Ara

Yûnus Emre’de Âyet ve Hadis Yorumları

Yûnus Emre’de Âyet ve Hadis Yorumları

“Aslım Haktır şer değil Mürşiddir Kur’ân bana”
Yûnus Emre

Yûnus Emre, genellikle “ümmî” olarak nitelendirilir. Oysa onun için bu durum, tasavvufî mânâsıyla söz konusudur. Çünkü ümmîlik zâhirde “câhillik, bilgisizlik” anlamında olsa bile, tasavvufta “bilgisi okuduklarına göre değil, vahye göre şekillenen” kişileri ifâde için kullanılır. Yûnus Emre, hem zâhirî hem bâtınî bilgi kaynaklarına erişmiş bahtlı kullardandır. Zâten şiirlerine bakıldığında onun ciddî bir ilim ve irfan eğitimi görmüş, Kur’ân ve Hadis kültürüne vâkıf biri olduğunu görürüz. Fakat nedense onun tefekkür dünyâsı bu iki temel kaynaktan başka yerlere bağlanmak istenir. Ümmîliği de bâzı isimlerce okuma-yazma bilmez şeklinde ele alınır. Ama o ferâsetiyle bu durumu öngörerek, tahsil gördüğünü ve Kur’ân ve Hadîs’e bağlılığını bizzat kendi diliyle daha yaşadığı dönemde ifâde etmiştir. Bu mânâdaki en önemli söyleyişi ise şöyledir: “Yûnus’un sözü şiirden amma aslı Kitap’tan/Hadîs ile dinene key bil sâdık olmak gerek.” Görüldüğü gibi, sözlerinin aslını iki temel kaynağa, Kur’ân-ı Kerîm’e ve sünnete bağlamaktadır. Buna benzer başka bir söyleyişi ise sözünün kaynağını “Hâlık âvâzı”na bağladığı “Söz karadan aktan değil, yazıp okumaktan değil / Bu yürüyen halktan değil, Hâlık âvâzından gelir.” dörtlüğüdür.

Yûnus Emre Dîvânı’nda bundan başka aynı âidiyeti gösteren başka söyleyişlerle de karşılaşırız:

“Pîşrev (öncü, kılavuz) bize Kur’ân durur/ Vatan bize cennet durur”, “Kâf dağı zerrem değil ay-u güneş bana kul/Aslım Haktır şer değil Mürşiddir Kur’ân bana”, “Miskin Yûnus bu sözü kendözünden eyitmez/Hak Çalap viribidi sabağın dilimize”, “Çün Kur’ân gökden indi anı Allah buyurdı/Andan haber virsene ha kitapdan ötersin”, “Okuna Kur’ân’ı Yâsin/Kulak urup dinleyesi”.

Bunlardan çıkan sonuç şudur: Yûnus Emre’nin şiirlerinde âyet ve hadis yorumu sayılabilecek pek çok örnek vardır. O bunu yaparken karşımıza şiir diliyle âyet ve hadis yorumları, açıklamaları yapan bir Yûnus Emre çıkar. Fakat bunu yaparken kendine özgü şu yollara başvurur: Âyet ve hadîsin doğrudan lafzını iktibâs etmez. Bunların anlamlarını şiir diliyle ifâde eder yâhud onlara telmihlerde bulunur. Dolayısıyla onun dili bir müfessirin, mütercimin yâhud vâizin dili değil bir mutasavvıf şâirin dilidir. Üstelik bunu muhataplarının ana diliyle yâni Türkçe ile yapar.

Yûnus Emre Sözlerinin Kaynakları

Yûnus Emre şiirlerinin bu özelliğine dikkati çeken ilk isim Latin harfleriyle ilk Türkçe Yûnus Dîvânı’nı hazırlayan Burhan Toprak olmuştur. Toprak, “Yûnus’un ümmîliği” bahsini ele alırken Yûnus’un Arapça ve Farsça bildiğini söyler ve bunun bir isbâtı olarak Dîvân’daki mısrâlardan bâzılarıyla âyet ve hadisleri karşılaştırır. Sonraki zamanlarda Burhan Toprak’ın bu tesbîtini doğrulayan başka makâleler de yazılmıştır. Meselâ bunlardan biri “Yûnus Emre’nin şiirlerinde İman, İbadet, Ahlak Esasları” kitabının yazarı Ali Çelik’tir. Eserinde “Yûnus Emre Dîvânı’nda iktibâs edilen Âyet ve Hadisler” bahsine Yûnus’un “sarahaten veya mânen yâhud da delâleten veya işâreten iktibâs edip göndermelerde bulunduğu” âyet ve hadislerden örnekler verir. Konuya böyle bakanlardan biri de “Yûnus Âvâzı” makâlesinin müellifi Âlim Yıldız’dır. O da Yûnus’un “Hak kelâmını kendi diliyle insanlara anlatmak için” âyet ve hadis yorumları yaptığını söyler ve bunlara örnekler verir. Hattâ şunu da söyler: Yûnus’u anlayabilmek için çok iyi derecede âyet ve hadis bilgisine ihtiyaç vardır. Yine “Yûnus Emre’nin şiirleri bu gözle de okunup incelenmeli” tesbîti ise çok önemli bir tekliftir. Bir başka örnek ise Âdem Çalışkan’ın “Yûnus Emre Dîvânı'nda Hz. Peygamber'in Hadîs-i Şerifleri” makâlesidir. Yazar bu makâlede “Kur’ân-ı Kerîm ve Hadis kültürünü anlayacak kadar Arapça bildiği âşikârdır.” dediği Yûnus’un kendi şiirinde de geçen "Çıkmış İslâm bülbülleri öter Allah deyu deyu" söyleyişinden hareketle onu bir “İslâm bülbülü” olarak niteler ve ilâhî hakîkatleri dile getirdiği şiirlerinin birer âyet ve hadis yorumu olarak okunabileceğini söyler.

Âyet Yorumlarından Örnekler

Kur’ân’ı Kerîm’i kendisi için “mürşid” gören Yûnus Emre’nin Dîvân’ı tarandığında bu yazıda belirttiğimiz âyet ve hadislerle ilgili yorum ve telmihlere dâir çok sayıda örnek bulunmaktadır. Bunlardan bir kısmını örnekleme amacıyla burada vermek istiyoruz.

  1. “Nereye dönerseniz Allâh’ın vechi (rahmeti, lütfu, kudreti, varlığı) oradadır.” (Bakara, 115.) “Çünki gördüm ben Hakk'umı Hakk'ıla olmışam biliş/Her kancaru bakdumısa hep görinendür cümle Hak” (Yûnus)
  • “O evveldir, âhirdir, zâhirdir, batındır. O her şeyi bilendir.” (Hadîd, 3.) “Hem evvelsin hem âhir/Kamu yerlerde zâhir/Hiçbir makam yoktur sensüz/Hiç bir bakam yoktur sensüz/Ben niçün göremezin” (Yûnus)
  • “Dağlar dürüldüğü zaman (Tekvir, 3.), “Gök yarıldığı zaman, yıldızlar dağılıp döküldüğü zaman (İnfitar, 1-2.) “Taglar yerinden ırıla/Heybetinden gök yarıla/Yılduzlar bagı kırıla/Düşe yire Perran ola” (Yûnus)
  • “De ki: Allâh’ın bizim için yazdığından başkası bize aslâ isâbet etmez.”(Tevbe, 51.) “Yûnus bu sözleri kogıl kendözünden elin yugil/Senden ne bir digil çün Hak’dan gelir hayr u şer” (Yûnus)
  • “Biz ona şahdamarından daha yakınız.” (Kaf, 16.) “Sen kim didin yâ Rabb bana ben yakınam senden sana/Çün yakınsın benden bana görklü yüzün göster bana” (Yûnus)
  • “Gökleri ve yeri yoktan var eden Allah’tır. O, bir işin olmasını dilerse, ona ancak ol der ve olur.” (Bakara, 117.) “Kün’i bir kez’in söyledin/Her nesneyi var eyledin” (Yûnus)

Hadis Yorumları

Âyetler gibi hadisler de yorum ve telmihe konu olmuştur. Bâzı örnekler şöyledir:

  1. “Ölmeden önce ölünüz.” (Hadis) “Gelün bugün yanalum yarın yanmagıçün/Ölelim ölmez iken yine ölmemegu çün” (Yûnus)
  2. “Hesâba çekilmeden önce nefsinizi hesâba çekin.” (Hadis) “Tartalum günahumzu arturalum ahumuz/İdelüm hisabumuz hisab olmamagıçün” (Yûnus)
  3. “Beni nefsimin hâkimiyetine bırakma ve bana verdiğin güzel şeyleri geri alma.” (Hadis) “Ne dirisen sen di bana koma beni benden yana/Benüm hâcetüm bu sana bana beni istetmeyem” (Yûnus)
  4. “Eğer sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım.” (Hadis) “Hak yarattı göğü ol Ahmed'in dostluğuna/Levlak ona delîl oldu, onsuz yer gök var olmadı” (Yûnus)
  5. “Bana itâat eden cennete girer. Bana uymayan da cenneti istememiş demektir.” (Hadis) “Âşık Yûnus neder dünyâyı sensiz/Sen hak peygambersin şeksiz gümansız/Sana uymayanlar gider îmansız/Adı güzel kendi güzel Muhammed” (Yûnus)
  6. “Mü'min mü'minin aynasıdır." (Hadis) “Dost sûreti gözgüdür bakan kendi yüzün görür/ Gelsin ol kendisiz gelen ben razıını ona derim” (Yûnus)

Bu örnekleri mânâca iktibas yâhud şerh örnekleri olarak görebiliriz. Dîvân’da doğrudan iktibas yaptığı örneklere de rastlanır. Bunlardan bâzıları şöyledir: “Kendini bilen Rabbini bilir.” anlamındaki “Men ‘arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu” hadîsini iktibâs ettikten sonra ikinci mısrâda açıklamasını yapar: “Men ‘arefe nefsehu fekad ‘arefe Rabbehu/Bildüm bunı buldum anı inkâr iden gelsün berü”

Kimi zaman da âyet veya hadîsin bir ya da birkaç kelimesini iktibâs edip açıklar: “Vatan sevgisi îmandandır.” anlamındaki “hubbü'l-vatan mine'l-îmân” hadis metninden sâdece “hubbü'l-vatan” kısmını alarak şöyle der: “Düşd’ögüme hubbü’l-vatan gidem hey dost diyü diyü/Anda varan kalur hemân kalam hey dost diyü diyü”

Yûnus’un bu konuda bir başka tavrı ise şöyledir: Âyet veya hadisteki bir kelimeyi alıp şiirinde kullanır. Meselâ “Hamd, âlemlerin Rabbi Allâh’a mahsustur.” (Fâtiha 1/2) anlamındaki “Elhamdulillâhi rabbil'âlemîn” ifâdesinden “el-Hamdüli’llâh” kısmını alıp şiirinde redif olarak kullanmaktadır. “Hak’dan gelen şerbeti içdük el-Hamdüli’llâh/Şol kudret denizini geçdük el-Hamdüli’llâh”

Bütün bunlardan çıkan sonuç şudur: Yûnus Emre de bütün mutasavvıflar gibi İslâm’ın iki temel kaynağına dayanarak, oralardan aldığı ilhamla her biri birer âyet ve hadis yorumu sayılabilecek sözler/şiirler söylemiştir. Böylece hakîkat, şiir vâsıtasıyla da dile getirilmiş, akıllarda ve gönüllerde karşılık bulmuştur. Bu yüzden mutasavvıfların şiirlerini herhangi bir şâirin şiirinden ayrı bir yerde görmek ve ona göre okuyup anlamak gerekir.

BENEM OL AŞK BAHRİSİ

Benem ol aşk bahrisi denizler hayran bana
Deryâ benim katremdir zerreler umman bana

Kaf Dağı zerrem değil ay ve güneş bana kul
Aslım Hakk’tır şek değil mürşiddir Kur’ân bana

Çün dosta gider yolum ezel mülküdür ilim
Hakk’tan söyler bu dilim ne kul ne sultan bana

Yok iken o bârigâh var idi o pâdişah
Ah bu aşk elinden ah dert oldu derman bana

Âdem yaratılmadan can kalıba girmeden
Şeytan lânet olmadan Arş idi seyran bana

Diledi göre yüzün işide kendi sözün
Nazar kıldı bir kezin orda can verdi bana

Yaratıldı Mustafâ yüzü nur gönlü safâ
O kıldı Hakk’a vefâ ondandır ihsan bana

Doğdu o din metası ondan oldu kamusu
Âdem Halîl ve Mûsâ hüccet ve bürhan bana

Âşık dilin bilmeyen ya delidir ya dehri
Ben kuş dilin bilirim söyler Süleyman bana

Yûnus Emre bu yolda eksikliğin bildirir
Mest olarak çağırır dervişlik bühtan bana

Yûnus Emre

Aralık 2019, sayfa no: 46-47-48-49

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak