İslâm medeniyeti insanın şânına lâyık ve edeple yoğrulmuş bir yapılanmayı hedeflemektedir. İslâmî medeniyet, kaynağını dinden alan yüksek bir zihniyet ve idrak seviyesi, bir ahlâk ve inanç manzûmesidir. İslâm medeniyetinde hak, hukuk ve adâlete tam riâyet esastır. İnsanlık şerefine ve haysiyetine yaraşır bir hayat tarzını esas alan İslâm medeniyeti târih boyunca her sahada insanlık huzur ve refâhını sağlamanın gayretini gütmüştür. İslâm medeniyeti aynı zamanda kitâbî bir var oluş ve yenilenme çabası, aklî dinamizmi sağlama çabası, kalbî yolculuğu gerçekleştirme sanatıdır. İslâm medeniyetinde hedeflenen kulluk şuurunun idrâk edilmesi, farkındalık bilincinin uyandırılması elzemdir. İslâm medeniyetinin hayat sahası şehirlerdir. Medenileşmek bir anlamda Medîneli olmaktır. İslâm medeniyetinde gelişme ilim, fen ve sanatta tekâmülle doğru orantılıdır. Medîne ile medeniyet arasında sıkı irtibat kuran İslâm kültüründe medeniyet, Medîneli olabilmektir. Akl-ı selîm, kalb-i selîm ve zevk-i selîmin bir bütün hâlinde yaşanmasının istendiği İslâm medeniyetinde âdâb, erkân, fazîlet, terbiye, zarâfet, ilim ve irfan ile yoğrulan şehirler kurulmuştur.
İslâm şehirlerinin varlık sebebi târih boyunca insanlık kalitesini yükseltmek olmuştur. Müslüman kentler yüz akı diyebileceğimiz seçkin insanların elinde yücelip gelişmiştir. Şehrini sâhiplenen, bulunduğu kente anlam katan, yaşadığı ve dolaştığı sokaklarda târihe izler bırakan insanlar şehirlerin inşâ ve ihyâ gücü olmuşlardır. Şehirleri ihyâ eden, zenginleştiren, geliştiren ve büyütenler yaşadıkları şehre vefâ borcunu ödeyenlerdir. Şehrin hâmîleri yaşadıkları şehri yağmalayan, parçalayan, dağıtan, tüketen insanlara karşı teyakkuza geçmişler, kazanımlarının kaybinâ fırsat vermemişlerdir. Şehirler sâhiplenildikçe kendilerini gelecek nesle daha da açarak geliştirirler. Kültür kentlerimizin her biri sâhiplenilmeyi, keşfedilmeyi, vefâlı davranılmayı hak etmektedir. Şehirlerimizin mümtaz tabiatı ancak onlara vefâlı davrandığımızda sıradanlıktan kurtulacaklardır. Çok katlı binâların yapıldığı, geniş yeşil alanlarıyla boyanmış, süslenmiş ve aydınlatılmış şehirler yapabiliriz ama bunlardan da önce şehirlerimizin rûhunu diri tutmaya mecbûruz, şehirlerimizi kadavraya dönüştürmenin değil yaşam alanına kavuşturmanın gayretini gütmeliyiz.1
Bir şehri seçmek, aslında bir medeniyet tercîhidir. Usûlleri, âdâbı, erkânı, alışkanlıkları, komşuluk tarzları, çarşı ve pazarları, mektepleri, hanları ve hamamları ile şehirler özgünlüğün ve farklılığın sesidir. Köklü şehirlerin anlam haritalarındaki kendilerine özgünlükleri, dal budak salan bir medeniyetin ne denli uzayan dalları olduklarını göstermektedir. Medeniyet çınarı kök saldıkça, dal ve budaklarını yaydıkça yaşanan ve huzur veren şehirlerini ortaya çıkaran kimliklerdir. Mekke’ye vardığınızda İslâmî şiârlara bürünür, ilâhî işâretlere dikkat kesilirsiniz. Medîne’ye uğradığınızda size yaraşan bir şiâra bürünürsünüz. Peygamber şehri olan Medîne’de Resûlullâh'ın güzel kokusunu alır, edebi, ahlâkı, irfânı, bilgeliği ve insanlığı şiâr edinirsiniz. Kudüs’ü her ziyâret edişinizde şuurunuzu tâzeler, mücâdele azmine bürünür, emâneti hisseder, vefâya koşar, unutturulmak istenen değerleri hatırlarsınız. İstanbul’da yaşamanın ise bir şiir olduğunu, estetik, zarâfet, incelik ve irfan şehrinde dolaştığınızı anlarsınız. Dolayısıyla her bir şehirde hangi toplumu, ne tür bir hayâtı ve nasıl alışkanlıkları tercîh ettiğinizi anlarsınız. İçerisinde yaşadığımız şehrin bizleri birer birey olarak şekillendirdiği kadar kitleyi de ne tür bir topluma dönüştürdüğünü görürüz.2
Peygamber Efendimiz'in Yesrib’i Medîne’ye dönüştürmesi yeniden doğuşun ve yapılanmanın sesi olmuştur. İslâm’ın tek başına değil cemâat hâlinde yaşanabileceğini, herkesin kendi kûşe-yi vahdetine çekilerek değil ortak kanâat bilincine ermek ve kenetlenmek sûretiyle güçleneceğini ifâde eden Peygamber Efendimiz, bizleri sosyal hayâta dâvet etmektedir. Bedevîlikten kurtulup medenî olmayı teşvîk etmiştir. Tebliğ ettiği dînin bütün esasları insanlığı sosyal bir varlık olarak yaşamaya dâvet etmektedir. Medîne’ye hicret sulhun, barışın, huzûrun, farklılıkları izâlenin, paylaşımın, ortak kanâatin ve birlikte yaşamanın ilk adımı olmuştur. Yıllardır birbiri ile cedelleşen Evs ve Hazrec kabîleleri Peygamber Efendimizin kutlu sesi ve coşkun muştusuyla savaş yerine barışı, düşmanlık yerine kardeşliği seçmiştir. Peygamber Efendimiz'in özenle dokunuşu Medîne’yi düzenli bir şekilde artan bir nüfûsa sâhip kılmıştır. Yapılan su kanalları, açılan su kuyuları, yapılan su havuzları, ulaşılan su kaynakları, açılan yolları, alternatif güzergâhları, serpiştirilen sebilleri, inşâ edilen konak ve menzilleri, sağlanan ulaşım imkânları, düzenlenen yerleşim alanı, planlanan yerleşim imkânları, gelişen ekonomik yapı, kurulan pazarlar, açılan çarşılar, güçlenen iktisâdî teşekküller, yönetim sistemi, ulaşılabilen yönetim adresleri, halkın içerisine karışan idârecileri, adâlet dağıtan vâlileri, sorunları çözen bürokrasisi, halka hizmet eden idârecileri Medîne’nin medeniyet adresi olmasını sağlamıştır. Mekke gibi Medîne’de de harem sınırlarının belirlenmesi Medîne’de ekolojik dengenin korunması uğruna atılan adımları başlatmıştır. Şehirleşme ve yerleşim konusunda insanlara müdâhale edilmesi, binâların inşâsında bir onay merciinin oluşması o gün için çevre bilincinin oluşmasına katkı sağlamıştır. Medîne için tâyin edilen harem sınırları, bugünkü ifâdeyle Medîne’nin sit alanı hâline gelmesini sağlamıştır.
Kuba Mescidi'nin ehemmiyeti ve Uhud Dağı'nın övülmesi Medîne ve çevresini bereketli kılan uygulamalar olmuştur. Kimi kabîle ve âilelerin Medîne çevresindeki stratejik noktalara yerleştirilmesi, Medîne hurmalıklarının bakım ve ihyâsının artırılması, Medîne’ye gelenlerin ağırlanması, Medîne’de yaşayanların hadis, sünnet, ilim, ahlâk ve cihad alanlarında öncü kıymetler olarak yetişmeleri ilk asırdan itibâren târih boyunca Medîne’nin huzur ve sükûn içerisinde İslâm toplumunun kalbi olmayı sürdürmesine yol açmıştır. O nedenle Medîne’de yaşamak bir tercîh, bir kıymet ve bir nasiptir. Medîne’de isrâf edilen hayat değil anlam kazanan yaşam sanatı, talan edilen bir çevre değil sit alanı içerisinde korunan ve kollanan bir ekolojik denge, göze batan bir yapılaşma değil ihtiyaçlara cevap veren ve sâdeliği şiâr edinen bir yapılanma temel tercîh olmuştur.3
Medîne’ye hicret Peygamberimizin çağrısıydı. Medîne’de toplanan mü'minler İslâm ümmetinin asr-ı saâdet toplumuydu. Ümmetin öncüleri, insanlığın medâr-ı iftiharları, İslâm’ın mürebbîleri, târihin yüz akı sîmâları hep Medîne’de yerleşti. Medîne özlemdi, Medîne yurt ve yuvaydı ve Medîne dirilişin adresiydi. Asr-ı saâdetten beri Medîne rahmet iklîmiydi. Ravza-yı Mutahhara’nın varlığı, Mescid-i Nebevî’nin ihtişâmı, Kubbe-yi Hadra’ya çağrısı, Cennetü’l-Bakî’nin sükûneti, Medîne’nin havası ve suyu, Medîne’nin estetik ve zarâfeti özlenen adres olmasını sağlamıştır. Şu rivâyetlerde de görüleceği üzere Peygamber Efendimiz bizleri Medîne’de dirilmeye dâvet etmektedir:
"Benim bu mescidimde kılınan namaz, Mescid-i Haram müstesnâ diğer mescidlerde kılınan namazlardan bin kat daha sevaptır.”4
"Ancak üç mescid için yol hazırlığı yapmak ibâdettir. Benim bu mescidim, Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksâ."5
“Deccâl her yeri dolaşacak, her şehre girecek ancak bu şehre yâni Taybe'ye giremeyecek. Bu şehrin her sokağında onu Deccâlden koruyacak melekler olacaktır.”
"Deccâl ve Tâun hastalığı Medîne'ye giremeyecektir.”6
"Minberim ile evimin arası cennet bahçelerinden bir bahçedir. Minberim Havzımın üzerindedir.”7
"Uhud bizi sever, biz de Uhud'u severiz.”8
"Kim ara vermeden benim bu mescidimde kırk vakit namaz kılarsa, Cehennemden berat almış, azaptan ve nifaktan korunmuş olur.”9
"Kim bizim Makberimize yâni Cennetü’l-Bakî mezarlığına defnolursa, kıyâmet günü ona şefâat edeceğiz.”10
Medîne duâların, zikirlerin, virdlerin, hayırların, fetihlerin, seferlerin, cihâdın, kardeşliğin ve cemâat olmanın tecellî kılındığı İslâm beldesi olmuştur. Peygamber Efendimiz'e kapılarını sonuna kadar açan, ashâb-ı kirâmın kutlu yürüyüşüne kaynaklık teşkîl eden, bütün güzelliklere kucak açan Medîne, şehirlerin yaşam serüveni, mutlu yaşamların öncü adresi olmuştur. Medîne ahlâkî değerlerin korunduğu, erdemli davranışların sergilendiği, sorumluluk bilincinin uyandığı, muhabbet halkalarının kurulduğu mahâl olmuştur. Dünyâda yaşarken cennete ermenin imkânı Medîne’dir. Erdemli şehirlerin anası konumundaki Medîne Peygamber Efendimiz'in mübârek bedenlerini bağrında sakladığı kadar Peygamber Efendimizin sîretini, kokusunu, yolunu ve dâvâsını uhdesinde barındıran anlam şehri olmuştur. Medeniyet yürüyüşümüzde şehirler, Medîne’den bir iz taşıdığı, Medîne’ye benzediği, Medîne havasını yansıttığı ve Medîne ile özdeşleştiği zaman şehir olma hüviyetine kavuşmuştur. Medîne şehrinde Uhud Dağı Medîne ovasıyla, Ravza-yı Mutahhara Medîne çarşısıyla, Medîne’deki mânevî atmosfer çalışma hayâtıyla bir bütünlük arzetmiştir. Medîne’yi ziyâret Yesrib’i Medînetü’n-Nebî kılan Peygamber Efendimiz'in gül cemâlini, hâtıralarını, ondan geriye kalan izleri görmenin ve yaşamanın derdine düşer.11
Medîne’nin hatırlattıklarından anlıyoruz ki Medîne, medenî ve medeniyet tâbirleri arasında kavramsal bir ilişki, felsefî bir bütünlük, düşünsel bir seyir vardır. İnsanın tek başına karşılayamayacağı ihtiyaçlarını dayanışma, yardımlaşma ve işbölümü çerçevesinde gidermesi ve kendi türüne âit yetkinliklere ulaşması için toplumsal bir hayat oluşturması bir zorunluluktur. Söz konusu yetkinlik ve iyiliklerin gerçekleştiği en küçük organik toplumsal yapı Fârâbî’nin ifâdesiyle Medîne-yi Fâzıla’dır. Böylesi bir toplumu oluşturan fertlerin sâhip olduğu dünyâ görüşü, mutluluk ve erdem fikri Medîne-yi Fâzıla’nın değerler sistemini meydana getirmektedir.
İslâm’ın ilk dönemlerinde Medîne’de yaşamak şehirli olmak demekti. Medîne’nin câzibesi şehirde yaşamayı teşvîk etmenin bir göstergesiydi. İlim, irfan, ahlâk, edeb, örf ve görgü şehirlerde üretilen entelektüel faaliyetlerdi. Medîne’de topluluk hâlinde yaşamak bereket, güven ve dayanışma demekti. Mekke, Medîne, Tâif, Basra, Kûfe, Bağdat ve Şam gibi kutlu şehirlerin okunan destanlarında bâdiye yaşantısının zâfiyeti hatırlatılırdı. Şehirden uzakta, çöllerde, mezralarda yaşayanın neler kaybettiği hatırlatılırdı. Medîne’de bâdiyeli insanın kabalığı, görgüsüzlüğü hep tenkît edilirdi. Mâneviyat algısı mânâsında da bâdiyeli olanların daha zayıf, daha kaba, daha irfan ve izan noksanı oldukları vurgulanırdı. Medîne’den başlayan bu dînî, ilmî, fikrî nüve diğer şehirleri de kendisine eklemleyerek bir medeniyet hareketine dönüştü. Bağdat, Şam, Kahire, Kayrevan, Fes, İsfahan, Şiraz, Semerkand, Buhara, Konya, Kayseri, Bursa, İstanbul gibi şehirler bu medeniyetin oluşturduğu ilim, irfan ve sanat merkezleri hâline geldiler. Âdetâ birer müze şehir oldular. “Mekânların şerefi orada yaşayan insanlardan gelir” görüşünce, bu şehirlerde çok güzel insanlar, kâmil insanlar, medenî insanlar, güngörmüş insanlar yaşadılar. Bu insanların nefesi şehirleri de ihyâ etti.12
Dipnotlar:
1 Muhsin İlyas Subaşı, “İnsan Kalitesi ve Şehir”, Kültür-Edebiyat ve Araştırma Dergisi Somuncu Baba, Yıl: 17, Sayı: 123, Ocak 2011, s. 29.
2 Süleyman Derin, “Celâl Sıfatları ile Terbiye”, Altınoluk Aylık Mecmua, Mart 2011, Sayı: 301, s. 22.
3 Mustafa Karataş, “Hz. Peygamber'in Şehirleşme ve Yerleşim Konusunda Çevre Bilincini Geliştirmeye Yönelik Çabaları”, Uluslararası Çevre ve Din Sempozyumu 15-16 Mayıs 2008 Bildiriler, İstanbul 2008, c. I, s. 330.
4 Müslim, Hac, 505-510; Tirmizi, Salât, 126.
5 Buhari, Mescid, 16; Müslim, Hac, 415.
6 Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 277.
7 Buhari, Mescid, 5,16; Tirmizi, Menâkıb, 67.
8 Buhari, İ’tizâm, 16; Müslim, Hac, 462.
9 Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 155.
10 Mustafa Karataş, “Hz. Peygamber'in Şehirleşme ve Yerleşim Konusunda Çevre Bilincini Geliştirmeye Yönelik Çabaları”, Uluslararası Çevre ve Din Sempozyumu 15-16 Mayıs 2008 Bildiriler, İstanbul 2008, c. I, s. 333-334.
11 Ersin Nazif Gürdoğan, “Fetih Rüyası Gören Eyüp Sultan”, Yenidünya Dergisi, Yıl: 18, Sayı: 211, Mayıs 2011, s. 22-23.
12 Mahmud Erol Kılıç, Şafak Yazıları-Geleneğin İzinde Güne Dair Düşünceler, Sufi Kitap, İstanbul 2018, s. 127; “Şehir mi Köy mü?”, Yeni Şafak, 16 Nisan 2017 târihli köşe yazısı.
Haziran 2024, sayfa no:34-35-36-37
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak