Ara

Zeyneb Bint Cahş: Nikahı Allah Tarafından Kur’an’da İlan Edilen Annemiz / Tuğba Çakır

Zeyneb Bint Cahş: Nikahı Allah Tarafından Kur’an’da İlan Edilen Annemiz / Tuğba Çakır

Zeyneb bint Cahş (r.anha), İslam tarihinin önemli isimlerinden biridir. Asıl ismi Berre iken, Peygamber Efendimiz (sav) tarafından değiştirilerek ismi Zeyneb olarak konulmuştur. Kendisi, Peygamber Efendimiz (sav)’in halası Ümeyme’nin kızıdır ve bu sebeple Rasûlullah (sav)’a akrabalığıyla da yakındır. Baba tarafından Kureyş’in Esed b. Huzeyme kabilesine mensuptur. Bütün kardeşleri İslam’ı kabul etmişlerdir. Sonradan ailenin tamamı Medine’ye hicret etmiştir.

Zeyd b. Hârise ile Evliliği

Hz. Zeyneb (r.anha) ilk muhacirlerdendir. Otuzlu yaşların başında olmasına rağmen evlenmemişti. Efendimiz, Hz. Zeyneb’e azatlı kölesi ve evlatlığı olan Zeyd b. Hârise ile evlenmesini teklif etti. Fakat Zeyneb ve ailesi bu evliliği uygun görmediler. Sonuçta Zeyneb b. Cahş soylu bir aileden gelmekteydi. Zeyd b. Hârise ise azatlı bir köleydi. Arap toplumunda yan yana gelmeyecek iki insan modeliydiler. Tam da bu sebepten dolayı Peygamberimiz (sav) bu evliliğin olmasını arzu ediyordu. Zeyneb, bu evlilik teklifini başta pek istemese de Resûl-i Ekrem (sav)’in hatırı için teklifi kabul etti. Bu evlilik, İslam’da hür ve kölelerin birbirleriyle evlenebileceğini gösteren önemli bir örnek olmuştur. Ancak Zeyneb ile Zeyd’in evliliği uzun sürmedi; aralarında gerçek bir sevgi bağı oluşmadı. Her iki tarafın da huzursuzluğu ve geçimsizliği artınca yaklaşık bir yıl sonra, aralarındaki anlaşmazlıklar sebebiyle ayrılık kaçınılmaz hale geldi. Peygamber Efendimiz (sav) bu evliliği kurtarmak için çok çaba sarf etse dahi sonuç değişmedi. Zeyd b. Hârise, Efendimiz (sav)’in müsaadesini alarak Hz. Zeyneb’i boşadı.

İlahi Bir Nikah

 

Bu olaydan bir süre sonra Ahzâb Suresi’nin 37. ayeti nazil oldu. Ayette, Peygamber Efendimiz (sav)’in Zeyd’e, eşini nikâhında tutmasını tavsiye ettiği, ancak Allah’ın, Hz. Zeyneb (r.anha) ile evlenmesini murad ettiği bildirilmekteydi. Ayetin şu ifadeleri dikkat çeker: “Hani sen, Allah’ın kendisine nimet verdiği, senin de (azat etmek suretiyle) iyilikte bulunduğun kimseye, ‘Eşini nikâhında tut ve Allah’tan sakın’ diyordun. İçinde, Allah’ın ortaya çıkaracağı bir şeyi gizliyor ve insanlardan çekiniyordun. Oysa kendisinden çekinmene Allah daha lâyıktı. Zeyd, eşinden yana isteğini yerine getirince (eşini boşayınca), onu seninle evlendirdik ki, evlatlıklarının boşanmış oldukları eşleriyle evlenmeleri konusunda mü’minlere bir zorluk olmasın. Allah’ın emri mutlaka yerine getirilmiştir.” (Ahzâb, 33/37)

 

Bu ayet, İslam’da evlatlık kurumunun biyolojik evlat statüsünde olmadığını ve evlatlık eşleriyle evlenmenin mübah olduğunu açıklığa kavuşturdu. Ayette geçen “Onu seninle evlendirdik” ifadesi, bu nikâhın bizzat Cenab-ı Allah tarafından gerçekleştirildiğini ortaya koyar. Bu sebeple, Hz. Zeyneb (r.anha)’in nikâhı için ayrıca bir merasim düzenlenmedi. Hz. Zeyneb de bu durumu çoğu zaman şu sözlerle dile getir ve Peygamberimiz (sav)’in diğer hanımlarına karşı haklı bir övünç yaşardı: “Benim nikâhımı gökte Allah kıydı.”

Düğün yemeği ve Efendimizin Bereketi

 

Hz. Zeyneb (r.anha), Peygamber Efendimiz ile evlendiğinde 35 yaşındaydı. Düğün yemeğini, Enes b. Malik’in annesi Ümmü Süleym hazırladı ve Efendimiz (sav)’e gönderdi. Yemekte, hurma ve yağ ile yapılan “hays” isimli yemek ikram edildi. Bu yemek aslında iki kişilikti. Ancak Peygamberimiz (sav), Enes’e, mescitte ve dışarıda kimi görüyorsa yemeğe davet etmesini buyurdu. Peygamberimiz (sav)’in bereketiyle bu yemek, iki kişilik olmasına rağmen kalabalık bir topluluğa yetti. Bu duruma çokça şaşıran Enes b. Malik durumu annesine anlatınca annesi “Allah dileseydi bu yemek tüm Medine halkına yeterdi.” dedi.

Hicab Ayetinin İnişi: Bir Ahlakî Ders

 

Hz. Zeyneb (r.anha)’in düğün günü için verilen yemek, Peygamberimiz (sav)’in hayatında sıkça gördüğümüz bereket örneklerinden biriydi. Burada gerçekleşen bir başka hadiseyi Enes b. Mâlik bizlere şöyle haber vermektedir: İki kişilik bir yemek, çağrılan misafirlerin gruplar halinde gelip yemesiyle herkese yetmiş ve artmıştır. Bu bereketli sofranın bir parçası olan herkes, düğün evinden hem doyarak hem de Peygamberimiz (sav)’in davetine icabet etmenin mutluluğuyla ayrılmıştır. Ancak yemek sırasında, bazı misafirler ayrılmayı unutup evde oturmaya devam etmiştir. Bu durum, Peygamberimiz (sav)’in nezaketle durumu idare etmesine vesile olmuştur. Peygamberimiz (sav), konuklarına bir şey söylemek yerine, eşlerinin odalarına teker teker uğramış, onların hâl ve hatırlarını sormuş onlar da Allah Teâlâ’nın bu evliliği mübarek kılmasını dilemişlerdir.

Peygamberimiz, odalarına yaptığı bu ziyaretlerden sonra misafirlerin hâlâ orada olduğunu görünce bir çözüm yolu aramış, Hz. Âişe (r.anha)’nin odasına yönelmiş gibi yapmıştır. Bu ince davranış, insanlara durumun nezaketle anlatılması için bir işaret olmuştur. Durumu anlayan misafirler, sessizce evden ayrılmışlardır. İşte bu olayın ardından Ahzâb Suresi’nin 53. ayeti nazil olmuştur.

Ayette şöyle buyrulur: “Ey iman edenler! Peygamberin evlerine, size yemek için izin verilmeden girmeyin. Ancak davet edildiğinizde girin ve yemeği yediğinizde dağılıp gidin, söze dalmayın. Bu, Peygamberi rahatsız ediyor, ama o size bir şey söylemekten çekiniyor. Oysa Allah, gerçeği söylemekten çekinmez. Peygamberin hanımlarından bir şey istediğinizde, perde arkasından isteyin. Bu hem sizin kalpleriniz hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır.”

 

Bu ayetle, müminler için önemli bir ahlâkî ders verilmiştir. Misafirlikte sınırları bilmek, ev sahibini rahatsız etmemek ve sosyal nezaket kurallarına riayet etmek gibi prensipler, o gün olduğu gibi bugünün dünyasında da geçerlidir. Ayrıca ayet, Peygamberimiz (sav)’in hanımlarına yönelik saygı çerçevesinde bir hicab uygulamasını getirmiştir. Bu, hem Peygamber ailesine yönelik iffet ve hürmetin korunması hem de müminlere toplumsal düzenin bir parçası olarak örnek oluşturması açısından önemli bir olaydır. Ayrıca bu hadisede Efendimiz (sav)’in insanları kırmadan onları doğruya yönlendirmesi, her Müslüman için bir örnektir. Düğün sırasında rahatsızlık vermemek adına hiçbir misafirine doğrudan söz söylememiş, davranışlarıyla insanlara mesajını ulaştırmıştır. Onun bu tavrı, İslam ahlakının zarafet ve nezaketle yoğrulmuş yüzünü temsil etmektedir.

 

İbadet Aşığı Bir Kadın

 

Zeyneb bint Cahş, ibadetlerinde gayretli, cömert ve saliha bir kadındı. Nafile namazlar kılar, sıkça oruç tutar ve bolca sadaka verirdi. Bir defasında, Peygamberimiz (sav) mescide girdiğinde iki direk arasına çekilmiş bir ip gördü ve bunun ne olduğunu sordu. Oradakiler, “Bu, Zeyneb’in ipidir. Namazda yorulunca bu ipe tutunur,” dediler. Efendimiz (sav) ise, “Bu ipi çözünüz. Sizden biriniz zinde ve kuvvetli olduğunda namazı ayakta kılsın, yorulunca otursun,” buyurdu.

Ümmü Seleme (r.anha), Hz. Zeyneb’in ibadeti ve ahlâkıyla ilgili şu yorumu yapmıştır: “Peygamberimiz onu severdi. O, saliha, çokça namaz kılan, oruç tutan ve sadaka veren bir kadındı.”

Cömertliği ile Öne Çıkışı

 

Cömertliği nedeniyle “eli uzun” olarak anılmıştır. Peygamber Efendimiz (sav) bir defasında, eşleri arasında kolu en uzun olanın ilk olarak kendisine kavuşacağını söylemişti. Hz. Aişe (r.anha), bu meseleyi şu şekilde anlatmıştır: “Biz, Rasûlullah (sav)’ın vefatından sonra, duvarlara gelip kimin eli daha uzun diye ölçüyorduk. Hz. Zeyneb (r.anha)’in boyu kısa olduğundan, eli de en kısa görünüyordu. Ancak Hz. Zeyneb vefat edince anladık ki, kol uzunluğu ile kast edilen, sadaka vermekteki cömertlikti.” Hz. Zeyneb, deri tabaklama, deri dikme ve boncuk dizme gibi işlerle meşgul olur, elde ettiği geliri Allah yolunda harcardı. İnfak etmek onun için ayrı bir mutluluk kaynağıydı. Hz. Aişe onun cömertliği hakkında şöyle derdi: “Ben, dini yaşama konusunda Hz. Zeyneb’den daha hayırlı, ondan daha çok korkan, ondan daha doğru sözlü, akraba hakkını ondan daha çok gözeten, Allah’ın rızasını kazanabilmek için fakirlere ondan daha çok sadaka veren bir kadın görmedim.”

Hz. Zeyneb (r.anha), hayatının son dönemlerinde de cömertliği ve yardımseverliğiyle öne çıkmıştır. Medine’de zor durumda olan kadınlara ve yetimlere düzenli olarak yardım etmiş, elde ettiği geliri ihtiyaç sahiplerine ulaştırmıştır. Peygamber Efendimiz (sav)’in vefatından sonra, O’na olan bağlılığı ve sadakati devam etmiş, kendisini ibadete ve hayır işlerine vermiştir. El emeğinden kazandığı paraları Allah yolunda harcayarak onun rızasını kazanmayı ummuştur.

Onun cömertliğini ortaya koyan bir diğer örnek de şudur: Hz. Ömer (ra) zamanında müminlerin annelerine hazineden maaş bağlanmıştı. Maaşı Hz. Zeyneb’e ulaştığında o çok şaşırdı ve bu kadar paranın kendisi için çok fazla olduğunu söyledi. Bu paraya yüzünü kapatarak hizmetçisine bu paradan avuç avuç dağıtmasını emir verdi ta ki örtünün içinde para kalmayana dek. Hz. Ömer bunu duyunca ona para kalmadığını öğrenince tekrar göndermek istedi fakat Hz. Zeyneb onu da dağıtırım, diyerek kabul etmedi.

Peygamber Efendimiz (sav)’e Bağlılığı

 

Hz. Zeyneb (r.anha)’in hayatındaki bir diğer önemli nokta, eşleri arasında, Peygamberimiz’le olan ilişkisinin samimiyetiydi. O, her zaman Rasûlullah (sav) ’a olan saygısını ve sevgisini dile getirirdi. Diğer hanımlarıyla olan ilişkilerinde de saygılı ve ölçülü bir tavır sergilerdi. Hatta bir keresinde, Rasûlullah’a hediye edilen bir yiyeceği, diğer eşleriyle paylaşma teklifinde bulunmuş ve bu cömertliğiyle takdir toplamıştır.

Hz. Zeyneb, hicretin yirminci yılında, elli üç yaşında Medine’de vefat etti. Cenaze namazını halife Hz. Ömer kıldırdı. 

Allah, onun ibadet hayatını cömertliğini örnek almayı bizlere de nasip eylesin.

Ocak 2025, sayfa no: 11-12-13

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak