Ara

Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî (ks) / Kalemdar (ks)

Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî (ks) / Kalemdar (ks)

Kıymetli kardeşlerim!

Bu sohbetimizde bir veliden bahsedeceğim. Çünkü ‘Allâh’ın velilerinin anıldığı meclise Cenâb-ı Hakk’ın rahmeti iner.’(Müslim, Zikir 39; Ebû Davud, Vitir 14; Tirmizî, Daavât 7; İbn Mâce, Mukaddime 17.)

Mevlânâ Hâlid Ziyaeddin Bağdadî (ks) -Allah şefaatine nail etsin- büyük bir zat. Altın silsileden, kutuplar kutbu. Tabii ki birden bu makama gelmedi. Evvelâ ilim tahsil etti. Hafız oldu, Arapça okudu, müfessir oldu, muhaddis oldu. Çok büyük ilim sahibi. Hızlı yağan yağmur gibi, bir ilim vardı bu zatta. Coşkun bir ırmak gibi sahili bulunmayan bir deniz gibi idi. Musul Süleymaniye Medreseleri’nde müderrislik yaptı. Yüzlerce talebesi vardı. Şöhreti bütün dünyaya yayıldı.

Mevlânâ Hâlid, bu kadar çok dinî ve dünyevî ilimlere sahip olmasına ve bunları talebelere okutmasına rağmen tatmin olamıyor, bunalıyor, illa bir kâmil mürşid arıyordu. Ona, muhakkak bir ledünni ilim de lazımdı ki, bu zahiri ilimleri hâlisane tatbik mevkiine koysun! 

Nihayet aldığı işaretlerle irşat için Hindistan’a, Abdullah-ı Dehlevî (ks) Hazretlerine gitmeye karar veriyor. Talebeleriyle birlikte yola çıkıyor. Bir sene süren bir yolculuktan sonra Dehla’ya varıyor. Oraya yaklaşınca kendisini büyük bir hürmetle karşılayacaklarını zannediyor. Geldikleri haber verilince Abdullah-ı Dehlevî Hazretleri görüşmeden, Mevlânâ Hâlid’e, dergâhı; tuvalet taşlarını temizleme vazifesini veriyor. İtiraz yok. Hizmet başlıyor; otuz dokuz gün olunca nefsi ayağa kalkıyor: ‘Ey Hâlid! Sen binlerce insanı irşat eden bir âlimsin. Böyle olduğun hâlde gelmiş, bir cahil şeyhin kapısında tuvalet temizlikçiliği yapıyorsun. Yazık bu hâline!’

Mevlânâ Hâlid cevap veriyor: ‘Ey nefis! Zoruna gitti herhâlde. Şunu bil ki, vallahi gerekirse parmaklarımla temizlerim.’

Sonra, mutfağa su taşıma görevi veriliyor. Sekiz ay bu hizmeti yapıyor. Daha sonra Abdullah-ı Dehlevî Hazretleri huzuruna kabul edip bir teveccüh edince gavsû’l-âzâm oluyor biiznillah. 

Ya kardeşlerim, ilim perdesini yırtmak zor. Onun için bu vazifeler veriliyor Mevlânâ Hâlid’e. Önce eziyetini çekeceksin bu yolun, başka çaresi yok. Sonra da Abdullah-ı Dehlevî Hazretleri tarafından büyük bir iltifatla Bağdat’a doğru uğurlanıyor Mevlânâ Hâlid. Otuz beş yaşında irşada başlıyor Süleymaniye’de. Sonra Bağdat’ta yedi sene talebe yetiştiriyor. Ancak ona gösterilen ilgi ve muhabbeti çekemeyenler çok oluyor. Aleyhinde dedikodu yapıp, şikâyet ediyorlar. Hatta bir defasında iftiracının biri gelip yüzüne karşı şöyle dedi:

‘Ey Hâlid, seni rüyamda gördüm. Elini kolunu kestiler. Gözünü oydular, dilini kulağını da kestiler, bir çöplüğe attılar. Sonra da çevresindekilere dönüp: Arkadaşlar, bu adam inanılacak, peşinden gidilecek bir insan değil,’ dedi. Mevlânâ Hâlid Hazretleri ise gayet hoşgörülü ve mütebessim, hizmetçisine seslendi: 

‘Bu kardeşimiz, hakkımızda güzel bir rüya görmüş, kalk evden bir kese altın getir de mükâfatlandıralım.’ Sonra da rüyayı şöyle yorumladı:

‘Rüyanızda dilimi kesmişler. Demek ki dilim, hiç kötü söz söylemeyecek, gıybet yapmayacak, daima Allah diyecek. Kulağımı kesmişler. Demek ki dünyaya kulak vermeyeceğim, daima ahirete kulak vereceğim. Elimi kesmişler. Demek ki elimi harama sürmeyeceğim. Gözümü oymuşlar. Demek ki gözüm harama bakmayacak. Daima Hakk’a bakacak, Hakk’ı görecek. 

Arife eşyada esmâ görünür, 

Cümle eşyada müsemma görünür. 

Kötülüklere böyle mukabele etmesine rağmen, bu zatı Bağdat’tan sürgün ettiler. Şam’a, Halep’e, Diyarbakır’a geldi. Türkiye’ye Nakşî tarikatını yaydı. Allah şefaatine nail etsin. 

Mevlânâ Hâlid (ks) kerimünnefes idi. Güzel ahlâk sahibiydi. İnsanların eziyetlerine tahammül ederdi. Onlar ne ederse etsin Allah’tan bilirdi.

Hoştur bana senden gelen, 

Ya gonca gül yahut diken, 

Ya hil’at ü yahut kefen, 

Kahrın da hoş, lutfun da hoş. 

Mevlânâ Hâlid (ks) çok güzel konuşurdu. Allah yolunda kınayıcıların kınamasından çekinmezdi. Azimetle amel ederdi. Hastaları ziyaret ederdi. Hasta ziyareti çok faziletli bir amel kardeşlerim. Allâh’ımız mescide giderken her adıma on sevap, hasta ziyaretine giderken üç yüz sevap veriyor. Rabbimiz onların ahlâkıyla bizleri de ahlâklandırsın ve şefaatlerinden mahrum etmesin! Âmin.

Hamdolsun âlemlerin Rabbi olan Allâh’a (cc)!

Haziran 2021, sayfa no: 38-39

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak