Ara

Sevgiyle Sevgiye Mazhar Olanlar

Sevgiyle Sevgiye Mazhar Olanlar

Allah dostu velî kişiler, seven ve sevilen kimselerdir. Onlar sevgi temelli düşünen, sevgi ile konuşan, sevgiyle yaklaşan ve sevilen muhabbet erleridir. Onlar, Yüce Allâh’ın rızâsına ermiş, sevgisine mazhar olmuş erenlerdir. Yüce Rabbimizin, Allah onlardan râzı, onlar da Rabblerinden râzı diye övdüğü kimselerdir. Onlarla ilgili âyetlerde şöyle buyrulur:

Allah, “Bu, doğrulara doğruluklarının fayda verdiği gündür; ebedî ve temelli kalacakları, zemîninden ırmaklar akan cennetler onlarındır. Allah onlardan hoşnûd olmuştur, onlar da Allah'tan hoşnûd olmuşlardır, bu büyük kurtuluştur” dedi. (Mâide, 119.)

İyilik yarışında önceliği kazanan Muhâcirler ve Ensâr ile onlara güzelce uyanlardan Allah hoşnûd olmuştur, onlar da Allah'tan hoşnuddurlar. Allah onlara, içinde temelli ve ebedî kalacakları, içlerinden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır; işte büyük kurtuluş budur. (Tevbe, 100.)

Allâh’a ve âhiret gününe inanan bir toplumun, babaları veya oğulları veya kardeşleri ya da akrabâları olsa bile Allâh’a ve peygamberine karşı gelenlere sevgi beslediklerini görmezsin. İşte Allah, îmânı bunların kalplerine yazmış, katından bir rûh ile onları desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetlere koyar. Allah onlardan hoşnûd olmuştur, onlar da Allah'tan hoşnûd olmuştur. İşte bunlar, Allah'tan yana olanlardır. İyi bilin ki, saadete erecek olanlar, Allah'tan yana olanlardır. (Mücâdele, 22.) 

Îmân edip yararlı iş işleyenler, işte onlar da, yaratıkların en iyileridirler. Onların Rabbleri katındaki mükâfâtı, içinde temelli ve sonsuz kalacakları, içlerinden ırmaklar akan Adn cennetleridir. Allah onlardan râzıdır. Onlar da Allah'tan râzıdır. Bu, Rabbinden korkan kimseyedir. (Beyyine, 7-8.) 

Âyetlerde bu mübârek insanların temel özellikleri olarak şunların özellikle sayıldığını görürüz: 

Onlar Allâh’a ve âhirete îmân edenlerdir.

Onlar, inandıkları gibi yaşayan, îmanlarını sâlih amellerle isbât edenlerdir.

Onlar, Allah için seven, Allah için buğz edenlerdir.

Onlar, doğruluğu şiâr edinmiş olanlardır.

Onlar, ensâr ve muhâcir ruhlu kimselerdir.

Onlar Yüce Allâh’ın taraftarlarıdır.

Yüce Rabbimiz, bu özelliklere sâhip olanlara şu mükâfatları vaad etmektedir:

Onlar, rızâya ermiş erlerdir. Yüce Allah onlardan râzı olmuş, onlar da Yüce Mevlâ’dan râzı olmuşlardır. Yüce Allah, onların sergilediği kulluktan, yaptıkları sâlih amellerden râzı olmuştur. Onlar da Yüce Allâh’ın, dünyâ ve âhirette kendileri için uygun gördüğü tüm herşeyden râzı ve hoşnûd olmuşlardır. O’nun kazâ ve kaderine rızâ göstermişler, O’nun emirlerine îtirazsız teslîm olmuşlardır. Ve nihâyet O’nun âhirette kendilerine bahşedeceği mükâfatlara râzı olmuşlardır.

Onlar, Yüce Allâh’ın katından bir rûh ile desteklenen kimselerdir. Onlar Rabbin kendilerine bahşettiği nûr, Kur’ân, hidâyet, rahmet, nusret, basîret, firâset ile desteklenmiş, bütün bunlarla hayat bulmuş kişilerdir. Âyetteki katından bir rûh ifâdesi bu kelimelerle açıklanmıştır. Yine Rûh, meleklerin şâhı olan Vahiy Meleği Cebrâil aleyhisselâmdır. Buna göre onlar, meleğin gönüllere vereceği yardım ile hayat bulacak olanlardır. (Bkz. Mâverdî, en-Nüket; İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-Mesîr; Kurtubî, el-Câmi’.) Tabii ki vahiy meleğinin desteğine nâil olmak için vahyin doğrultusunda bir hayat yaşamak gerekir. 

Onlar büyük kurtuluşa, huzur ve saâdete ermiş olanlardır.  Onlar, zemîninden ırmaklar akan cennetlere ve özellikle Adn cennetlerine konacak olanlardır. Onlara dünyâda bahşedilecek bir başka büyük nîmetten bahseden âyetinde de Rabbimiz şöyle buyurur: Şüphesiz ki îmân edip yararlı iş işleyenler için Rahmân sevgi kılacaktır.” (Meryem, 96.)

Îmân edip sâlih amel işleyenler mü’minlerin gönüllerine taht kuracaktır. Rahmet kaynağı olan Yüce Allah, onları sevecek ve sevdirecektir.

Mâlik b. Enes’ten rivâyet edildiğine göre, Peygamberimiz bu âyetle ilgili olarak şunları söyler:

Yüce Allah bir kulunu sevdi mi Cebrâil’i çağırır ve ona şöyle der: Ben falanı seviyorum, sen de sev. Cebrâîl aleyhisselâm da sever. Sonra Cebrâîl, semâdaki meleklere şöyle seslenir: Şüphesiz ki Yüce Allah, falanı seviyor, siz de sevin. Onlar da severler. Sonra o kul için yeryüzünde kabûl konur, yeryüzünün kalbine onun sevgisi konur.  

Benzer şekilde Yüce Allah, bir kula buğz ettiğinde Cebrâil’i çağırır ve ona şöyle der: Ben falanı sevmiyorum, sen de sevme. Cebrâîl de bütün melekleri çağırır ve onlara şöyle der: Yüce Allah falana buğz ediyor, siz de edin. Daha sonra yeryüzünde o kişi için nefret konur, herkes ona buğz eder. İşte âyetteki müjde budur. (Buhârî, Müslim, Mâlik, Muvatta’; Ahmed b. Hanbel, Müsned.) 

Bu anlatılanlar ışığında bu sevgi halkasına katılmak için gayret etmeliyiz. Yüce Allâh’ın sevgisine nâil olmak için, muhabbet fedâisi olmak gerekir. Yaratılanı Yaratan’dan ötürü sevmek gerekir. Sevgi ile bakmak, sevgi ile konuşmak, sevgi ile eylemek gerekir. Sevilmek için sevmek gerekir. Ama Allah için sevmek gerekir. Sevgiyi, nefsânî işlerin ağından kurtarmak gerekir. Muhabbetullah ateşinde yanmak, pişmek ve o ateşin aydınlığında ilerlemek gerekir. Unutmayalım ki Rabbimiz’in Hz. Mûsâ’ya müjdesi şudur: Ateşin içinde olan da çevresinde bulunan da mübârek kılınmıştır/berekete ermiştir. Âlemlerin Rabbi olan Allah münezzehtir. (Neml, 8.) 

Muhabbetle kalın!

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak