Ara

Geceleri Kâim Olmayanlar Gündüzleri Kıyâm Edemezler

Geceleri Kâim Olmayanlar Gündüzleri Kıyâm Edemezler

Kur’ân, insanın pozitif değişiminde huşû içerisinde kılınan bir namazla berâber gece namazına da önem atfetmiştir. İslâm’ın ilk yıllarında gece namazı Müslümanlara emredilmiştir. Bu namazla Müslümanlar rûhen takviye olmuşlar ve kazandıkları mânevî güçle kâfirlerin karşılarında savrulmadan ve mevzi değiştirmeden durmuşlardır. İlk vahiyle berâber başlayan namazın içerisinde gece namazının olması çok mânidardır. Şu âyet gece namazının hikmetini açıklamaktadır: “Bir kısmı hâriç, geceleyin kalk! Yarısı kadar veya bundan biraz daha kısa. Veya biraz daha uzun (bir süre kalk). Kur’ân’ı özenle oku. Çünkü biz sana ağır bir söz vahiy edeceğiz. Geceleri kalk(ıp Kur’ân oku)mak daha etkileyicidir. Bu okuyuş daha sağlam (ve verimli) olur. Çünkü senin gündüzleri çok işin olacak.”1 Gündüzün yoğun bir çalışma ve dâvet temposu olan Peygamber (sav)’den Yüce Allah, gece kalkarak rûhen hazırlanmasını ve kalben yakîne ermesini istemektedir. Bunun da gece namazıyla mümkün olacağını belirten Allah Teâlâ, Peygamber (sav) üzerinden bütün Müslümanlara da gerekli mesajı vermiştir. Müslümanların gece namazına olan iştiyaklarını ise Rabbimiz şöyle tasvir etmiştir: “Uykularını (ibâdet için) terk ederek yataklarından kalkarlar. Rabblerine korku ve ümitle duâ ederler. Kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden de (hak sâhiplerine) harcamada bulunurlar.”2

İslâm’ın tebliğ döneminin başlangıç yıllarında bütün Müslümanlara emredilen gece namazının, mi’râc gecesindeki namazın beş vakit düzenlenmesinden sonra Peygamber’e (sav) farziyyeti devâm etmiş, diğer Müslümanlara ise sünnet olarak kalmıştır ki şu âyet bu konudaki delîlimizdir: “Gecenin bir kısmında uykundan (ibâdet etmek için) kalk ve zâtına mahsus olmak üzere farzlardan ayrı olarak namaz kıl. Yüce Allah, (yaptığın bu ibâdetler vesîlesiyle kazandığın liyâkate bağlı) seni Makâm-ı Mahmûd’a ulaştıracaktır.”3

Gecenin sükûna erdiği vakitte uykudan kalkıp Allah rızâsı için ibâdet etmesi, Kur’ân tilâveti yapması, tesbîhatta bulunması ve duâ ederek insanın Rabbiyle iletişim kurması ve bunu hayâtının her gününe yayarak içselleştirmesi kişinin yetişmesine, rûhen olgunlaşmasına, sabır ahlâkı kazanmasına, küfre karşı direncinin artmasına ve gönül dünyâsının aydınlanıp basîretinin açılmasına yardımcı olur. Bu sebeple gece namazları peygamberlerin ve Hz. Muhammed’in (sav) sünnetidir. Îman ve ibâdette kemâli bulan ma’rifet ehli büyüklerin yoludur. İnsanın gönül dünyâsını katılıktan ve gözyaşlarını kurumaktan korur. Bu sebeple dâvetçi Müslümanların ve ülkesiyle ilgili hesâbı olan nitelikli zevâtın bu namaza sarılmaları gerekir.

İnsanlığın gidişatından ve Allah Teâlâ’ya isyânından “kemikleri kırılırcasına”4 rahatsız olan Peygamber Efendimiz (sav), “gelmiş geçmiş zelleleri afv olmasına”5 rağmen ayakları şişene kadar geceleri namaz kılmıştır. Kendisine bu çabası hatırlatıldığında; “Şükreden bir kul olmayayım mı?” cevâbını vermiştir.6 Peygamberimiz’in (sav) hayâtını en iyi bilen Hz. Aişe annemiz, hasta olsa bile Resûlullâh’ın gece namazını terketmediğini söylemiştir.7 Ayakta duramayacak durumda iken oturarak da olsa gece namazını kıldığı nakledilmiştir.8 Gece namazını “mü’minin şerefi” olarak gören Peygamber (sav);9 ümmetine şu önemli tavsiyeyi yapmıştır: “Sizlere gece namazına devâm etmenizi tavsiye ederim. Çünkü bu namaz sizden önceki sâlihlerin tuttuğu güzel yoldur. Sizi Rabbinize yakınlaştırır ve günahlarınıza kefâret olur.10 Ayrıca vücuttaki hastalıklara da şifâdır.”11

Gece namazına devâm eden takvâ sâhibi Müslümanlara Peygamberimiz şu müjdeyi vermiştir: “Cennette, içinden dışı, dışından içi gözüken hârika köşkler vardır. Allah Teâlâ bu köşkleri fakirleri doyuran, konuştuğunda kibar konuşan, oruca devâm eden ve insanlar uykuda iken kalkıp namaz kılan Müslümanlar için hazırlamıştır.”12 Peygamber (sav), bu nimetten kişinin sâdece bireysel olarak faydalanması yerine âilecek istifâde etmesini tavsiye etmiş ve âile reislerine şu öğüdü vermiştir: “İnsan geceden kalkar eşini de uyandırır ve berâberce iki rekât namaz kılarlarsa Allâh’ı çok zikreden erkekler ve hanımlar grubundan olarak kaydedilirler.”13

Allah katında farz namazlardan sonra en fazîletli namaz gece namazıdır.14 Böyle bir namazdan yukarıda beyân edildiği üzere âilecek istifâde edilip Allah Teâlâ’nın rızâsı aranmalıdır. Hattâ karı-koca birbirlerini bu namaza teşvik etmelidirler.15 Peygamber (sav), “Ümmetimin en değerlileri Kur’ân’ı hıfzedenler ve gecelerini ibâdetle ihyâ edenlerdir.”16 buyurarak gece namazının önemine vurgu yapmıştır. Geceyi namaz ve ibâdetle ihyâ etmek isteyen kişiye eğer uyku gâlip gelirse Peygamberimiz (sav) şu tesellî içeren müjdeyi vermiştir: “Âdeti olduğu şekilde gecelerini ihyâ etmek isteyen kimse, uykusuzluğa dayanamaz ve uyuyacak olursa Allah ona namaz kılmış gibi sevap yazar, uykusu da onun için sadaka olur.”17

Bâzı Müslümanların geceleri okudukları Kur’ân bölümleri vardır. Uyku veya başka bir mâzeretle okuyamayacak olurlarsa terketmek yerine başka bir vakitte okumaları gerekir. Resûlullâh da zaman zaman tekerrür eden bu durumlar için bir başka vakti çözüm olarak önermiştir. Terketmeyi onaylamamıştır. Bu meyanda şöyle buyurmuştur: “Kim ki geceden okuması gereken hizbini okumadan uyuyacak olursa, sabah namazı ile öğle namazı arasında okusun. (Ara sıra zuhûr eden böyle vakalarda) insan geceden okumuş gibi sevap alır.”18 Müslümanların “kaylûle” yapmaları bile gece namazına kalkabilmek için gündüz uykusundan yardım almalarıdır.19 Salt uyku için tembelce bir yatış değildir. Şunu unutmayalım ki evlerimizin bile üzerimizde hakları vardır, ancak içerisini bâzı nâfile namazlarla değerlendirecek olursak haklarını ödemiş oluruz. Bu sebeple Peygamber (sav): “Bâzı namazlarınızı (nâfileleri) evlerinizde kılınız ve oraları kabirlere çevirmeyiniz.”20

Dînimiz gece namazına Mekke döneminin başından beri önem atfetmiş ve Medîne döneminde de bu önem verişini sürdürmüştür. Çünkü geceler sükûnet vaktidir. İnsanın zihni daha rahatlar, gürültülerden uzak kalarak idrâkini toplar. Muhâsebe ve murâkabe için en uygun vakitler olan geceler ve onun sabaha yakın kısmı seherler, Allâh’ın yardımının ve rahmetinin de nüzûl zamânıdır. Eğer samîmî ve içten davranabilirsek Yüce Allah’tan her an destek alabiliriz. Bu sebeple gayreti ve cihâdı zirveye taşıyan peygamberler21 ve Peygamber Efendimiz (sav), rahmetin iniş vakti olan seherleri fevt etmemişlerdir. Dînin mübelliği ve temsilcisi olan Resûlüne gece ibâdetini farz kılan Allah Teâlâ, peygamberinin gündüz yapacağı cihâda gece ibâdetleri sâyesinde daha dayanıklı olmasını sağlamıştır. Bu anlamda gecelerini en verimli hâle getiren Peygamber (sav), Müslümanların da gecelerini ihyâ etmelerini istemiştir. Hattâ Müslüman gençlerin bile gece namazlarıyla vaktinde tanışmalarını tavsiye etmiş ve Hz. Abdullah b. Ömer ile ilgili şu uyarıyı yapmıştır: “Abdullah bir de gece namazına kalkacak olsa ne güzel insan olur.” Hz. Abdullah bu uyarıyı duyduktan sonra daha az uyuyup gecelerini ihyâ etmiştir.22 Abdullâh’ın babası Hz. Ömer (ra) de Peygamber (sav)’den öğrendiği şekilde kendi âile fertlerini gece namazlarına uyandırmıştır.23 Peygamber Efendimiz, özellikle kış aylarının mü’minlerin bahârı olduğuna dikkat çekmiş ve uzun kış gecelerinin namazla ihyâ edilmesini istemiştir.24 Daha çok hadis hâfızı olmasıyla tanıdığımız âlim sahabi Ebu Hureyre de geceleri, üzerinde bin tane düğüm olan bir ip ile bin defa tesbîhatta bulunmadan uyumamıştır.

İnsanın ilk yaratılışındaki hikmeti kavrayamayan melekler Allah Teâlâ’ya durumu şöyle arz etmişlerdi: “Rabbin meleklere: “Ben yeryüzünde bir halîfe yaratacağım” demişti. (Melekler de): “Orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? (diye işin hikmetini sordular.) Biz Seni hamd ile tesbih ve Seni takdis ediyoruz.” dediler. (Rabbin de): “Muhakkak ki Ben, sizin bilmediklerinizi bilirim.” buyurdu.”25 Abdullah b. Mesud’dan gelen rivâyette Allah Teâlâ’nın “Yaratılışın başlangıcında insanın hikmetini kavrayamayan meleklerine, geceleyin soğukta kalkıp namaz kılan kullarıyla övündüğü ve bu seçkin insanların korkulardan emin olup umduklarına nâil olacaklarının müjdesi” bildirilmiştir.26

Gecelerini namaz ve diğer ibâdetlerle ihyâ eden Müslümanlar için Peygamber Efendimiz’in (sav) şu muştusu çok önemlidir: “ Gecede öyle bir an var ki kulun hayırlı talepleri ve duâları o vakte tevâfuk ederse, Allah Teâlâ kulunun o isteğini verir. Bu durum her gece böylece devâm edip gider.”27 “Bu istek dünyâya âit de olabilir, âhirete âit de olabilir.”28 Rabbimiz dünyâ-âhiret ayrımı yapmadan duâlarımıza icâbet eder. Peygamber (sav) şu hadislerinde bizlere Allâh’ın rahmetinin nâzil olduğu vakti izah buyurmuştur: “Gecenin son üçte biri olduğunda Allah Teâlâ rahmetini dünyâ semâsına indirir; semânın bütün kapıları açılır ve mutlak cömertliği ile tecellî ederek şöyle buyurur: “Yok mu isteyen/duâ eden, isteği verilsin/duâsına icâbet edilsin.” Bu lütuf sabaha kadar devâm eder.”29 Farzlardan ayrı olarak gece namazları dâhil nâfilelerle Allâh’a yaklaşan kimseleri Allah Teâlâ sever; onu velî edinir.30 Yalnız burada şu incelik unutulmamalıdır, nâfileler farzların mütemmimidirler. Hiçbir nâfile farzın yerine geçmez.

Gece ibâdetleri, tilâvetleri ve namazlarında asıl olan samîmiyettir. Zîrâ nâfilelere karışan riyâ ameli ifsâd eder. Peygamber Efendimiz (sav) bu çerçevede riyânın bir başka yönüne işâret ederek şöyle buyurmuştur: “Ey insanlar! Sizleri, gizlice şirke düşenlerin durumuna düşmemeniz için uyarırım. Onlar ki kalkarlar ve kendilerine bakan kimselere karşı zorlayarak namazlarını sûretâ süslerler; riyâkârca namaz kılarlar. İşte gizlice işlenen şirk budur.”31 Şirkin gizlisinde ve açığında kişileri veya kurumları ulûhiyyet makâmına çıkarmak vardır. Bu sebeple de riyâ ile yapılan amellerin sâhiplerine hiçbir faydaları olmaz. Hâlbuki ibâdetlerde ve özelde de namazlarda asıl olan sâhiplerini ahlâkî açıdan dönüştürmek ve Peygamberimiz’e (sav) benzetebilmektir. Çünkü ideal insan sâdece O’dur (sav). Herkesin hayâtı O’nun hayâtına benzediği kadar meşrûluk kazanır. Eğer bir ibâdet fâilini değiştirmiyorsa, netîceyi Peygamber (sav) şöyle açıklamıştır: “Nice oruç tutan vardır ki orucundan nasîbi açlık ve susuzluk; nice gece namazı kılan vardır ki onun da kıyâmından payı sâdece uykusuzluktur.”32

Dipnotlar: Müzzemmil 74/2-7 2 Secde 32/16 3 İsra 17/79 4 Bak: İnşirah 94/3 5 Fetih 48/2 6 Beyhaki, Nikah, 2, Had. no: 13273, c. VII, s. 62. 7 Ahmed, Müsned, c. VI, s. 126. 8 Buhari, Edeb’ü-l Müfred, s. 219. 9 Suyuti, Celaleddin, Cami’u-s Sağir, c. I, s. 300. 10 Tirmizi, 102, Deavat, had. no: 2549, c. V, s. 552. 11 el-Hanbeli, İbni Recep, Cami’u-l Ülum, c.II, s. 141. 12 Heysemi, Zevaid, c. II, s. 254. 13 Hakim, Müstederek, Tefsir, c. II, s. 452. 14 Ahmed, Müsned, (tah: Muhammed Şakir, had. no:8340), c. XVI, s. 154. 15 Ebu davud, 2, Salat, 348, had.no:1450, c. II, s. 147. 16 Acluni, Keşf’ü-l Hafa, c. I, s. 129. 17 Suyuti, Cami’u-s Sağir, c. II, s. 489. 18 Abdürrezzak, Musannef, c. III, s. 50. 19 Abdürrezzak, Musannef, c. IV, s. 229. 20 Abdürrezzak, Musannef, c. I, s. 393. 21 Ahmed, Müsned, c. IV, s. 32. 22 Buhari, 19, Teheccüd, 2, c. II, s.42. 23 Abdürrezzak, Musannef, c. III, s. 49. 24 Acluni, Keşf’ü-l Hafa, c. II, s. 5. 25 Bakara 2/30 26 Heysemi, Zevaid, c. II, s. 256. 27 Ahmed, Müsned, c:III, s. 313. 28 Müslim, 6, Salat’ü-l Misafir, 23, had. no: 757, c. I, s. 521. 29 Ahmed, Müsned, c. I, s. 403. 30 Heysemi, Zevaid, c. II, s. 247. 31 Beyhaki, salat, had. no: 3585, c.II, s. 413. 32 Heysemi, Zevaid, c. II, s. 202.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak