Dünyâ üzerindeki bütün kadîm medeniyetler “İnsan, Bu Dünyada Yolcudur” diyerek tanımlarlar insanoğlunu. Bu yolculuk insanın kendini bilmesiyle başlar, varlığın hakīkatine ermek, yāni varlığın varlık amacını öğrenmekle zirveye ulaşmış olur. Kâinât Güneşi (sav) Efendimiz ise bu hakīkati şöyle ifâde buyururlar: “Dünyâda, bir ağacın gölgesinde gölgelenen yolcu gibi ol.” (Buhārî, Rikak,3) Hayat kitâbımız Kur’ân-ı Kerîm’i incelediğimizde ise bizi şöyle bir mesaj karşılar: Tüm Peygamberler, “Allâh’a Sefer”i Öğretmek İçin Gönderilmişlerdir!
Âdem aleyhisselâm’ın cennetten dünyâ seferine düşüşü bu seferin en belirgin göstergesidir. Arapça'da din ile deyn (borç) kelimesi aynı kökten gelmektedir. Tüm beşerin babası olan Âdem aleyhisselâm ādeta bu yolculuğunda bizlere şu nasihati etmektedir: “Sāhip olduğumuz her şeyi, bize bu hayâtı bahşeden Mevlâ'ya borçluyuz.”
Ādeta borcunu ödemeye geldi yeryüzüne Âdem babamız… Bizlere de bu borcumuzu nasıl ödememiz gerektiğini öğreten tek yol Kur’ân-ı Kerîm’dir. Ādeta Allâh’a Sefer kılavuzudur…
Hazreti Nûh aleyhisselâm'dan ise bu seferin gemisinin bu dünyâda yapılacağını öğreniyoruz. Tuğyânın (şımarıklığın) olduğu yerde tûfânın kaçınılmaz olduğunu görüyoruz. Ne mutlu tûfandan evvel sefer hazırlıklarını tamamlayanlara…
Hazreti İbrâhim'den; zulüm ne kadar çok olsa da, imtihanlar ne kadar artsa da, hiçbirisine baş eğmeyip, günahlardan nasıl sefere çıkıldığını öğreniyoruz. Nitekim buyuruyor ki; “Şüphesiz ben Rabbime hicret ediyorum! O beni doğru yola eriştirecektir.” (Saffat, 99.) Seferin gelini Hacer vâlidemiz ve Seferin bebeği İsmâil aleyhisselâmın öğrettiği tek hakīkat: Allâh’a Seferde Gönül Heybemizin Azığı: Teslîmiyet…
Hazreti Mûsâ; saraydan yoksulluğa, prenslikten çobanlığa sefer etti. Bir ağacın altında çâresiz otururken dilinden dökülen duā: “Ey Rabbim! Bana lütfedeceğin her türlü hayra muhtâcım!” (Kasas, 24.) âyeti, bizlere Allâh’a seferde olanın O'ndan gayrısına muhtaç olmayacağını öğretti.
Allâh’a Seferde: Çâresizseniz, Çâre Sizsiniz..!
Hazreti Ya’kûb'un gözleri sefere çıktı, Yûsuf'unun ardından! Kederli yüreğinden “Ben acımı ve kederimi ancak Allâh’a arz ediyorum” (Yûsuf, 86.) cümleleri döküldü. Ardından risâlet gömleği açtı gözlerini. Öyle bir gömlek ki, çiçekler açtırdı gönlünde Yâkup Aleyhisselâm’ın.
Allâh’a Seferde: Hiç Beklemediğiniz Anda Çiçek Açar Umutlar..!
Âlemlere Rahmet Efendimiz (sav) Yesrib yollarına düştü, sadık dostu Ebûbekir'i ile. Öyle bir sefer ki başı Yesrib, sonu Medîne…
Allâh’a Sefer, Medeniyetin Anahtarı..!
Bu seferde Rabbimizin iki esmâsı yol arkadaşıdır insanın. El-Zāhir ve El-Bâtın. Kuşların uçması için iki kanada, insanın yürümek için iki ayağa ihtiyacı olduğu gibi bu iki esmâya dayanarak yürürüz bu yolda. El-Zāhir, zāhirde bizlere koyduğu işâretleri görerek yürümemizi sağlar. Bir çekirdek vesîlesi ile biten ağaçtan bahşettiği onca meyveler üzerinden, bizi nasıl sevdiğini ve ne kadar cömert olduğunu anlatır.
El-Bâtın, bu meyveyi vermesinin bir amacı, maksadı olduğunu ifâde eder. O ağaç hakīkatte seferde olan bir kul, meyveler ise Allâh’a sefere çıkanın eli boş dönmeyeceğinin işâretidir ādetâ.
Mevlânâ hazretleri, çevresinde bulunanların durağanlaştıklarını, dünyâya meylettiklerini hissettiklerinde sık sık şu uyarıda bulunurlarmış: Haydi Dostlar! Kendimize doğru bir sefere çıkalım…
Bu āleme gelmekten maksat, maddeden mānâya, halktan Hakk'a doğru yapılan seferde uyanık olmak, kendimizi tanımaktan başka nedir ki zâten? Bir yandan aczini idrâk edip, yokluğunun farkına varıp; bunun netîcesinde de Mevlâ'sının kıymetini ve azametini bilmekten başka nedir? Tıpkı Allah Resûlü'nün (sav) buyurdukları gibi: Nefsini bilen, Rabbini bilir!
Yedi-sekiz yaşlarında iken çiçek toplamak için dağa giden Merhum Hacı Hasan Efendi Hazretleri, zāhirde kayadan, bâtında Allâh’a sefer yoluna düşer. Bu hâlini anlatan ve Allâh’a Sefer Şartlarının Hamd ve Şükür olduğunu ifâde eden şu beyitleri, bizlerin de bu sefere dâhil olmasına vesîle olsun:
Tıfl iken cezbe buldum
Musībetle ibtilâ oldum
Şükür olsun, sabır kıldım
Hamdimiz Mevlâ'ya olsun
Yârenlerim hep yandılar
Cümlesi duā kıldılar
Hâlime hayret kıldılar
Hamdimiz Mevlâ'ya olsun
Cesedim kayadan düştü
Ciğerim yandı tutuştu
Mürşidim geldi yetişti
Hamdimiz Mevlâ'ya olsun
Mayıs 2022, sayfa no: 24-25
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak