Kıymetli kardeşlerim! Allâh’a sevgili olan kul, Allâh’ın meleklerine ve Allâh’ın dostlarına da sevgilidir. Allâh’ın sevdiği bir kulu melekler ve ehlullah her işinde destekler. O kulun yakarışı Rabbine öyle güzel gelir ki hemen askerlerini onun imdadına gönderir. Nasıl ki ırmaklar denize akar, denize ulaşınca artık ırmak denizden seçilmez, ırmak yok olur; bu Fırat’tır, bu Dicle’dir, diyemezsiniz; aynı şekilde Allâh’a sevgili olan kul da Allâh’ın vahdet denizine akar. Allah’ta fânî olu, yok olur. Kudsî hadîste Rabb’imiz buyurmuşlardır ki: “Kulum, üzerine farz kıldığım şeylerden daha iyi bir yolla Bana kurbiyet sağlamaya devâm eder. Nihayetinde Ben onu severim. Ben onu sevdiğim zaman, onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Benden bir şey isterse ona veririm. Bir şeyden de Bana sığınırsa onu korurum.” Bir vakit otobüsle Hicaz’a gidiyorduk. Cilvegözü denilen mahalle vardık. Sınırın öte tarafına geçmemiz için önümüzde iki otobüs kaldı. Daha sonra sıra bizim otobüslere gelecek. Öte tarafa geçmeyi beklerken, Suriye hududundan red cevabı geldi. Kaldık sınırda. Akşama az bir vakit kalmıştı. Cemâata bayıra çıkalım da Akşam namazı kılalım dedim. Bayıra çıktık. Akşam namazı kıldık. Sohbete başladık. Bir müslüman ile bir münâfığın yolculuklarını anlatmaya başladım. Bir müslüman ile bir münafık birlikte yolculuğa çıkmışlar. Yolda giderken yağmur yağmış. Bir mağaraya sığınmışlar. Mağaraya girince müslüman sûretinde görünen münafık; müslümanı esir alıyor. Elini ayağını bağlıyor. Müslüman olan, “Kardeşim beni niye bağladın?” diyor, münafık “Ne kardeşi?” diye çıkışıyor. “Ailem dul, çocuklarım yetim, malım ganimet olmasın diye Resûlullah’ın yanında yalancıktan şehâdet getirdim ben. Îmân ettim zannettiler. Ben münâfığım, seni kesmek için bağladım.” Böyle söyledikten sonra münâfık kılıcına sarılır… Eli kolu bağlı olan müslüman “Arkadaş can tatlı gel kesme beni.” deyince münâfık, “Sen yalvardıkça ben daha da zevk alıyorum.” der. Kâfirler, münâfıklar –Allah şerlerinden muhâfaza buyursun- müslümanı yalvarttırmaya pek bayılırlar. Münâfık, müslümanın boğazını kesecekken müslüman gözünü yumar: “Yâ Rahîm! Yâ Rahman! Bismillahirrahmânirrahîm! Yâ Rahîm! Yâ Rahmân! Bismillahirrahmânirrahîm!” diye Rabbine niyâzda bulunmaya başlar. O anda “Kesme!” diye bir ses… Münâfık mağaradan dışarı çıkar, bakar etrafta kimsecikler yok. Müslümanı öldürmek üzere geri döner. Yine aynı ses “Kesme diyorum!” Beyaz elbiseli bir zat… Münâfığı yere devirir, müslümanın elini ayağını çözer. Müslüman hayretler içerisinde “Allah aşkına söyle sen kimsin?” der. O zat, Cebrâil olduğunu söyler ve ekler: “Esir edildiğinden dolayı gökte melekler ağlaşmaya başladılar. Ya Rahîm! Yâ Rahmân! Sözlerin bizleri hüzünlendirdi” buyurur. Allah Teâlâ Hazretleri “Kuluma yetişin” emrini verdi. Ben de seni kurtardım. Bayırda Akşam namazını edâ ettikten sonra sohbette bu menkîbeyi naklettim. Ardından “Yâ Rahîm! Yâ Rahmân!” dedim. Cemâate de dedim ki siz de “Yâ Rahîm! Yâ Rahmân!” deyin. Hep beraber başladık gözyaşlarıyla “Yâ Rahîm! Yâ Rahmân!” demeye. Bir müddet böyle zikir hâli devâm ettikten sonra “Haydi yol açıldı, gidiyoruz.” dediler. Allah kolaylık verdi. Bu bizim kerâmetimiz değil. İçimizde Allâh’a sevgili olanların kerâmeti. Rabb’imiz bizleri kendisine sevgili olan kulları zümresine ilhâk eylesin. (Âmîn) Hamd olsun âlemlerin Rabbi olan Allâh’a.
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak