Ara

Medine Devrinde Hz. Ebû Bekir (Radıyallâhu Anh)

Uhud Gazası’nda

Rasûlullah –sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Abdullah bin Cübeyr-i elli nefer kemankeş ile bir vadinin ağzına me’mur buyurdu ve “düşman gâlip gelsin veya mağlup olsun benden haber gelmedikçe siz buradan ayrılmayınız” diye kat’î emir buyurmuştu. Hâlbuki Kureyş ordusu ilk defa fenâ halde bozularak dağa doğru firara başlamışlardı. Asâkir-i İslâmiye yağmaya koyuldular. Bu hali gören kemankeşler de: “Düşman bozuldu ne duruyorsunuz cemaat! Ganimet!” diyerek mevkilerini terk ile yağmaya koyuldular.

Abdullah bin Cübeyr –radıyallahu anh- “Siz Rasûlullah’ın emrini unuttunuz mu?” diyerek yağmagirlikten men etmek istediyse de dinlemeyip dağıldılar. Abdullah bin Cübeyr –radıyallahu anh- yedi-sekiz sâdık neferle emr-i Nebevî’ye imtisal ile mevkilerinde sebat edip kaldılar ise de düşman bu mevkiin boşluğunu fırsat bilerek hücum ile Müslümanları şehit ettiler.

Ve bu yüzden İslâm ordusu büyük bir bozguna dûçar oldu. Mal ve ganimet için Rasûlullah –sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in emrine muhâlefet ne büyük hatâdır.

Bu hezimet ehl-i İslâm hakkında büyük bir ibtilâ musibet olduğu gibi asâkir-i İslâmiyeye de emr-i nebeviye de muhalefetlerinden nâşî min-tarafillah bir terbiye-i mâneviye oldu. Müşrikinden 20-30 kadar maktûl olduğu halde ashabdan 70 kişi şehit olmuştur. –rıdvanullahi teala aleyhim ecmain-.

Hudeybiye Musâlahası’nda

Hicretin altıncı senesi Kâbe’yi ziyaret maksadıyla Peygamber Efendimiz –sallalahu aleyhi ve sellem- ashabiyla beraber Medine’den çıkmıştı. Mekke’ye yaklaştıkları sırada mukavemetle müşkilat çıkarılacağı anlaşılması üzerine Peygamber Efendimiz –sallallahu aleyhi ve sellem- ashâbiyle istişâre eyledi. Hz. Ebû Bekir şu mütalâayı dermiyân etti:

- “Yâ Rasûlallah bizim maksadımız harp ve darp değildir. Kâbe’yi ziyarettir. Onun için yolumuzda durmakta manâ yoktur.” dedi. Resûl-i Ekrem Efendimiz de bu fikri kabûl ile Hudeybiye musâlahası akd olundu. Bu muâhede Müslümanlardan ziyade müşriklerin lehinde gibi görünüyordu. Hz. Ömer bundan son derece muzdarip olmuş, Hz. Ebû Bekir’e gitmiş anlatmış, Hz. Ebû Bekir’de ona:

- “Hz. Muhammed bir Peygamberdir. Ne yaparsa Allâh’ın –celle celâluhu- emriyle yapar, Allah –celle celâluhu- O’nun her zaman nâsırı ve muînidir.” demiştir. Bilâhare Hz. Ömer –radıyallahu anh- de bu muâhedenin hakikaten bir feth-i mübîn olduğunu anlamıştı.

Mahmut Sâmi Ramazanoğlu (K.s) (Aralık 2016)

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak