Ara

Hz. Seyfullâh Hâlid b. Velid (ra)

Hz. Seyfullâh Hâlid b. Velid (ra)

Kıymetli kardeşlerim!

Hâlid b. Velîd (ra), Peygamberimizin (sav) kazâ umresi yaptığı sırada Mekke’den kaçınca kardeşi ona şu mektubu yazar:

‘Bismillâhirrahmânirrahîm. Senin İslâm olmaktan uzak olmana hayret ettiğim gibi başka bir şeye hayret etmedim. Senin bu olgun aklınla İslâmiyet’e karşı cehâletin gibi, hiçbir kimse câhil olmadı. Rasûlullâh (sav) benden seni sordu: ‘Hâlid nerede?’ dedi. Ben de: ‘Cenâb-ı Allah onu getirecek’ dedim. Rasûlullâh buyurdu ki: ‘İslâmiyet’e onun gibi akıllı bir kimse nasıl câhil kalabilir? Eğer o, müşriklere karşı Müslümanlar ile berâber olsaydı, hakkında bu daha hayırlı olurdu. Ve kendisi fazîlet yönünden başkalarının da önüne geçerdi.’

Ey kardeşim Hâlid! Kaçırdığın fırsatı idrâk edip düşün ki şerefli ve hayırlı zamanlarda (yâni Bedir gibi bir vak’ada) fırsatı kaçırdın.’

Hz. Hâlid (ra), kardeşimin bu mektubu geldiğinde, mektup, benim İslâm olmaya rağbetimi artırarak bana dışarı çıkma isteği verdi. Ayrıca Rasûlullâh’ın (sav) hakkımdaki sözleri de bana sevinç vermişti, diyor. Böylece hicretin VIII. senesinde Mekke’den Amr b. As, Kâbe-i Muazzama’nın perdedârı olan Osman b. Ebi Talha ile birlikte Hâlid b. Velîd, Hz. Fahrü’l-Mürselîn'in (sav) huzûr-ı saâdetlerine geldiler. Efendimiz (sav), ashâb-ı güzîne hitâben, ‘Mekke size kendi ciğerpârelerini gönderdi’ buyurmuştur. 

Müslümanlarla Rumlar arasında vuku bulan muharebelerin başlangıcı olan Mûte harbinde, 100 bin kişilik düşman ordusuna karşı 3000 kişilik bir kuvvet hazırlanmıştı. Bu harpte önce Zeyd b. Hârise, sonra Cafer b. Ebî Tâlip daha sonra da Abdullâh b. Revâha şecaatle harp edip şehit olmuşlardı. Bunun üzerine Allah Rasûlü’nün (sav) sancak-ı şerîfi Hâlid b. Velîd’e verildi. O, İslâm askerlerini pek mâhirâne ve muntazam bir şekilde tâyin ve tertip ederek, seher vakti hep birden şiddetli bir hücum yaptırdı. Allâh’ın nusret ve yardımıyla düşman ordusu bozguna uğratıldı.

Peygamberimiz (sav), Mûte harbinin bu gelişmelerini Medîne-i Münevvere’den vâkıa, gözü önünde gerçekleşiyormuş gibi görüyor ve ashâba bir bir haber veriyordu. Hz. Hâlid başa geçince Rasûlullâh Efendimiz (sav), ‘Şimdi sancağı Allâh’ın kılıçlarından bir kılıç aldı’[1] buyurdu.

Hz. Hâlid (ra), Mekke fethi, Huneyn gazvesi, Taif kuşatması ve Yemâme harbine iştirâk etmiştir. Daha sonra Irak ve Suriye havâlisinin fethinde, Şam, Busrâ, Humus, Yermuk harplerinde pek mühim hizmet ve muvaffakiyetlerde bulunmuş, zaferler kazanmıştır.

Busrâ’nın fethinde, târihte etraflıca anlatıldığı gibi, şafak atmış ve güneşin ziyâsı, İslâm askerlerinin kahraman çehrelerine aksetmişti. İki taraf dehşetli bir halde ölüme hazırlanmışlardı. 

İslâm askerleri Hz. Hâlid b. Velîd’in (ra) imâmetiyle sabah namazını kıldılar. Hz. Seyfullâh atına binerek askerlere hitâben:

‘Ey Allâh’a ve Rasûlüne îmân edenler! Kâfirlerin hayâtı sevdiği kadar ölüme muhabbet ettiğinizi bilirim. İşte bir elimde kınından sıyrılmış İslâm kılıcı, önümde Peygamberimiz’in (sav) sancak-ı şerîfi duruyor. Sizi i’lâ-yı kelimetullâh uğrunda harbe dâvet ediyorum. Bugün mücâhitlerin rûhânî sesleri, düşmanların kulaklarını dehşetle dolduracaktır. Daha henüz yaraları kapanmamış vücûdumun sancıları, kalbimin mukaddes darbeleri bu harbe atılmaktan beni aslâ men edemez.

Haydi, sizi göreyim, din aslanları; Peygamberimizin (sav) sıdk-ı nübüvvetini, dînimizin ulviyetini, fedâkârâne bir sûretle beşeriyet âlemine gösterelim. Ölümden korkmanın hayâta hiçbir faydası yoktur. Maksadımız, cennetin bahçeleri ve dünyânın âlî kâşâneleri değil; ancak ve ancak Allâh’ın rızâsıdır. Yürüyünüz! Varsın bu sahralar, ism-i Celâl ile inlesin! Beşeriyet huzur bulsun!’

Mücâhidler! Bugün âlem-i İslâm sizin kılıçlarınıza bakıyor. Emînim ki Rasûlullâh’ı (sav) gören gözler ölümden korkmaz. Celâlet-i Nebeviyye'yi düşününüz. İşte ben önce canımı fedâya gidiyorum. Bir muvahhid tasavvur etmem ki, arkamdan gelmesin’ dedi. 

Bu his ve mânâ yüklü konuşmanın bitmesinden sonra mücâhidler, Rumlara şiddetle hücûm ettiler. Her yandan tekbir sadâları yükselmeye başladı. Rumlar neye uğradıklarını bilemediler, bozguna uğradılar. O gün muharebe, düşmanın mağlûbiyetiyle sona erdi.

Hazret-i Hâlid, bir ara Hz. Ömer (ra) tarafından başkumandanlıktan azledilmişti. Sahabe sordu: ‘Ey mü’minlerin emîri, İslâm’a bu kadar hizmeti varken Hâlid’i niçin azlediyorsun?’ Hz. Ömer (ra), Hz. Hâlid b. Velîd’i halkın kendisine pek çok hürmet göstermesinden, onu her şeyin fâili saymalarından korktuğundan dolayı, yalnız başına bir insanın Allâh’ın yardımı olmadan hiçbir şey yapamayacağını göstermek için görevden aldığını ifâde etti. 

Hz. Hâlid (ra) de kendisini hiç bozmadı. Allah yolunda bir er olarak cihâda devâm etti. Vefâtı esnâsında, vücûdunda kılıç, mızrak, ok yarası olmayan, bir el basımı yer yoktu. Şöyle dedi: ‘Bu hâlimle yatağımda ölüyorum. Korkakların gözleri uyumasın.’

Cenâb-ı Hakk bizleri şefâatlerine nâil eylesin, âmîn!

Hamdolsun âlemlerin Rabbi olan Allâh’a!

[1] Buharî, Cenâiz, 4.

Nisan 2024, sayfa no: 34-35

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak