsun âlemlerin Rabbi olan Allâh’a (cc)! Dipnotlar: 1 Zâriyât, 51/58. 2 Zümer, 39/52. 3 A’raf, 7/16-17.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak