Ara

Dervişlik Âdâbı

Dervişlik Âdâbı

‘Kıyl u kāl kalbden çıkmayan derviş m’olur?

Bal diyen dil ile baldan tatmayan derviş m’olur?’

Kıymetli kardeşlerim!

Tasavvufta dervişlik mühim bir pâyedir. Derviş Farsça bir kelimedir. ‘Der’ kapı, ‘viş’ kapının alt eşiği demektir. Kardeşleri onu çiğneyince seslenmeyen, yüzüne bir kusûru söylenince ‘Allah senden râzı olsun!’ diyen kimse derviştir. Reşahat Aynü’l-Hayat’ta, ‘Kapı eşiği biraz sertçe olur, tam aksine derviş ise, sert olmamalı, yumuşak olmalıdır’ deniliyor. Nasıl ki bir toprak yığını üzerine hafifçe su serpildiğinde bir kimse ayağı ile bastığı zaman ayağının altında toprak yayılır, işte derviş de böyle olmalıdır.

O suyu serpmek, ayakkabının toz olmaması içindir. Üzerine basılan dervişten, üzerine basan kimseye bir zarar gelmemesi içindir. Bu yüzden mürşid-i kâmiller, üzerine basıldığı zaman yumuşak bir şekilde yayılsın, kabalığı gitsin, Allâh’ımızın yarattıklarına şefkat gözüyle baksın diye sâlike birazcık su serperler. Böylece kalıbını ve kalbini yumuşatırlar.

Dervişlik için bu da kifâyet etmez. Çünkü o kimse; başındaki cemâati idâre etmek, onların yanında şöhretini artırmak ve onlardan bir takım faydalar elde etmek için bu şekilde davranabilir. Bu ise riyâkârlıktır. Meselâ, ona hakāret ederler o ise gülümseyip geçer. Acabâ o gülümseme, arkadaşlarını idâre etmek için midir, yoksa Allah için böyle basınca toz gibi yayıldığı dervişliğinden midir?

Şimdi soracaksınız ‘Peki hangisi derviş olur, efendim? Boynuna sille vuranla, ağzına helva veren onun katında bir olursa derviş olur mu?’

- Hayır efendim! O da derviş olamaz.

Birisinin boynuna vurmuşlar, şöyle dönüp bir bakmış.

- Niye bakıyorsun?

- ‘Vurduranın kim olduğunu biliyorum da, ne ile vurdu, ona bakıyorum. Vurduran Mevlâ. Kalbime bir havâtır geldi, Mevlâ boynuma vurdurdu. Şimdi ne ile vuruldu? El ile mi vuruldu yoksa başka bir şeyle mi? Baktım, birşey yok.’ demiş ve dönüp yoluna devâm etmiş.

Bu kimse de derviş olamaz. Niçin derviş olamaz?

Çünkü burada da başkalarını idâre etme hâli var. Yâni vursalar da güya kendini olgunluğa vererek: ‘Eline sağlık kardeşim! Benden bir havâtır geçmişti. İyi ettin vurduğuna’ diyerek cemâatini kendine imrendirmek için böyle yapmış olabilir. Mahzā dervişlik değil bu.

Hülâsa; dervişlik ince bir meslektir. Amellerde kılı kırk yarmaktır.

Bir an dahî olsun Allah (cc) hatırından çıkmayan ve huzûr-ı dâimde olan kimse derviştir.

Dervişin yanında, tasavvufta bir de mürîd var. Mürîd ise, yirmi sene amel defterine günah düşmeyen kimsedir. Sâmî Efendimizin (ks) mübârek lisânından ‘mürîd’, ‘derviş’ gibi kelimeler aslâ çıkmazdı. Genellikle kendileri bu yolda olanlara ‘sâlik’ derlerdi. Sâlik, Tarîkat-ı Âliyye’ye sülûk etmiş, mânevî yolculuğuna devâm eden kimsedir.

Mevlâ, bizlere hakîkî mânâda derviş ve mürîd olmayı ihsân buyursun. (Âmîn)

Hamd olsun âlemlerin Rabb’i olan Allâh’a!

Ağustos 2021, sayfa no: 36-37

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak