Ara

Zulümden Nûra – 2

Zulümden Nûra – 2

 “İslâm korkakların değil cesur ve atılgan Müslümanların omuzlarında yükselecektir.” Aliya İzetbegoviç

Filistin’in yanındayız. Ne yüce söz, ne yüce bir sorumluk. Hayâtımızın sonuna kadar bu söze sâdık kalmalıyız. Müslüman sıfatı taşımayan, insanlık sıfatı taşımayan bu sözü söyleyebilir mi? Hadîs-i şerîfte Hz. Peygamberimiz dile getirmiştir: “Birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerine şefkat etmekte mü'minlerin durumu bir cesede (bedene) benzer. O bedende bir organ hastalanırsa diğer organlar da uykusuzluk ve humma (ateşlenme) gibi sebeplerle ondan etkilenir.” 

Sâdece müslümanları değil, bütün insanlığı yaralıyor. Dünyâda belki de eşi benzeri görülmemiş böyle bir zulüm karşısında Filistinli kardeşlerimizin yanında olmak ne demektir? Biz yaşanan vahşete tanık oluyoruz, üzülüyoruz. Onların yaşadıkları acının, ızdırâbın birazını olsun hissedebiliyor muyuz? Ancak en derinimizdeki rûha erişirsek, işte o zaman gerçekten o ızdırâbı çekeriz, işte o zaman duâlarımız arşa ulaşır, kabûl görür Allâh'ın (cc) izniyle.

Filistin’in yanındayız. “Ben Filistinli değilim ama kanıyorum çünkü her Filistinli'nin yarası benimdir.” diyor bir kadın: “Ben Filistinli değilim, ama tam da burada duruyorum ve gözlerim bana binlerce hikâye anlatıyor bir ülkeye dâir. Umut ülkesi, cesâret ülkesi, bir çocuğun bir milyon adamdan daha cesur olduğu bir ülke. Ben Filistinli değilim ve dünyâ kör, gözlerini açmıyorlar, tavır bile almıyorlar, çocukların çığlıklarını ya da gökten yağan bombaları duyabiliyorlar mı? Duyduklarını biliyorum ama yaptıkları tek şey suçlarını meşrûlaştırmak. Ben Filistinli değilim ama anlıyorum ki ne olursa olsun, bir gün güneş parlayacak ve ellerim Filistin'in özgür topraklarının kumlarına dokunacak.” Bu kişinin sözleri kendinden değil, bunları; “Ben bir kulumu seversem onun konuştuğu dil olurum...” buyuran Allah Teâlâ söyletiyor. 

Filistin’in yanındayız. Hz. Mevlânâ: “Şems bana birşey öğretti; yeryüzünde bir tek mü'min üşüyorsa, ısınma hakkına sahip değilsin. Biliyorum ki yeryüzünde üşüyen mü’minler var, artık ısınamıyorum. Ehl-i Beyt-i Mustafa ve Ashâb-ı Kirâm’ın kulluk vazîfelerini en ağır şekilde yerine getirenler de onlardı. Kendi hayatları dâhil olmak üzere sahip oldukları herşeyi fedâ etmişlerdir. 

Filistin’in yanındayız. Bir dîn kardeşimiz Gazze’deki insanlar için şöyle bir mektup yazdı: “Her nefeste, her namazda ve her secdede düşüncelerimiz ilâhî olarak sizin yanınızdadır!” “Elektriğinizi kesebilirler ama ışığınızı söndüremezler, suyunuzu kapatabilirler ama rûhunuzu susuz bırakamazlar, yakıtınızı bloke edebilirler ama enerjinizi tüketemezler, yemeğinizi kesebilirler ama oruç rûhu besler, sizi havadan, denizden ve karadan abluka altına alabilirler ama üzerinize Rahmet inmesini engelleyemezler. İnternetinizi kesebilirler ama Âlemlerin Rabbi ile iletişiminizi koparamazlar, bedeninizi öldürebilirler ama sonuçta rûhunuzu diriltirler, kadınlarınızı ve çocuklarınızı yok edebilirler ama sâdece onlar için sonsuz saadete giden yolu hızlandırmış olurlar, kitle imhâ silahlarına sahip olabilirler ama korku içinde yaşayan onlardır. Sizler 75 yıldır zillete, haksızlığa, işkenceye, hapislere, mahrûmiyetlere, cezâlara, zulme, haksızlığa ve mülksüzlüğe katlanan Filistin halkısınız ve siz bu kutlu topraklarda yaşamak için seçildiniz. Hak her zaman bâtılı yener ve sabırla zafer vaadi gelir. Cesâretinize, azminize ve dayanıklılığınıza hayran kalıyoruz. Bizim sizin için yapmaya çalıştığımız şeyler dünyevî olsa da, her nefeste, her namazda ve her secdede düşüncelerimiz ilâhî olarak sizin yanınızdadır.” "Hak yolunda öldürülenlere ölü demeyin, bilakis siz farkına varmasanız da onlar diridirler.”

Bir insanın diğer insan yanında samîmî bir şekilde durması nasıl olur? İnsan başka birinin içinde kaybolmalı. Bir anne kendini çocuğunda kaybeder. Bu muhabbet gerçekleşmeden diğer insanla bütünleşmek mümkün değil.

“Cesâret ülkesi, bir çocuğun bir milyon adamdan daha cesur olduğu bir ülke” diyerek tanımlamıştı Filistin topraklarındaki katliâma uzaktan şâhit olan birisi. Filistindeki her bir çocuk, yetişkinlere nasıl cesur olunacağını öğretiyor âdetâ.

Çocuk her yerde çocuk değildir! Çocuk Suriye'de kayıptır. Yemen’de açtır. Gazze'de şehittir. Afrika'da işçidir. Afganistan'da yaralıdır. Irak'ta yetimdir, öksüzdür. Doğu Türkistan'da mazlûmdur, mağdurdur. Avrupa'da Prens ya da Prensestir.

Şâhit oluyoruz ki; Gazze'deki çocuklar bütün bu vahşetin altında kaldıkça, nübüvvet nûru daha da çok açığa çıkıyor.

Tekvir sûresi 8. ve 9. âyetlerde Rabbimiz buyuruyor ki: "O diri diri toprağa gömülen kıza sorulduğu zaman, hangi suçtan dolayı öldürüldüğü." Gazze'de öldürülen, evleri başlarına yıkılıp âdetâ diri diri toprağa gömülen o mâsum çocuklara da sorulacaktır elbet, hangi günahından dolayı öldürüldün diye... 

Bizim çocuklarımız küçük bir sıkıntıda acı çektiğinde bile "Anne! Anne!" diye bağırırken, o çocuklar ağır bombardıman altında "Yâ Rab! Yâ Rab!" diye haykırıyor.

Bizimkiler kendi ebeveynlerine bile âsî olup etraflarına karşı canavarca hareketler sergilerken, Filistinli çocuklar İsmâilî bir muhabbetle teslîmiyet nûrunun tecellîsini gösteriyorlar bize. 

Bizim çocuklarımız kendileri için tüm çevresindekileri fedâ edebilecek duruma gelmişken, oradakiler inandıkları değerler uğruna hiç tereddüt etmeden kendilerini fedâ ediyorlar.

Bizimkiler sıkıntısız yaşamlarında ekran başında, oyunlarda, savaşın dehşetini ve öldürmeyi zevk için kullanırken, onlar gerçek ölümün içinden yaşama tutunarak gerçek kahramanlar oluyorlar. Sanki bu dünyâya bize unuttuklarımızı hatırlatmak için gelmişler.

7 Ekim'de başlayan dehşetli saldırılar ve katliamla berâber sâdece binâları değil; okulları, hastaneleri, mültecî kamplarını, uluslararası yardım kuruluşlarını, ekmek pişiren fırınları bombaladılar. Ardından suyu, elektriği, gazı, interneti kestiler. Ve herhangi bir yardım malzemesinin, gıda taşıyan kamyonların ulaşmasına engel oluyorlar. Şu an Gazze'deki insanlar her şeyden, gıda destekleri ve sağlık hizmetlerinden mahrum bırakıldılar ve böylece susuzluktan ölmektedirler, aynı Kerbela'da olduğu gibi. 

Şâhit oluyoruz ki Kerbela fâciası ve Bosna katliâmı, Gazze'deki katliamla birebir aynıdır. Hz. Hüseyin Efendimizin cesâret ve izzetini şimdi Gazze'de Kerbela'yı yaşayan kardeşlerimizde görüyoruz. 21.yüzyılda Kerbela'yı yaşıyorlar ve biz an be an bu katliâma şâhit oluyoruz. Hz. Hüseyin ve 72 Evlâd-ı Mustafa, kuruyan dudaklarla, su yerine kanla, ölümcül bir susuzlukla can vermişlerdi. Gazzeliler de susuz, gıdasız, evsiz ve herhangi bir yardım imkânından mahrum kaldıkları için bugün aynı kaderi yaşıyorlar. Hz. Hüseyin Efendimiz ve berâberindekiler, zülme karşı, ihânete karşı, maddeye tapmaya karşı, başlarını koydular ve şehit oldular. Böylece Hz. Hüseyin Efendimiz İslâmiyet'e dünyânın sonuna kadar hizmet etti. Yüreğindeki kudretiyle, direnç gücüyle dünyâ târihini değiştirebileceğini göstermiştir. O, en yüce şehit (Şâh-ı Şehîdan/Şehitlerin Şâhı) ümmet-i Muhammed için kıyâmet gününe kadar sönmeyen, aydınlatan bir kandildir. Ümmet-i Muhammed’in kalplerinde Nûr-u Muhammedî ve Muhammedî sevdânın varolmasına sebep oldu. Bütün İslâm velîleri Allah ve Habîbi’nin aşkında cem olmuşlardır. Peygamberler, sıddîklar, âşıklar, velîler, Allâh'ın has kulları, Hz. Hüseyin ile berâber olmaktan hiçbir zaman geri durmazlar. Hazret-i Hüseyin Efendimiz sahip olduğu herşeyi Allah yolunda fedâ etmiştir. Sâdece canı malı kendi hayâtı değil, tüm sevdiklerini ve sahip olduğu herşeyi Hak yolunda kurbân etmiştir. Kerbela mü'minler için kıyâmete kadar alınabilecek en yüce ders, en yüce bir ibrettir. Kazanabileceğimiz en derin aşk hazînesini barındırır. Rızâyı, takvâyı, ihlâsı, zühdü, mârifeti, cesâreti, muhabbeti, mahfiyeti ve fedâkârlığı bizlere en şiddetli hâliyle öğreten, en yüksek derecede ilâhî şuurumuzu açan, Hazret-i Hüseyin Efendimiz başta olmak üzere şehitlerimizin tâ kendisidir.

Aliya İzzetbegoviç ve Bosnalı Müslümanlar gibi, Filistinli kardeşlerimiz de görülmemiş derecede korkunç zülüm ve vahşet karşısında bile kahramanca bir cesâret örneği sergilemekteler. İmanlarından aldıkları güçle Allâh'a teslîmiyetin en güzel örneğini gösterip, dünyânın en güçlü ve en zâlim kuvvetlerine karşı dimdik ayakta durmayı başarıyorlar. 8.372 kişi dünyânın gözü önünde üç gün içinde katledildi. Aliya İzzet Begoviç bu zulme sessiz kalanlar için şöyle söylüyordu: “Her şey bittiğinde hatırlayacağımız düşmanlarımızın sözleri değil dostlarımızın sessizliği olacaktır.” Efendimiz aleyhis-salât ü ves-selâm'ın buyurduğu gibi îmânı bir kor ateş gibi ellerinde tutup, bırakmayan Bosnalı müslüman kardeşlerimize yapılan tüm zulümlere karşı, zâlim olmadan kendini ve halkını savunan, canını ve rahatını bu yolda hiçe sayan Aliya; mazlûmun yanında, zâlimin karşısında durmanın en güzel örneklerinden birini vermiştir.

“Tüm uyuyanları uyandırmaya bir uyanık yeter” demişti Malcolm X. Bugün de tüm uyuyanları uyandırmak için Filistin halkı topyekûn direniyor. Dünya halkları uyanıyor, özellikle Batı'da insanlar İslâm'ı araştırıp aslında bu dînin, gösterildiğinin aksine, ne kadar muhteşem bir inanç kaynağı olduğunu anlıyorlar. Bu dünyâya âit her şeyden mahrum bırakılan Gazzeliler, bu dünyânın ötesinde bir hayat olduğunu gösteriyorlar bize.

Serdar Tuncer, “Bir avuç Filistinli'den kurtulacağım derken; dünyâdaki bütün vicdan sahiplerini Filistinli yaptılar!” diyor. Her kıtadan, her ülkeden insanlar protestolar düzenliyor, Filistin halkına desteklerini haykırıyorlar. Her an gözümüzün önünde bütün vahşetiyle devâm eden bu katliâma artık insanlar sessiz kalmıyor.

Gazze dünyânın belki de daha önce hiç görmediği en ağır, en vahşi katliâmı görüyor. Daha önce Kerbelâ'da, Bosna'da da böyle katliamlar oldu, insanlar, mâsumlar aç, susuz bırakılarak, işkence edilerek öldürüldüler. Filistin'de de aynı sahneler yaşanıyor, hem de teknolojinin son imkânlarıyla, daha da cânîce. 

Artık bu kadarı da olmaz dediğimiz şeyler oluyor orada. Önemli bir farkı da var bu katliâmın, Gazze'deki müslümanların bir liderleri de yok Kerbelâ'da, Bosna'da olduğu gibi. Sahipsizler, yalnızlar, mazlumluğu sonuna kadar yaşıyorlar. Ve üstelik muhtelemen dünyânın hiç görmediği dehşetli bir zulüm altındalar. İsrail'in 50 seneden beri yaptığı zülüm, eziyet ve işkence 7 Ekim’deki katliamla mutlak zirveye ulaştı. Hayvandan daha aşağı insanların bu vahşeti, Gazzelileri aralıksız olarak yapılabilecek en korkunç eziyetlerle, işkencelerle yok etmeye çalışıyor. Ama onlar bu dayanılmaz senaryolar altında bile diz çökmüyor, ezilmiyor... en yüce ahlâkın tecellîlerini gösteriyorlar bize. Sahabeler gibi yılmadan, aldırmadan, vazgeçmeden, hattâ etkilenmeden direniyorlar tek başlarına. Bundan dolayı bütün dünyâda vicdan sahibi halklar ayağa kalkıyor. Din, dil, ırk farketmeksizin yapılan bu zulme, adâletsizliğe meydan okuyorlar. 

Gazze'deki insanlar, yaşlılar, çocuklar, kadın ve erkekler Ehl-i Beyt ve Ashâb-ı Kiram efendilerimize benzemeye başladılar.

İslâm dîni Hz. Muhammed aleyh-is-salât-ü-vesselâm'a büyük muhabbet duyan ilk mü'minler sâyesinde tüm dünyâya hızla yayıldı. Bu, İslâm’ın doğuşunda 150 kişinin 12 sene boyunca İslâmiyet'i ayakta tutmasıyla mümkün oldu. Bunlar Peygamberin ehl-i beyti, dört halîfe ve diğer ashâb-ı kiramdı. Onlar bu yola kurban veya şehit olmasalardı İslâm yeryüzünde var olmazdı. Ehl-i Beyt-i Mustafa ve Ashâb-ı Kiram muhteşem nûrânî misâlleriyle bizim için kanlarını dökerek şehit oldular. Hidâyet nûrunu almamız için hayatlarını verdiler ve böylece İslâm nûru Ehl-i Beyt ve Ashâb-ı Kiram kanalıyla yeryüzüne bir dirilik getirmiştir. Bu dirilik, bu nûr bizi kıyâmet gününe kadar aydınlatmaya devâm edecek. Böylece şehitlerin şehâdeti bütün mü'minler için sonsuz bir şifâ kaynağı olmaktadır.

Ehl-i Beyt-i Mustafa ve Ashâb-ı Kiram muhteşem nûrânî misâlleriyle bizim için kanlarını dökerek şehit oldular. Hidâyet nûrunu almamız için hayatlarını verdiler ve böylece İslâm nûru Ehl-i Beyt ve Ashâb-ı Kiram kanalıyla yeryüzüne bir dirilik getirmiştir. Bu dirilik, bu nur bizi kıyâmet gününe kadar aydınlatmaya devâm edecek. Böylece şehitlerin şehâdeti bütün mü'minler için sonsuz bir şifâ kaynağı olmaktadır. 

Gazzelilerin şâhit olduğumuz direnç ve diriliş gücü Ümmet-i Muhammed'e şifâ kaynağı olacaktır inşâallah!

Ocak 2024, sayfa no: 24-25-26-27

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak