Ara

Yûnus Emre’nin Farkındalık Deneyimi

Yûnus Emre’nin Farkındalık Deneyimi

Menkabelerde anlatıldığına göre Yûnus Emre çiftçilik yapan bir gariban köylüdür. Yûnus Emre’nin (ö. 720/1320) yetişkinlik dönemlerinde Anadolu’da büyük bir kıtlık olmuş. Herkes gibi Yûnus Emre Āilesi de bu kıtlıktan etkilenmiştir. Herkes tutunacak bir dal, destek sağlayacak bir yâran, derdine derman olacak bir yardım eli ararken Yûnus Emre de Sulucakarahöyük’te Hakk dostu Hacı Bektâş-ı Velî’nin (ö. 669/1271) nâmını duymuştur. Yardımsever, âyende ve râvendeye hizmet eden isim olarak adını duyduğu Hacı Bektâş-ı Velî'nin dergâhına gidip kendilerinden buğday istemeye karar vermiş. Kağnısını hazırlayıp yola koyulmuş. Kırşehir’e giderken büyük velînin huzūruna eli boş gidilemeyeceğini düşünmüş, yol güzergâhında topladığı olgunlaşmış alıçları toplayıp heybesini doldurmuş. Uzun soluklu yolculuktan sonra Yûnus Emre Sulucakarahöyük’teki Hacı Bektâş-ı Velî Dergâhına varmış. Eli boş gidilmemesi gereken dergâha gelirken topladığı alıçları takdîm etmiş. Yaşadıkları kıtlıktan, içinde bulundukları çâresizlikten, yaşadıkları sıkıntıdan dolayı yardım talebinde bulunup buğday istemiş. Yûnus Emre’nin durumu ve talebi dervişleri tarafından Hacı Bektâş-ı Velî’ye arzedilmiş. Kapısına gelenleri boş göndermeyen, dertlilere dermân olan ve samîmî olarak gelen herkesin bir şekilde beklentisini karşılayan Hacı Bektâş-ı Velî, Yûnus Emre’ye beklentilerinin ötesinde bağışta bulunmayı dilemiş. O gün dergâhta alıkonulan Yûnus Emre istediği buğdayına bir an evvel kavuşup köyünün yoluna düşmeyi ve yoksulluktan kıvranan āilesine kavuşmayı düşünmüş. Yûnus’un talebini dinleyen Hacı Bektâş-ı Velî, “Buğday mı istersin yoksa himmet mi?” hatırlatmasında bulunmuş. Yapılan bu teklîfe karşılık Yûnus Emre: “Ben himmeti ne yapayım? Bana buğday gerek.” cevâbını vermiş. Yûnus’un bu aceleci tavrı huzūra iletilince Hacı Bektâş-ı Velî bu kez: “İsterse getirdiği alıçların her tânesi için himmet verelim.” teklîfinde bulunmuş. Yûnus Emre bu teklîfi de kabûl etmemiş ve ihtiyâcının buğday olduğunu tekrar hatırlatmış. Evde evlâd u ıyâlinin ihtiyâç içerisinde kıvrandığını düşünen Yûnus Emre himmet, nefes, nasip, ihsan ve saadet gibi mānevî ikramların kısa vâdede kendisine çok şey sağlayamayacağını düşünmüş. Hacı Bektâş-ı Velî misafirinin bu ısrârı karşısında şu üçüncü teklîfinde bulunmuş: “İstersen getirdiğin alıçların her çekirdeği sayısınca on himmet verelim.” Hacı Bektâş-ı Velî’nin ısrarla gerçekleşen bu üç teklîfini de kabûl etmeyen Yûnus Emre: “Ben himmeti ne yapayım? Bana buğday gerek.” diyerek isteğinin karşılanmasını talep etmiş. Hacı Bektâş-ı Velî nazar kıldığı bu misâfire bahşişte cömert davranılmasını, çuvallarının buğdayla doldurulmasını ve kendisinin memnûn edilerek uğurlanmasını emretmiş. Beklentisinin fazlasıyla karşılandığını, kağnısının buğday çuvallarıyla yüklendiğini ve isteğinin yerine getirildiğini gören Yûnus Emre, sevinçle köyünün yolunu tutmuş. Hacı Bektâş-ı Velî dergâhından ayrıldıktan sonra Yûnus Emre, Kırşehir yakınlarında bulunan bir hamama kadar gelmiş. Tam yola koyulmuş giderken Yûnus, garip hallere bürünmüş. İç dünyâsında depreşmeler yaşamış, kendi kendisiyle hesaplaşmaya başlamış, zihnini allak bullak eden bir düşünce kendini zor durumda bırakmış. Yaptıklarına pişmanlık duymaya başlamış, hatāsının farkına varmış, içini bir dert yakıp yıkmış. Yaşadıklarını muhasebe edip sonunda: “Bana nasip sundular, götürdüğüm alıçların her bir çekirdeğine karşılık on himmet verdiler. Ben râzı olmadım. Teklîf edilen himmet, kıymetli bir şey, mānevî bir zenginlik olsa gerek. Oysa ben, maddî olanı tercîh ettim. Maddî bir yardım olan buğday günler sonra tükenir, mānevî bir yardım olan himmet ise hiçbir zaman tükenmez. Hatā ettiğimi, hatāmı anladığımı, pişmân olduğumu söylersem, belki vermeyi arzu ettikleri himmeti verirler. Zararın neresinden dönülürse kârdır.” diyerek dergâha geri dönmeye karar vermiş. Yaşadığı pişmanlık durumu üzerine geri dönüp dergâhın kapısına varmış. Dergâhın hizmetini yapan dervişlere: “Ne istediğimi bilemedim, câhilliğime versin. Bana buğday gerekmezmiş, himmet isterim.” demiş ve dergâha kabûlünü ricâ etmiş (Uslu, Yûnus Emre, 2019:25-27). Daha önce erenlerin nefesini reddedip buğdayda ısrâr ettiği için Hacı Bektâş-ı Velî onu Tapduk Emre'ye göndermiş. İlk buluşmada himmeti reddettiği için hakīkate açılan kapının anahtarı ve aradığı ilâhî sır Tapduk Emre’ye verilmiştir. Hacı Bektâş-ı Velî’nin cemâlî tecellî yöntemiyle irşâda koyulmak istediği Yûnus Emre’nin terbiyesi, Tapduk Emre’nin celâlî tecellî yöntemiyle gerçekleştirilmiştir (Tatcı, Yûnus Emre Yorumları, 2018:18).

Bahsi geçen menkabe baştan sona sembolik dille anlatılan metaforları içermektedir. Anlam derinliğine sāhip bu remizleriyle menkabe, üzerinde derin bir şekilde düşünmeyi gerektirmektedir. Bu menkabe bize değirmene buğdaysız gidenin neden unsuz döneceği gerçeğini hatırlatmaktadır. Geleneğe uyarak Yûnus Emre de dosta giderken küçük veya büyük, az veya çok demeden bir armağanla gitmek gerektiğini düşünmüştür. Alıç remzi bize dostun dosta armağanındaki samîmiyet duygusunu yansıtmaktadır. Alıç Anadolu’nun birçok yerinde yetişen, kolaylıkla toplanabilen, herkesin kolay erişebileceği bir meyvedir. Alıç, tevâzu, samîmiyet, sâdelik ve doğallığın bir sembolüdür. Alıç hak ve hakīkat uğruna fedâ kılınan can remzidir. Alıç misâli nefsini basit görenler de alıç karşılığında himmete lâyık görüldükleri gibi, can bağışlayanlara da Hak sırrı bahşedilir ve ilâhî tecellîye mazhar olurlar. Getirilen hediyenin büyüklük veya küçüklüğünden çok kabûl edilmeye lâyık görülmesi önemlidir. Yûnus’un teslîmiyet misâli olan alıç armağanı da cânan sırrını celbeden bir hediye olmuştur (Tatcı, Tapduk Emre, 2019:21-22).

Menkabede anlatılan buğday remzi nesnel dünyâyı ifâde etmektedir. Ekmeğin ham maddesi olan buğday kişinin ten dünyâsını, nefsi, eşyâyı ve dünyevî arzuları sembolize etmektedir (Tatcı, Yûnus Emre Yorumları, 2018:15). Sezai Karakoç’un değerlendirmesiyle ifâde edecek olursak Yûnus Emre’nin Hacı Bektâş-ı Velî’nin dergâhına gitmesi ilim isteğiyle ilgilidir. Karakoç’un ifâdesiyle buğday, ilmin sembolüdür. Bu isteğine karşılık Yûnus’a hep “mānevî yol” teklîf edilmiş, o da sürekli olarak “ilmi” istemiştir. Yûnus’un dağda pişman olup geriye dönmesi ise ilimle irfan arasında, Hacı Bektâş erenlerinin yoluna girip girmeme konusunda tereddütler geçirdiğini göstermektedir. Çünkü dağ; yalnızlığı, düşünceyi, riyâzeti ve murâkabeyi sembolize etmektedir (Özçelik, Yûnus Emre, 2015:25).

Hacı Bektâş-ı Velî dergâhından ayrıldıktan sonra Yûnus’un hamama uğraması da ayrı bir sembolik anlama sāhiptir. Hamama uğradığında Yûnus yaptığı hatāyı anlamış ve Hünkâr'ın huzūruna geri dönmeye karar vermiştir. Sûfî gelenekte hamamda bedenin kiri, mürşid-i kâmilin huzūrunda ise nefsin kiri temizlenmektedir. Hamama geldiğinde Yûnus himmeti öteleyip buğdayda ısrâr etmesindeki nefis kirinin kendisini ne denli etki altına aldığını anlamış, nefsin kirinden arınmak için Hünkâr’ın huzūruna varmak gerektiğini idrâk etmiştir (Tatcı, Yûnus’un Denizi’nde, 2020:25).

Menkabede Hacı Bektâş-ı Velî ile Tapduk Emre’nin rekābeti, büyüklük ya da küçüklüğüne değil her iki gönül eri arasındaki meşrep farkına dikkat çekilmektedir. Hacı Bektâş-ı Velî Yûnus Emre’yi Tapduk’un dergâhına göndermekle Yûnus’un elde edeceği nasîbin adresini, kana kana içeceği hakīkat suyunun pınarını, kemâlât yolculuğunun adresini göstermiş olmaktadır. Yûnus’un kimlik dokusunu, fıtrat ve tabiatını çözümleyen Hacı Bektâş-ı Velî, onu yetiştirecek mektebin, onu kemâle erdirecek usûlün ve onu tatmîn edecek neşvenin Tapduk Emre yolu olduğunu hatırlatmıştır (Tatcı, Yûnus’un Denizi’nde, 2020:26). Bu durumda; tasavvufta tek tipleştirme zihniyetine yer olmadığı, grup taassubuna yer bulunmadığı, kimsenin hakīkati kendi tekelinde göremeyeceği dersi yer almaktadır.

İlm-i bâtın ile ledünnî hikmetten henüz haberi olmayan Yûnus Emre’nin buğday talebindeki ısrârı ondaki gaflet durumunu, dünyevî arzuların onu ne denli sarmaladığını göstermektedir. Hacı Bektâş-ı Velî’nin himmet eli yetişince Yûnus’taki buğday hevesi nefes tecellîsine, dünyâ arzusu hakīkat beklentisine dönüşmüştür.

Menkabede bahşedilen himmet; dervişe bahşedilen mānevî güç, kemâle erdirme yetisi, kalbin Hakk’a yönelmesini sağlayan rûhânî yetiler, mürşidin dervişe nefes etmesi, mürşidin dervişe teveccühte bulunması, tasarruf etmesi ve iç dinamiklerini harekete geçirmesidir. Himmet Hz. Îsâ’nın diriltici nefesi, ilm-i ledün sırrı, eşyânın künhüne vâkıf olma yetisi, insanın kendi nefsini bilmesi ve a’yân-ı sâbite bilgisidir. Yûnus Emre henüz hakīkat ilmini tahsîl edecek olgunluğa erişemediği için ilk görüşmede nefesi reddetmiştir. Nefsi henüz tezkiye edilmediği, gönül aynasının pası henüz giderilemediği, ahlâkī inceliklere henüz eremediği için dünyevî beklentiler girdâbına koyulmuştur (Tatcı, Tapduk Emre, 2019:25).

Bu murdârı divşürenler bu su ile yunur sanur

Erden himmet olmayınca ‘ömür geçer yunmayısar (Yûnus Emre, Dîvân, 1997:II/b.n. 24/4).

diyecek kıvâma gelen ve farkındalık rûhuna bürünen Yûnus Emre, nefsânî arzulara müptelâ olan kişinin kalbini perîşân eden dünyevî kirlerin zāhirî suyla değil himmet suyuyla temizlenebileceğini öğrenmiştir. Sonunda Yûnus hemen uyanmış, buğday hevesini, nefese dönüştürmüştür (Tatcı, Yûnus Emre Yorumları, 2018:17-18). Hemen uyanan ve buğday hevesini nefese dönüştüren Yûnus Emre, olgunluk döneminde himmet ve nefesin mâhiyetini anlamış ve şöyle seslenmiştir:

Erenlerün himmetini ben bana yoldaş eyleyem

Her kancaru varurısam cümle işüm hoş eyleyem

Koyam bu dünyâyı gidem çün âhrete sefer idem

Ol Uçmak'da Hûrîleri ben bana yoldaş eyleyem

Tene yumışak geymeyem cümlesinden fârig olam

Döşegümi toprak idüp yasdugumı taş eyleyem

Uram yıkam nefs evini oda yana hırs u hevâ

El götürem şimden girü nefsile savaş eyleyem

Tenüm dahı cânum dahı hîç bilmedi Ene'l-Hak'ı

Şimdiye dek bilmedise şimden girü tuş eyleyem

Bugün gülen kişi bunda yârın aglayısar anda

Revân döküp göz yaşını yasdugumı yaş eyleyem

Miskîn Yûnus dir çagırur ‘âşıkıyam miskînlerün

Dervîş degülise taşum içümi dervîş eyleyem (Yûnus Emre, Dîvân, 1997:II/b.n. 197/1-7).[1]

[1] Yûnus Emre, Dîvân, c. II, s. ??, b.n. 197/1-7.

Mart 2022, sayfa no: 18-19-20-21

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak