Ara

Kişi Arkadaşının Dîni (huyu) Üzeredir

Kişi Arkadaşının Dîni (huyu) Üzeredir

Kokusu güzel olan bir toprak, bu güzel râyihayı gül ile hem-dem olmaya bağlar. Karbon atomu, bir maddeyle kömür diğer bir maddeyle altın olur. Kabuğu ince tadı hoş olan üzümün değeri, bölgenin havasıyla ilgilidir. Bir meyve dahi bulunduğu toprak ve hava ile tatlanır. “(Toprağı) iyi ve elverişli beldenin bitkisi, Rabbinin izniyle bol ve bereketli çıkar. (Toprağı) kötü ve elverişsiz olandan ise, faydasız bitkiden başkası çıkmaz. Şükredecek bir toplum için biz âyetleri işte böyle değişik biçimlerde açıklıyoruz.”1

Mizâca bile tesir eder içinde bulunulan şartlar. Bir koyunu otlatanla bir devenin çobanı dahi karakter olarak birbirinden farklıdır. Koyun çobanı deve çobanına nispeten başı biraz daha eğik olduğu için mütevâzidir.

Bal küpünden bal, sirke küpünden sirke sızar. Sâlihlerle olan sâlih, huysuzlarla olan huysuz olur.Sevgili Peygamberimiz (sav) “Kişi arkadaşının dîni (huyu) üzeredir.”2 buyurur.

Gönülde yatan yüze sirâyet eder. Mü’minin tanımı, yüzündeki secde eseridir. “Onlar; yüzlerindeki secde izinden tanınırlar.”3

Îmânın nişânesi yüze akseder. “O gün nice yüzler ağarır, nice yüzler kararır. O zaman yüzleri kara olanlara: Îmânınızdan sonra küfür mü ettiniz? İşte o küfrünüzün cezâsı olarak tadın azâbı, denir.”4

Kalb kabında îmân olan mü’min, küfür olan inkârcı olur. “İşte onlardır, Allâh’ın, kalplerine îmânı nakşettiği ve kendi katından hayat verici bir vahiyle desteklediği bahtiyâr mü’minler.”5

Kalbde bulunan değerlere göre kişi önem arzeder. Kalbleri takvâ ile denenenler: “Allah onların kalblerini takvâ için imtihân etmiştir (de onlar bu âdâba riâyet etmekle onda muvaffak olmuşlardır). Onlar için bir mağfiret ve (pek) büyük bir mükâfât vardır.”6 Gönlünde haşyet olanlar, âzâlarında da bu hasleti gösterirler. Rasûlullah (sav) bir gün adamın birinin namaz kılarken sakalını elleriyle karıştırdığını gördü ve buyurdu ki: “Eğer bunun kalbinde huşû olsaydı vücûdunun her uzvunda haşyet ( Allah Teâlâ’ya derin saygı) olurdu.”7

Ashâb-ı güzîni Kur’ân-ı Kerîm’de övgüyle bahsettiren, Peygamberimiz’le (sav) hem-dem olmalarıdır. “Muhammed Allâh’ın Rasûlü’dür. Onun maiyyetinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin (ve metîn), kendi aralarında merhametlidirler.”8

“Onların Rabbleri nezdinde mükâfâtı altlarından ırmaklar akan Adn cennetleridir. (Hepsi de) içlerinde ebedî, dâimî kalıcıdırlar. Allah bunlardan râzî olmuşdur, bunlar da O’ndan hoşnûd olmuşlardır, işte bu (seâdet), Rabbin(in ikaabın)dan korkan(lar) a mahsusdur.”9

Rasûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Beni gören veya beni göreni gören bir müslümana ateş değmeyecektir."10 Rasûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Ashâbıma sebbetmeyin (dil uzatmayın). Nefsim elinde olan Zât-ı Zülcelâl'e yemîn olsun (sizden) biri, Uhud dağı kadar altın infâk etse, onlardan birinin infâk ettiği bir müdd'e hattâ yarım müdd'e bedel olmaz."11

“Sâdıklarla berâber olun.” buyurur Rabbimiz (cc) “Ey îmân edenler! (Her konuda) Allah'tan korkun (Kur’ân’ın ve Rasûlüllâh’ın yoluna uyun) ve (Hakk dâvâsında sağlam duran) doğru (sâdık)larla birlikte olun.”12

İmâm Gazâlî (rh.a): “Fâsık ve gâfillerle berâberlik, zamanla zihnî berâberliğe, zihnî berâberlik de kalbî berâberliğe dönüşür. Bu ise, insanın adım adım helâke sürüklenmesi demektir.”

Hâce Ubeydullah Ahrâr Hazretleri (ks): “Ağyâr ve bîgânelerle berâber olmak kalbe fütûr, rûha dağınıklık ve gönle perîşanlık verir.”

Süleyman Çelebi, Sevgili Peygamberimiz’le (sav) berâberliği ister Mevlîd’inde:

“Mustafâ’ya hem civâr et, yâ Kerîm

Cennetü’l-firdevs içinde, yâ Rahîm.”

Rüzgâr dahi semt-i yâr’e uğramakla bereketlenir.

Şâhidim Arz u semâdır bütün ecrâmı ile

Âşıkım sıdk ile ben Hazret-i Şâh-ı Rusule

Yaksa da ahu derunum beni bu hasret ile

Dilimin tâkatı yok hâlime takrîre bile

Ey Bâd-i sabâ uğrarsa yolun semt-i Haremeyn’e

Tâzimimi arz eyle Rasûlu Sagaleyn’e

Bu günahkâr gidişin son demi bilmem nolacak

Gelecek bir gün ecel kâse-i ömrün dolacak

Yevme Lâ yenfeu’da her kişi râzı olacak

Aman ey Kân-i Kerem yok elimden tutacak

Ey Bâd-i sabâ uğrarsa yolun semt-i Haremeyn’e

Selâmımı arz eyle Rasûlu Sagaleyn’e

Hâkine sürmek için ne yüzüm ne de imkânım var

Tahsis-i şefâat kebâir ehline, îmânım var

Aman ey Kân-ı Kerem pek büyük isyânım var

Ancak beni kurtaracak Muhammed gibi bir Sultânım var

Ey bâd-i sabâ uğrarsa yolun semt-i Harameyn’e

Tâzimimi söyle Rasûlu Sagaleyn’e

Cenâb-ı Hakk berâberliği sâlihlerle beyân ederken, zâlimlerle hemhâl olmamaya dikkat çeker.

“Âyetlerimiz hakkında alay yollu söz edenleri gördüğün zaman, kendilerinden yüz çevir, yanlarında oturma; tâ ki, Kur’ân'dan başka bir söze dalarlar. Eğer onlardan yüz çevirme işini Şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra hemen kalk da, o zâlimler kavmi ile berâber oturma.”13

Sevgili Peygamberimiz (sav)’in şu misâli berâberlikte kimlerin tercîh edileceğini beliğ bir şekilde haber verir: “Sâlih kimse ile oturup sohbet etmek, misk ve güzel koku satan birinin dükkânında oturmak gibidir. Bir kişi misk ve koku satan birinin dükkânında oturursa, ya o kokudan satın alır veya koklayarak zevk ve lezzet alır. Kötü kişiyle arkadaşlık etmek demirci dükkânında oturmak gibidir. Demirci dükkânında oturan bir kişiye kıvılcım isâbet eder, elbisesini yakar ya da o kerih kokuyu koklamak rahatsız eder.”14

Sâdıklarla Birlik, Hayâtı Nev Bahara Çevirir

Sevgili Peygamberimiz’in devrine yetişemeyenleri Mevlânâ (ks) şu sözleriyle tesellî eder: “Ey dost!.. Peygamber Efendimiz’e yetişip de aynı istifâdeyi sağlayamadım diye üzülme!.. O mübârek varlığın vârisi olan sâdıklarla berâber ol, aynı nasipten istidâd ve iştihân kadar rızıklanırsın.”

Cafer bin Süleyman (ks) “Kalbimde bir katılık hissettiğim zaman kalkar, hemen (tâbiînin büyük âlim ve âriflerinden olan) Muhammed bin Vâsî’nin yanına gider, meclisine katılır, yüzüne bakardım. Böylece kalbimdeki katılık gider, içime ibâdet neşesi gelir, tembellik üzerimden kalkar ve bir hafta boyunca bu neşe ile ibâdet ederdim.” Madde âleminde bile su-hava-toprak değişimlere sebep olur da, mânâ âleminde olmaz mı?

Yüce Rabbimiz, kimlerle berâber olup olmamamızı Kitâb-ı Kerîm’inde haber verir:

“Ey îmân edenler, Yahudi ve Hristiyanları dostlar (velîler) edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zâlimler topluluğuna hidâyet vermez.”15

“Sizin dostunuz (velîniz) ancak Allah, O'nun elçisi, rükû ediciler olarak namaz kılan ve zekâtı veren mü'minlerdir.”16

“Kim Allâh'ı, Rasûlü'nü ve îmân edenleri dost (velî) edinirse, hiç şüphe yok, gâlip gelecek olanlar Allâh'ın taraftarlarıdır.”17

Hakk Teâlâ’dan korkanlarla olmamız bildirilir. “Muttakîler hâriç olmak üzere, o gün, dostların kimi kimine düşmandır.”18

Fâtiha Sûresi’nde, “Bizi dosdoğru yola, kendilerine nîmet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.” âyet-i kerîmesiyle Nisâ Sûresi’nin 69-70. âyetlerine işâret edilir: “Kim Allâh’a ve peygambere itâat ederse işte onlar, Allâh’ın kendilerine lutuflarda bulunduğu peygamberler, sıddîklar, şehîdler ve sâlih kişilerle berâberdirler; bunlar ne güzel arkadaşlardır! Bu lutuf Allah’tandır; bilen olarak Allah yeter.”

Hakk’ın ikâmesinde cehd ü gayret gösterenler, nebîler, sıddîklar, şehîdler ve sâlihlerle olmuşlardır. Güçleri, Hakk Teâlâ’nın taraftarları olmuştur.

Hz. Fatih Sultan Muhammed Han hakkın müdâfîlerine şu sözleriyle tercümân olmuştur:

İmtisâl-i câhidû fillâh oluptur niyyetim

Dîn-i İslâm'ın mücerred gayretidir gayretim

Fazl-ı Hakk ü himmet-i cünd-i ricâlullâh ile

Ehl-i küfrü ser-teser kahreylemektir niyyetim

Enbiyâ vü evliyâya istinâdım var benim

Lütf-i Hakk'tandır hemen ümîd-i feth-i nusretim

Nefs ü mâl ile nola kılsam cihanda ictihâd

Hamd-ü lillâh var gazâya sad-hezaran rağbetim

Hedefleri Rabbimizin şu âyet-i kerîmesi olmuştur:

“Yeryüzünde fitne (şirk ve her türlü zulüm) kalmayıp din tamâmıyla Allâh'ın oluncaya, (ondan başkasına ibâdet edilmeyinceye) kadar onlarla savaşın, cihâd yapın. Eğer küfürden vazgeçerlerse, Allah yaptıklarını görür ve mükâfâtlarını verir.”19

Dipnotlar
1 A’raf, 7/58.

2 Ebu Davud, Edeb, 19, Tirmizi, Zühd, 45.

3 Fetih, 48/29.

4 Âl-i İmran, 3/106.

5 Mücâdele, 58/22.

6 Hucurât, 49/3.

7 San'ânSübülü's-Selâm¸ I¸ 245.

8 Fetih, 48/29.

9 Beyyine, 98/8.

10 Tirmizi, Menakıb, 57.

11 Sahîhu’t-Tirmizi Hadis no, 2165.

12 Tevbe, 9/119.

13 En’am, 6/68.

14 Buhari, Zebaih, 31; Müslim, Birr, 146; Ebu Davud Edeb. 16.

15 Mâide, 5/51.

16 Mâide, 5/55.

17 Mâide, 5/56.

18 Zuhruf, 43/67.

19 Enfâl, 8/39.

Haziran 2020, sayfa no: 4-5-6-7

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak