Nakşibendî ulemâsının kitaplarında râbıta ile ilgili çok bilgiler vardır. Ben, râbıtanın sahihliğine dâir sahih bir hadîste başka bir delil olduğunu düşünüyorum. Sahâbe (r.anhüm) diyor ki: “Ya Resûlallah, senin meclisinde olduğumuzda Allâh’ı ve âhireti hatırlıyoruz. Dünyâ, çoluk çocuk, eş geçim endişesi hissetmiyoruz. Ancak meclisinizden ayrılıp evlerimize döndüğümüzde her şeyi unutuyor ve eski halimize dönüyoruz.” Resûlullah (sav) onlara: “Evlerinizde de benim meclisimde olduğunuz hali muhafaza etseydiniz melekler sizinle minderlerinizin üzerinde musâfaha ederdi” buyurdu. Bu ne anlama geliyor? Eğer insan, meleklerle ve mele-i âlâ ile beraber olma halini arzuluyorsa Efendimiz’in (sav) meclisinde yaşadığı hali evinde ve her yerde muhafaza etmelidir. Peki bu hâl nasıl muhafaza edilecek? Kendilerini Efendimiz’in (sav) karşısında hayal edecekler ki bu hâli muhafaza edebilsinler.
Şeyhin Mânevî Boyutu Vardır
Düşünün ki sürekli böyle bir manzarayı gözümün önüne getiriyorum: Resûlullah önümde ve nuruyla beni kapsıyor… Nurun yoğunluğu bana Allah, âhiret ve dîn dışında her şeyi unutturuyor. Şimdi ben bu melekeyi nefsimde oluşturup geliştirebilirsem bu da bir tür râbıtadır… Râbıtaya benzeyen bu durum yani. Şeyhinin mânevî bir boyutu var ve sen o boyuttan istifade edebilirsin. Sen şeyhinden uzak olduğun zamanlarda şeyhinin meclisinde ve onun huzurunda oturduğunu tahayyül edersen bu durumdan mânevî anlamda istifade edersin. Bu sebeple Nakşibendî tarikatındaki büyük âlimler râbıta yapıyordu. Mesela Şeyh Halid Bağdadi. Fakih İbn-i Abidin, Müfessir Mahmud el-Âlûsi, büyük muhaddis ve fakih Muhammed Zahid el-Kevseri…
Bir şeyin batıl olması, Kitap ve Sünnet verileriyle çelişmesine bağlıdır. Ne Kitap’ta ne Sünnet’te râbıtayı reddeden bir nass vardır.
Ruhun Tasarruf Yetkisi
Tasavvufta tevessül kabul edilir. Yani sufiler Allâh’ın iyi ruhlara bir kuvvet ve tasarruf yetkisi verdiğine inanır. Allahü Teâlâ, ölü ya da diri bu iyi ruhlara tasarruf kudreti lutfedebilir. Dolayısıyla şeyh, istikamet ve maneviyat sahibi biriyse onda bu güç vardır… Allahü Teâlâ ona bu gücü lütfetmiştir. Nakşibendî tarikatında şeyh râbıtasından önce kabir râbıtası vardır ki bu da insanı tevazu abidesi yapar. Onu dünyâdan âhiret âlemine taşır. Eşin, dostun sevdiklerin seni terk etmiş… Kabirdesin ve yanında sadece salih amellerin var. Tam bu hali yaşarken dilin ‘İlahi ente maksudi ve rıdake matlubi’ diyor. Kalbin bu halin içinde eriyor. İç dünyânda değişiklikler başlıyor. Enfüsi devrim kıvılcımları kalbine düşüyor. Tam bu haldeyken ‘Estağfirullah’ diyorsun. Dilin istiğfar ediyor, kalbin istiğfarın mânâsına kilitleniyor. Tam bir ubudiyet ve huşû halini yaşıyorsun. Sonra gözlerini açıp ‘İlahi ente maksudi ve rıdake matlubi’ diyorsun. Yani Allâh’ı (cc) zikre başlamadan önce bir hazırlık yapıyorsun. Sonra şeyh râbıtasına sıra geliyor… Çünkü şeyh, mürid için bir araç. Yine aynı şeyleri yapıyorsun ve gözlerini açıp ‘İlahi ente maksudi ve rıdake matlubi’ diyorsun ve bundan sonra zikre başlıyorsun. Artık psikolojik olarak nefsini zikrullaha tam olarak hazırlamış durumdasın. Yani râbıtadaki hedefin, Allâh’ı zikretmek için kalbi hazır hale getirmek, kalbi Allah’la beraber kılmaktır.
Allâh’ı Hatırlatmak
Allah Resûlü (sav) buyuruyor ki: “Allâh’ın seçkin kulları öyle kimselerdir ki görüldüklerinde Allâh’ı hatırlatırlar.” Bu ne anlama geliyor? Sana Allâh’ı hatırlatabilecek insanların var olduğu anlamına geliyor… Mesela ben senin ehlulahtan olduğunu kabul ediyorum, seni hatırlıyorum. Bu durum benim teveccühümü güçlendiriyor. Bu enfüsi hazırlıktan sonra oturup ‘Allaaah’ dediğimde bu müthiş bir mânevî enerji veriyor insana.
Bu hal, insanın ancak yaşayarak bilebileceği bir zevken idrak durumu… Tatmayan bilmez…
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak