Ara

Eğitimcilerin Eğitimi

Eğitimcilerin Eğitimi

Yüce Rabbimiz, ilk insanı ilk peygamber olarak seçip görevlendirmiş, Hz. Âdem’i bizzat kendisi eğitmiştir. Âdem'e bütün isimleri öğretti.1 Âyete göre ilk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem bizzat Yüce Rabbimiz tarafından eğitimciliğe hazırlanmıştır. İnsanlık pek çok şeyi ondan öğrenmiştir.

Son Peygamber aleyhissalâtu vesselâm’ın BeniRabbim terbiye etti/eğitti, ne güzel terbiye etti ifâdesi bu gerçeği teyit eder. Nitekim âyetlerde Rabbimiz şöyle buyurarak onun ilâhî eğitimden nasıl geçtiğini hülâsa ediyor: Sen îman nedir, kitap nedir önceleri bilmezdin…2 Rabbin seni yol bulmaz bulup hidâyete eriştirmedi mi?3 Âyetlerden anlaşılacağı üzere insan, peygamberlerin şahsında ilâhî eğitimden, onlar vâsıtasıyla da nebevî eğitimden geçmiştir.

Demek ki insanın etkili ve yetkili bir eğitimci olması için nebevî metotla eğitilmeye ihtiyâcı vardır. Bugün Müslümanların eğitimci sayısı nicelik olarak oldukça fazladır. Sahabenin eğitimcilerini Mus’ab b. Umeyr, Fukahâ-i seb’a/ yedi seçkin fakîh, Abâdile/adı Abdullah olan dört seçkin sahabe ve diğerleri olarak belirlersek, bugün eğitimci safında yer alan ne kadar çok sayıda insanın olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Onların sayıları sınırlıydı. Onlar bizim kadar geniş imkânlara sâhip değildiler. Onlar bizim kadar çok konuşmuyorlardı. Ama onlar çok daha başarılıydılar. Tek başına Medîne’ye eğitimci olarak gönderilen Hazreti Mus’ab, bir yıl gibi kısa bir zaman içerisinde Medîne’nin tüm evlerine İslâm’ın sesini duyurmuştu. Saadet Çağının sayıca az eğitimci ile gerçekleştirdiğini bugün bu kadar çok sayıda eğitimci gerçekleştiremiyorsa bunda ciddî sorunlar var demektir. İşte bu noktada eğitimcilerin yeniden eğitimi devreye girmektedir.

Günümüz eğitimcilerinde bulunması gereken temel özellikleri şöyle özetleyebiliriz ki eğitimcilerimiz kendilerini bu esaslar doğrultusunda test etmelidirler:

Eğitimci, Peygamber makâmında bulunduğunun farkında olmalıdır. Yüce Allâh’ın rızâsını her şeyin başına koymalı, bütün peygamberlerin söylemi olan Ben dâvetime karşılık sizden herhangi bir ücret istemiyorum, benim ücretim âlemlerin Rabbine âittir4 düstûrunu kendine şiâr edinmelidir. Zîrâ bu farkındalık onu söylem ve eylemlerinde son derece dikkatli olmaya ve vazîfe şuuru içerisinde durmadan dinlenmeden koşturmaya sevk edecektir.

Eğitimci ihlâslı olmalıdır. Dâvet yolunda eriştiği başarılarını Yüce Allah’tan bilmeli, bu uğurdaki muhtemel hatâ ve kusurlarından dolayı ise Yüce Allah’tan sürekli af dilemelidir.Ben yaptım, ben kazandım, ben hidâyete erdirdim demekten sakınmalı, Yüce Allâh’ın küçük adamlara büyük işler gördürebileceğini aslâ unutmamalıdır. Şuayb Peygamber’in (as) şu sözü her zaman onun şiârı olmalıdır: Başarım ancak Allah'tandır, O'na güvendim; O'na yöneliyorum.5

Eğitimci, sahih bilgiyle sürekli kendini yenilemelidir. Kur’ân’ın Peygamberimize yirmi üç yıllık nübüvvet süresi boyunca âyetâyet, sûresûre indiğini düşünerek sahih kaynaklardan sürekli dolmalı ve donanım sâhibi olmalıdır. İlk emrin Yaratan Rabbin adıyla oku olduğunu ve ilk inen âyetlerde kaleme dikkat çekilerek okuma ve yazmaya ne kadar önem verildiğini unutmamalıdır. Her bilenin üstünde bir daha iyi bilen olduğunun bilincinde, beşikten mezara kadar ilim yolunda olmanın her müslümana düşen bir görev olduğunu bilmelidir. Ben âlimim diyen kimse gerçek câhildir fehvâsınca bilmediğimiz çok şey olduğunun farkında hep oku-öğren-öğret emrinin muhâtabı olmalıdır.

Eğitimci, ilmiyle âmil olmalıdır. Söylediklerini, muhataplarından istediklerini öncelikle kendisi yerine getirmelidir. Yapmadıklarını/yapmayacaklarını söyleyenlerden olmamaya6 gayret etmelidir. Hz. Şuayb’ın Size yasak ettiğim şeylerde, aykırı hareket etmek istemem7 sözünü hiçbir zaman unutmamalıdır. Eğitimde/dâvette en etkili yöntemin hâl ile olduğunu bilmelidir.

Eğitimci, başarılı ve donanımlı eğitimcilerle bir araya gelmeli, onları tâkip etmeli, onların bilgi ve tecrübelerinden istifâde etmelidir. Peygamberler birbirlerinin tâkipçisi ve destekçisi olmuşlardır. Kur’ân, mesaj yüklü peygamber kısaslarıyla doludur. Her peygamber kendisinden önceki peygamberin kaldığı yerden devâm etmiş, kendisinden sonra gelecek peygambere îman ve itâat edilmesini vasiyet ederek bu dünyâdan göçüp gitmiştir. Peygamberimiz (as)Biz peygamberler, baba bir kardeşleriz, hepimizin dîni birdir derken bu gerçeği ifâde eder.

Eğitimci hased gibi, ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi iyilikleri yok eden kötü hasletlerden uzak olmalıdır. Ne aynı istikâmet çizgisinde koşturan eğitimcileri ne de yetişmesine vesîle olduğu talebelerini kıskanmalıdır. Hitâb ettiği kimselerin, kendinden daha iyi olması için gayret etmelidir.

Bu hasletlere sâhip olabilmek için günümüze kadar yaşamış, istikâmet çizgisindeki hayır yarışında önder ve örnek olmuş şahsiyetleri tanımalı, onların güzelliklerini kendine şiâr edinmelidir.

Eğitimci, elinden geleni yapıp etmekle berâber duâyı da dilinden hiç eksik etmemelidir. Çalışkan olsun, haylaz olsun talebesine duâ eden âlim… Yanlışlar yapan cemâatine duâ eden hoca… Sapkınlık içerisindeki muhâtabın hidâyeti için duâ eden dâvetçi… olmanın Peygamber yolu olduğunu unutmamalıdır.

Sonuç olarak diyoruz ki dünün câhiliye insanını dirilten ve izzetle yaşatan Kur’ân ve Sünnet’in hayat iksiri, bütün tâzeliği ve canlılığı ile elimizde bulunmaktadır. Önemli olan ilk muhatapların heyecan, samîmiyet ve aşkıyla o hayat iksirinden içebilmek ve insanımızı onunla buluşturabilmektir. Bunun için de eğitimcilerimizin öncelikle, omuzlarındaki sorumluluğun farkında olarak büyük gayret göstermeleri kaçınılmazdır. Onlar o nebevî çizgide olmaya devâm ettikleri sürece Azîz ve Alîm olan Yüce Allah, izzet kapılarını onlara açacaktır.

Dipnotlar:
1 Bakara, 31.
2 Şûrâ, 52.
3 Duhâ, 7.
4 Yûnus, 72; Hûd, 29, 51; Şuarâ, 109, 127, 145,164, 180.
5 Hûd, 88.
6 Saff, 2.
7 Hûd, 88.

Eylül 2019, sayfa no: 8-9

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak