Ara

Editör'den...

Editör'den...

İLİM ve İRFAN

Ey ilim ve irfan yolunun takipçileri! Yeni bir eğitim ve öğretim dönemi başlarken şunu akıldan çıkarmamalı; ilim tahsîlinin bizâtihî kendisi bir gâye değildir. İlim araçtır, amaç ise mârifetullahtır.

İlmin bir zâhirî bir de bâtınî boyutu vardır. Zâhir ilimler akla dayalı düşünme ve öğrenme ile elde edilir. Diğer bir kısmı ise kalbe ilhâm edilmek sûretiyle Allah’tan kuluna ihsân edilir. Gazâlî (rh.a), zâhir ilmine kabuk, bâtın ilmine öz nazarıyla bakar. İlim, kişinin kendi çabasıyla elde ettiği şey, irfân ise daha derûnî mânâda ilhâm olunan bir şeydir. İrfan ‘arefe’ fiilinden tanımak mânâsında olup, yaratılış sebebimizi bildiren “Ben gizli bir hazîneydim tanınmak istedim insanları halk ettim” cümlesinde kendini gösterir. Tefsîri: Ey kullarım! Ben tanınmak istedim ve dünyâyı ve içindekileri, gökleri, yeri, yedi kat semâyı halk ettim.

Tanınmak kelimesi çok ilginç geldi bana. Tanınmaktan murâd nedir? Sonunda şöyle düşündüm. Aşk ve sevgi de böyle değil midir? Tanıdıkça daha çok bağlanır ve onunla mülâkî olmaktan hoşnutluk duyarız. Rabbimize de kullukla yaklaşırız ve O’nunla mukaddes kitapla mülâkî olur ve tanımaya başlarız. Mârifet, şüphe kabûl etmeyen ilimdir. Allâh’ı bilmek başka bir şeydir, tanımak başka bir şeydir. Allâh’ı tanımadan ona ibâdet etmenin mümkün olmadığını ifâde eder ârifler. Hal böyle olunca “ârif”in ibâdeti âlimin ibâdetinden farklı bir halde oluyor.   

Âyetteki ifâde şöyledir: “Ben insanları ve cinleri yalnız bana ibâdet etsinler diye yarattım.” (Zâriyât, 56)

Allah bazı kullarının gönüllerine bilgiyi ihsân eder. Bir zamanlar çocukluk aklıyla şunu düşünmüştüm. Câmideki hocaya da hoca deniyor H. Hasan Efendimiz’e de. Fakat dinliyorum bir fark var. Câmideki hocaysa Efendimize başka bir şey demeliyiz diye geçiriyorum içimden. Nasıl konuştuğuna dikkat ettim. Acaba Hacı Hasan Efendimizi diğer hocalardan veya üniversite tahsîli olan birinden ayıran özellik neydi? Neden sözleri bu kadar etkiliydi? Çok sonraları farkına varabildim ki ilm-i ledün sâhibiydi. İlm-i ledün vehbîdir. Cenâb-ı Hak tarafından mü’minin kalbine verilir. Bir de menkûl ilimler vardır ki bunlar vehbî ilmin dışındaki tüm ilimlerdir. Bunlar kitaba sığabilen ilimlerdir ama Vehbî ilim doğrudan kalbe verilen ilimdir. İmam Şâfiî’nin ümmî olan, tahsîli olmayan Şeybân-ı Râî’nin önünde öğrenci gibi oturup sorular sorması, duruma şaşanlara, “o Hak tarafından verilen bir ilimdir.” demesi gibi Hacı Hasan Efendimiz (ks)’un huzûruna gelen nice üniversite hocaları da boyun büküp onun sözlerine dikkatle kulak verirlermiş. 

Bu düşüncelerle sizleri “İlim-İrfan” konulu ve birbirinden kıymetli isimlerin birbirinden güzel yazılarını ihtivâ eden Eylül sayısıyla baş başa bırakıyoruz.

Ve minallahi’t-tevfik 

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak