Ara

Önceliklerimi Namaz Belirler!

Önceliklerimi Namaz Belirler!

Zaman her çağda kıymetli olmuş. Bu hususlarda nice eserler kaleme alınmış. Birileri ise sürekli zamânın bereketinin olmadığından şikâyet etmiş. Fahreddin er-Râzî (rh.a) der ki: “Buz satan birisi pazarda şöyle bağırıyordu: «- Sermâyesi eriyen bu şahsa merhamet edin!...»

Onun bu sözünü duyunca, «İşte bu söz Asr sûresinin mânâsını izah etmektedir» dedim."1 

Aslında insana verilen ömür, güneşin altında bir buz gibi hızla erimektedir.

Eğer bunu ziyân eder veya yanlış yere harcarsa insanın hüsrânına sebep olur.

Büyük âlim Amr b. Abdullah talebeleriyle dersten sonra hemen müsâade istermiş. Bir gün talebeleri, "hocam biraz vakit ayırsanız da gündeme dâir muhabbet etsek" deyince; "Evlâdım! Güneşi durdurun, istediğiniz kadar konuşalım. Ancak güneş durmuyor gidiyorsa, bilin ki biz de gidiyoruz ve boş söz konuşacak vakit yok!" buyurur.

İbâdetleri incelediğimizde de vakit kavramı üzerinden bizlere emredildiklerini görürüz. Örneğin farz olan oruç ibâdetini ancak Ramazan ayında yerine getirebiliriz. Haccın zamânı bellidir. Namaz ibâdeti de belirli vakitlerde emredilmiştir. Hattâ en önemli rüknü vakittir. Örneğin, bir kimse kıblenin ne taraf olduğunu bilemediğinde, herhangi bir tarafa yönelip namazını edâ edebilir. Abdest alacak su bulamadığında teyemmüm alabilir. Ancak vaktin alternatifi yoktur. Âdetâ namaz ibâdetinde bizlere şöyle bir ilâhî mesaj vardır: 

Mü'min kişi namazlarını yoluna koyarsa, zamânını yoluna koyar!

Avrupa ülkelerinden birinde, başka ülkelerden gelen kimselere Almanca dersi zorunluluğu vardır. Dersi veren hoca zaman konusunda çok hassastır. Derse 5 dakika geç gelen kişiye muhakkak dersin sonunda 5 dakika geç gitmesini söyler. Bir gün derse gelmeyeni, bir gün fazladan derse gelmesi hâlinde dersten geçirir. Bu durumdan rahatsız olan Müslümanlara, "Dikkat ettiyseniz tren garlarımızda, ders saatlerimizde hep küsurat vardır. Örneğin, tren 6:37'de hareket edecek, ders 9:21'de başlayacak. Sizce neden böyle?" diye sorar ve kendisi şöyle cevaplar:

"Biz bu küsûrâtı siz Müslümanların namaz vakitlerinden aldık. Hiçbir namaz vaktiniz diğeriyle aynı değil. Bugün yatsıyı 21:36'da kılarken, yarın 21:34'de kılacaksınız." 

Velhâsıl, Allah Teâlâ namaz ile bizlere zaman eğitimi vermekte! Zamanla olan savaşı kazananlar; önceliklerini âhiret sermâyesi olacak şekilde ayarlayanlardır.

Bizler namaza ezan ile çağrılırız. Ezanın ilk cümlesi, Allâhu Ekber! Allah En Büyüktür. Buradaki ilâhî mesaj şudur: Kulum! En büyük benim! Zamâna hükmeden benim! Ben çağırdığım an huzûruma gelirsen, önceliklerin husûsunda başarıyı elde edersin! 

Namaz, Kur'ân-ı Kerîm'de "salât" kelimesi ile ifâde edilir. Salât'ın bir diğer anlamı ise duâdır. Buradaki İlâhî mesaj şudur: Her namaz, kişinin bedeniyle yaptığı duâdır. Önceliklerimizi belirleyecek basîret ise ancak bu duâ ile mümkündür! "Salât" kelimesinden türeyen bir başka mânâ ise, sıladan ayrı olmak demektir. Mü'minin sılası, elest âlemidir. "Çocuklarınıza yedi yaşlarında iken namaz kılmalarını emredin!"2 hadîs-i şerifini Hak Dostları şöyle izah buyururlar: 

"Yedi sene doğduğu yerden ayrı olan insan hastalanır, içini sıla özlemi sarar, işte insana doğduğu yeri hatırlatan ve onu huzûra kavuşturan şey namazdır!"

Zaman hiç durmaz, akıp gider. Namaz ise hiçbir zaman geçmez. Akşam namazı yatsı namazına kadar, yatsı ise sabaha kadar… İlâhî mesaj şu olsa gerek: Kulum! Yirmi dört saatini benim huzûrumda geçir! Allah'sız belirlenen her bir öncelik, dünyâ ve âhirette insana ancak yüktür!

Sabah namazının Arapçası "fecr"dir. Fecr; yarılma, doğuş, çıkma anlamlarına gelmektedir. Sabah namazı, kişinin yokluk âleminden varlık âlemine insan olarak getirilmesine karşılık yaptığı şükürdür. Karanlıktan aydınlığa çıkmanın teşekkürüdür. Sabah namazının ardından gelen kuşluk vakti ise insanın mes'ul olmadığı bebeklik ve çocukluk dönemine işâret etmektedir. Nitekim Allah Resûlü bir hadîs-i şeriflerinde; "Allah Tebâreke ve Teâlâ şöyle buyuruyor: Ey Âdemoğlu! Gündüzün evvelinde (kuşluk vakti) benim için dört rekât namaz kıl ki, gündüzün sonunda sana kifâyet edeyim."3 buyururlar. Bu hadîsi şerh eden bir âlim şöyle buyurur: "Kuşluk vakti, insanın çocukluk dönemine işârettir. O yaşları iyi değerlendirir, bir zanaat öğrenir, ilmî çalışmalara o yaşlarda başlarsa, hayâtının her safhasında rahat edecek ve bir rızık vesîlesi bulacaktır."

Öğlen namazının Arapçası "Zuhr"dur. Arapça'da Zahr, omurga anlamına gelir. İnsanın gençlik çağını simgeler âdetâ. Vakti uzundur tıpkı insanın gençlik çağları gibi. Her bir kılınan öğlen namazı, gençlik çağlarımız için Mevlâ'mıza tüm zerrelerimizle yalvarmaktır. Atalarımız bu hakîkati ne güzel ifâde ederler: "Gencin namazı güneş gibidir, yaşlının namazı ise yıldız gibidir." Okul, sınav, hayat gibi telaşların kuşattığı bir gencin namazı güneş gibi parlak bir hayâtın anahtarıdır.

İkindi namazının Arapçası "Asr"dır. "Altın Çağ" anlamına gelmektedir. İnsan bedeninin ve rûhunun tekâmül evresine işârettir.

Akşam namazının Arapçası "Mağrib"tir. Batmak anlamına gelmektedir. İnsan bedeninin zayıfladığı, güç ve kuvvetten düştüğü yaşlılık dönemine işârettir. Her kılınan akşam namazı, Efendimiz (sav)'in sık sık "Erzel-i ömürden Allâh'a sığınırım" diye niyâz ettiği, yaşlılıkta zor durumlara düşmemek adına Mevlâ'ya yapılan duâdır.

Yatsı namazının Arapçası "İsha"dır. Arapçada, gece körlüğü anlamına gelmektedir. İnsanın ölümüne işâret etmektedir âdetâ. Son nefeste îmân ile ölmek adına Mevlâ'ya yakarışın fiilî göstergesidir her bir yatsı namazı!

Hak Dostlarından Ebu Said Harras hazretlerine "Namaza nasıl durulur?" diye sorduklarında; "Kıyâmette Allâh'ın huzûruna çıkıp duracağın gibi. Öyle bir duruş ki senin ile O'nun arasında tercüman bulunmayacak. O sana bakacak ve soracak, sen O'na cevap vereceksin. Ve öyle bir pâdişahlar pâdişâhının huzûrunda bulunduğunu bileceksin ki işte zevkten mest olacaksın" diye târif ediyor.

Rabbimiz! Bizi namazı hakkıyla edâ edenlerden kıl. Soyumuzdan gelenleri de namaza devâm edenlerden eyle. Namazı bize sevdir. Bizi de namaza sevdir Allâh'ım! Önceliği namaz olanlardan, böylelikle de her türlü önceliğini rahmetinle belirleyenlerden eyle. Âmîn! 

Dipnotlar

1 Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XXXII, 81

2 Ebû Dâvûd, Salât 26; Tirmizî, Mevâkît 182)

3 Tirmizi 473, Ebu Davud 1289, Darimi 1/338, Ahmed bin Hanbel Müsned 5/287 6/286, 287, 440, 451

Eylül 2023, sayfa no: 14-15-16

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak