Namaz, İslâm’ın binası
Şehâdet oldu hanesi
Tenvir etti, uyan nâsı
Tevhid’e çalışmak lâzım
Kıymetli kardeşlerim!
Allâh’a sevgili olan kul, Allâh’ın meleklerine ve Allâh’ın dostlarına da sevgilidir. Allâh’ın sevdiği bir kulu melekler ve ehlullah her işinde destekler. O kulun yakarışı Rabb’ine öyle güzel gelir ki hemen askerlerini onun imdadına gönderir.
Nasıl ki ırmaklar denize akar, denize ulaşınca artık ırmak denizden seçilmez, ırmak yok olur; bu Fırat’tır, bu Dicle’dir, diyemezsiniz; aynı şekilde Allâh’a sevgili olan kul da Allâh’ın vahdet denizine akar. Allah’ta fânî olur, yok olur. Kudsî hadiste Rabbimiz buyurmuşlardır ki:
“Kulum, üzerine farz kıldığım şeylerden daha iyi bir yolla Bana kurbiyet sağlayamaz. Kulum nâfile ibâdetlerle de Bana kurbiyet sağlamaya devâm eder. Nihayetinde Ben onu severim. Ben onu sevdiğim zaman, onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Benden bir şey isterse ona veririm. Bir şeyden de Bana sığınırsa onu korurum.”[1]
Bir vakit otobüsle Hicaz’a gidiyorduk. Cilvegözü denilen mahalle vardık. Sınırın öte tarafına geçmemiz için önümüzde iki otobüs kaldı. Daha sonra sıra bizim otobüslere gelecek. Öte tarafa geçmeyi beklerken, Suriye hududundan red cevabı geldi. Kaldık sınırda. Akşama az bir vakit kalmıştı. Cemâate bayıra çıkalım da akşam namazını kılalım dedim. Bayıra çıktık. Akşam namazını kıldık. Sohbete başladık.
Bir Müslüman ile bir münâfığın yolculuklarını anlatmaya başladım. Bir Müslüman ile bir münâfık birlikte bir yolculuğa çıkmışlar. Yolda giderken yağmur yağmış. Bir mağaraya sığınmışlar.
Mağaraya girince müslüman sûretinde görünen münâfık; Müslümanı esir alıyor. Elini-ayağını bağlıyor. Müslüman olan “Kardeşim beni niye bağladın?” diyor, münâfık “Ne kardeşi?” diye çıkışıyor. “Ailem dul, çocuklarım yetim, malım ganimet olmasın diye Resûlullah’ın yanında yalancıktan şehâdet getirdim ben. Îmân etti zannettiler. Ben münafığım, seni kesmek için bağladım.”
Böyle söyledikten sonra münâfık kılıcına sarılır… Eli-kolu bağlı olan Müslüman “Arkadaş can tatlı gel kesme beni” deyince münâfık, “Sen yalvardıkça ben daha da zevk alıyorum” der. Kâfirler, münâfıklar –Allah şerlerinden muhafaza buyursun– Müslümanı yalvarttırmaya pek bayılırlar. Münâfık, Müslümanın boğazını kesecekken müslüman gözünü yumar: “Ya Rahîm! Ya Rahmân! Bismillahirrahmânirrahîm! Ya Rahîm! Ya Rahmân! Bismillahirrahmânirrahîm!” diye Rabbine niyâzda bulunmaya başlar. O anda “Kesme!” diye bir ses…
Münâfık mağaradan dışarı çıkar, bakar etrafta kimsecikler yok. Müslümanı öldürmek üzere geri döner. Yine aynı ses “Kesme diyorum.” Beyaz elbiseli bir zat… Münafığı yere devirir, Müslümanın elini-ayağını çözer. Müslüman hayretler içerisinde “Allah aşkına söyle sen kimsin?” der. O zat, Cebrâil olduğunu söyler ve ekler: “Esir edildiğinden dolayı gökte melekler ağlaşmaya başladılar. Ya Rahîm! Ya Rahmân! Sözlerin bizleri hüzünlendirdi” buyurur. Allah Teâlâ Hazretleri ‘Kuluma yetişin’ emrini verdi. Ben de seni kurtardım.
Bayırda akşam namazını edâ ettikten sonra sohbette bu menkıbeyi naklettim. Ardından “Ya Rahîm! Ya Rahmân!” dedim. Cemâate de dedim ki siz de “Ya Rahîm! Ya Rahmân!” deyin. Hep beraber başladık gözyaşlarıyla “Ya Rahîm! Ya Rahmân!” demeye. Bir müddet böyle zikir hâli devâm ettikten sonra “Haydi yol açıldı, gidiyoruz” dediler. Allah kolaylık verdi. Bu bizim kerametimiz değil. İçimizde Allâh’a sevgili olanların kerâmeti.
Başka kimsemiz yok bir Allah’ımız var yavrularım. Ashâb-ı kirâmın yolundan gideceğiz, teslim olacağız.
Sıddîk-ı A’zam’a müstehzî bir tavırla müşrikler “Arkadaşın Mekke’den Kudüs’e gitmiş; oradan da yedi kat semâyı gezmiş” deyince, Sıddîk-ı A’zam(ra) hemencecik “O söylüyorsa öyledir” karşılığını vermiştir. Hz. Ömer(ra) “Beyaz elbiseli, siyah sakallı bu kimse de kimdir Ya Resûlallah?” deyince Resulullah(sav) “O Cebrâil’di sana dinini öğretmeye geldi”[2] buyurmuşlardır; Hz. Ömer de tereddüde düşmeden hemen inanıvermiştir. İhvanımızın çoğu bu gibi sırlı meselelere teslimiyetsizliklerinden imtihânı kaybeder, yiter giderler.
Rabbimiz bizleri kendisine sevgili olan kulları zümresine ilhâk eylesin. (Âmin)
Hamd olsun âlemlerin Rabb’i olan Allâh’a!
[1] Buharî, Rikak 38.
[2] Müslim, İman 1.
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak