Her yerde refîki Sıddîk-i A’zam
Haddimin kârımı vasfını yazam
Elem ile hasret, bağrımı ezen
Yâr-ı Gâr-ı Rasûl’e selâm götürün.
Kıymetli kardeşlerim!
Hicrette iki cihân güneşinin arkadaşı olan Hz. Ebû Bekir (ra) hakkında şu ayet-i kerime nazil olmuştur: ‘Muhakkak o inkâr edenler, (Ebû Bekir’le beraber) iki kişiden biri olarak O’nu (Mekke’den) çıkardıklarında Allah O’na yardım etmişti. O zaman o ikisi mağaradaydılar da hani arkadaşına (Ebubekir’e): ‘Mahzun olma, şüphesiz ki Allah bizimle beraberdir!’ diyordu.’ (Tevbe 9/40.)
Peygamber Efendimiz (sav) de: ‘Dikkat edin, ben her dostun dostluğundan berat ediyorum (dünyadaki dostlardan ayrılıyorum). Ben dost edinecek olsaydım mutlaka Ebû Bekir’i dost edinirdim. Muhakkak sahibiniz (arkadaşınız Rasûlullah) Allâh’ın halîlidir’ (Buhari, Fezâilü ashâbi’n-Nebî 5.) hadis-i şerîfinde Ebubekir Sıddîk Efendimizin faziletine işaret buyurmuştur.
Sıddîk-ı Ekber (ra), Müslüman olmadan önceki cahiliyye döneminde de temiz bir hayata sahipti. Cahiliyye devrindeki, bu nezâhetinin sebebi kendisine sorulur:
- Yâ Ebâbekir! Sen cahiliyye döneminde iken içki içmezdin, yalan söylemezdin, kimsenin namusuna yan gözle bakmazdın, bunun sebebi nedir?
Hz. Ebûbekir (ra) şöyle cevap veriyor:
- Ellerin koluna girip de sürüne sürüne eve varmaya, ailemin yanında küçük düşmeye tenezzül etmezdim; içki o zaman su gibi içilirdi ama ben bir defacık da olsun içmedim.
İçki yasak edilmeden Hz. Ebû Bekir (ra) ‘Yâ Rasûlallah! İçki içilmese olmaz mı? Henüz kapınızdan bu kötülüğü yasaklayan bir emir çıkmadı!’ deyince Peygamber Efendimiz (sav), ‘Namaza duracaksanız içmeyin’ buyurdu, haram olduğuna dair hüküm ise daha sonra geldi.
İkincisi: ‘Siz yalan söylemezdiniz!’
- ‘Kişi yalan söyleyince söz öyle yayılıyor ki, herkesten soruyorlar; daha sonra yine gelip bana soruyorlar, evet desem olmayacak, hayır desem yalan olacak. Yüzümü kara etmesin diye yalan söylemezdim.’
Kardeşlerim, yalan söylemek çok kötü bir mânevî maraz. Bir defa yalan söyleyene Allah üç defa ‘Lanet olsun, lanet olsun, lanet olsun!’ diyor.
Hacı Hüseyin Hocam söylemişti: ‘Muttakî, ağzına yalan almamış bir kimse yağmur duasında âmin deyince, bir aydır yağmayan yağmur, o kimsenin kerameti olarak hızla yağmaya başlar.’
Denilir ki, bir kimse bir çocuğa, ‘Yavrum gel, sana şeker vereyim’ dese cebinde de şeker olmamış olsa, yalan söylemiş olur. Yalan söylemek yakışıksız bir şey.
Üçüncüsü: ‘Siz kimsenin namusuna da asla bakmazdınız!’
- ‘Benim evime gelen bir misafir namusuma bakarsa tepemden bir kaynar su dökülür, tırnağımdan inerdi. Bana zor olan; bilirdim ki ele de zordur. Onun için kimsenin mahremine bakmazdım.’
Azalarımıza dikkat edelim.
Gözün zinası, nazar iledir. Yani harama bakmakladır.
Dilin zinası da kelam iledir. Yani kötü ve boş söz söylemekledir.
Sâmî Efendimiz (ks), daima ayağına bakarak yürürdü. Kırk yıldır kendisiyle görüşürüz, daha kimsenin aleyhinde bir söz söylediğini duymadım. O kötü olarak bildiğimiz kimsenin de bir iyiliğini bulur söyler, katiyen aleyhinde îmâ ile dahi olsa bir kelâm etmezdi.
Mevlâ, bizlere de böyle engin ve temiz bir kalb ve güzel ahlâk lütfetsin. (Âmin)
Hamd olsun âlemlerin Rabb’i olan Allâh’a.
Eylül 2023, sayfa no: 34-35
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak