Kıymetli kardeşlerim!
Lokmân (as) buyurdu ki: Dört bin nebîyi tetkîk ettim. Onlardan şu sekiz kelimeyi insanlara öğüt olarak seçtim:
- Eğer namazda iseniz, kalbinizi muhâfaza ediniz.
Vesveseyle namaz kılmayın. Namazda huzur ve huşû olmazsa o namaz, namaz değildir. Mü’minûn sûresinin bir ve ikinci âyetlerinde buyuruluyor ki: ‘Mü’minlerden namazlarında huşû sâhibi olanlar kurtuldu.’ (Mü’minûn, 23/1-10.)
Namazda huzur istiyor musunuz? O hâlde Reşahât kitabında geçen Şâh-ı Nakşibend Efendimizin şu tavsiyelerine kulak verelim:
Önce kazancınız helâlinden olsun. Bir lokma haram boğazdan girerse kırk gün ameli tutulur ve duâları kabûl olunmaz. Sonra huzurla, kimin verdiğini bilerek yiyin. ‘Yâ Rabbi! Bunları bize veren Sen’sin’ deyin.
Yemek huzurla yenmezse kalbin zikir çarkı dönmez.
Zikirle, tefekkürle yenen lokmalar nûr olur, kalbimize feyz verir. Biz gafletle dolduruyoruz mîdemizi. Bu hâl ile huzurlu namaz kılabilir miyiz?
Helâl lokmaları huzurla yedik. Sonra abdesti de huzurla alın. Her uzvunuzu yıkarken abdest duâlarını okuyun, tevbe ve istiğfâr edin. Elleri yıkarken ‘Yâ Rabbi! Elimle ettiğim günahlara”, ağzı yıkarken ‘ağzımla söylediğim kötü sözlere tevbe olsun’ deyin. Sâdece dış yıkanmayacak, iç de yıkanacak böylece.
Ondan sonra, namaza başlarken ‘Allâhu Ekber’ derken, Rabbimizin huzûr-ı ilâhîsine durduğunuzu unutmayın.
Hoca Efendinin birisinin orta yaşlarda bir talebesi varmış. Hoca Efendi bir gün, talebesinin benzini sararmış görünce sormuş:
-Hayrola evlâdım, uykusuz musun?
-Kanâatiniz olsun Efendim, yatsıdan sonra abdestimi alıp huzurla namaza duruyorum. Kur’ân-ı Kerîm’in yarısını birinci rek’atta, yarısını da diğer rek’atta okuyuncaya kadar sabah oluyor.
-Evlâdım, yarın o nâfile namazını kılarken, Rasûlullah Efendimiz’in (s.a.v.) huzûrundaymış gibi kıl. Ertesi gün de Cenâb-ı Hakk’ın huzûrunda, O seni görüyormuş gibi kıl.
-Peki Efendim.
Talebe ertesi gün Kur’ân’ı ancak yarısına kadar okuyabilmiş. Bir sonraki gün de başlamış Fâtiha’yı okumaya: ‘Yalnız sana ibâdet eder, yalnız senden yardım dileriz’ (Fatiha, 1/5.) âyetine gelince, düşünmüş, dili böyle diyor amma aklına kasadaki para geliyor. Davarları, sığırları geliyor. Dükkânı, işleri, çoluğu, çocuğu geliyor. O âyette takılıp kalmış ve başlamış ağlamaya. Sonunda yıkılmış, oraya düşmüş. Derse gelince hocası sormuş:
-Ne yaptın evlâdım?
-Efendim! ‘Yalnız sana ibâdet ederiz’ âyetine gelince kalbimin parçalanacağını zannettim, demiş.
Ya Kardeşlerim!
Tarîkat, mârifet, hakîkat; hepsi Allâh’ı görür gibi namaz kılmak için.
Tasavvuf yolu, aşk ve muhabbet kazanarak ilim, amel ve ihlâsı içimize yerleştirmek içindir.
- Başkasının evinde iseniz gözünüzü muhâfaza edin!
Mü’min kardeşinizin ırzına, namusuna; şefkat ve muhâfaza gözüyle değil de şehevî arzuyla baktınızsa yandınız. Allah cümlemizi korusun!
- İnsanların arasındaysanız dilinizi muhâfaza edin!
Dedikodu ve gıybet etme! Bilip bilmediğin her şeyi söyleme! Kimseye bedduâ etme! Allah ıslâh etsin de! ‘Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh,’ de! Gücünüzün yetmeyeceği bir zulümle karşılaşırsanız, boynunuzu bükün, gözünüzden yaş dökün.
- Sofrada iseniz elinizi muhâfaza edin!
Elinize, boğazınıza sâhip olun. Görgüsüzce yemeyin! Lokmanızı alırken edepli olun!
5-6. İki şeyi hiç unutmayın: Allâh’ı ve ölümü.
Kalp hep sağa sola kayar. Allâh’ı bir an unutmamak için kalbin ‘mutmainne’ye ermesi lâzım. Ancak o zaman huzûr-u dâim’e kavuşulur.
7-8. İki şeyi de unutun gitsin! Başkalarına yaptığınız iyiliği ve başkalarının size yaptığı kötülüğü.
Unutamıyoruz Efendim. Kolay değil tabiî. Zikrullâh ister, ibâdet ister, yetişmek ister, olgunluk ister.
Cenâb-ı Hakk’ı zikretmenin mânevî zevkini tattın mı, kîni, garazı unutur affedersin herkesi.
Rabbimiz bizleri bu güzel ahlâka nâil kılsın.
Hamdolsun âlemlerin Rabbi olan Allâh’a (cc)!
Kasım 2020, sayfa no: 36-37
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak