“İman edenlerin, Allah’ı anmak ve vahyedilen gerçeği düşünmekten dolayı kalplerinin heyecanla ürperme zamanı gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilmiş ve üzerlerinden uzun zaman geçip kalpleri katılaşmış kimseler gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu yoldan çıkmışlardır.” (Hadid, 57/16)
Hadid suresi 16. ayette işaret edilen bu konu, günümüzde karşılaştığımız pek çok görüntünün özeti gibidir. Buna göre Müslümanlar, Ehl-i Kitap’a veya müşriklere has olan ve onlarla özdeşleşen, ister dini, ister dünyevî olsun her şeyde, onlara benzememelidirler. Buna binaen İslam uleması Müslümanların kâfirlerin bayramlarına iştirak etmelerinin haram olduğu konusunda müttefiktirler. Çünkü bu bayramlar, onlara ait bir semboldür ve onlara ait bir sembolün kutlanmasına bizim de iştirak etmemiz haramdır. Bilerek ya da bilmeyerek bu mahiyette hareket etmek, onların yaptıklarının doğruluğunu kabul ettiğimizin bir göstergesi sayılır. Diğer taraftan Müslümanların kalplerinin onlara meyletmesine, onları sevmesine, benzemeye çalışmasına sebep olur. Bu tehlikeli bir durumdur. Çünkü bir Müslüman kâfirlere benzerse, onlarla birlikte haşredilir, amelleri onu kurtaramaz.
Bayramlar, inanç, kültür ve hayat tarzlarının özünü temsil etmesi bakımından milletlere has en önemli özelliklerdendir. Bu yüzden, özel birtakım davranışlarla kutlanırlar. Her dinin kendine has bayramları ve bu bayramları kutlama şekilleri vardır. Hıristiyanlıktaki bayramlar, Kutsal Kitap’a dayanmamakla birlikte, tarihi süreç içinde İsa’nın doğumu, çarmıha gerilişi ve göğe yükselişi gibi bazı olaylar bayram günleri olarak kabul edilmiştir. Kilise, geçmişte bu bayramlarda oruç tutmayı, dua edip ilahi söylemeyi gibi davranışlarla iştirak etmeyi uhrevî kurtuluşlarına vesile olacağına inanarak inananlarından talep etmiştir.
Günümüzde ise Noel kutlamaları, kilisenin kutladığı bir bayram olarak, güzel kıyafetler giymek, pahalı dekorasyonlar kullanmak, kurban kesmek (domuz), adak adamak, dua etmek gibi ibadet amacıyla kullanılan sunakları binlerce ışıklarla ışıklandırmak, İsa’nın doğum mekânını tasvir ederek süslemek gibi etkinliklere dönüştüğü görülmektedir.[1] Yahudilikte de pek çok dinî bayramlar mevcuttur. Bunlardan Fısıh sevinç, Keffaret günü de nedamet uygulaması olarak Tanrı tarafından emredildiği belirtilen önemli günlerdir. Hanuka ya da Işıklar bayramı da denen bu özel güne, Hıristiyanların Noel dönemine gelen bir bayramdır. Dinî bir özelliği olmamakla birlikte, Yahudi tarihinde önemli bir gün olarak kabul edilen Makkabi isyanının başarılı olması adına geçmişte yapılanları hatırlanması anlamını taşır. Mum yakarak kutlanır.[2]
Müslümanların sosyal medya başta olmak üzere film vs. gibi Hristiyan ve Yahudi kültürüne maruz kaldığı platformların verdiği bir alışkanlıkla, Ehl-i Kitap’ın veya müşriklerin sevinçlerine, bayramlarına, adet ve geleneklerine, davranış kalıplarına iştirak etmeye başladığı görülmekte, onlara karşı yakınlık ve hatta sevgi duyguları besledikleri görülmektedir. Hâlbuki Kur’ân-ı Kerim’de haber verildiğine göre kâfirlerin (müşrik, münafık, mürted) Müslümanlara karşı içlerinde sakladıkları kin ve nefretin boyutu, Müslümanları imandan döndürmeye kadar gidecek büyüklükte bir kin ve nefrettir: “Onlar eğer güçleri yeterse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler.” (Bakara, 2/217)
Yukarıda işaret edildiği üzere bayramlar, milletlere has en önemli özelliklerdendir. Onların inançlarının, kültürlerinin, hayat tarzlarının özünü temsil eder. Ve biz onların sevinçlerine, bayramlarına, adet ve geleneklerine, davranış kalıplarına iştirak edersek, bu onlara yakınlığımızın ve sevgimizin de göstergesi olur. Çünkü inançlarının en belirgin olduğu zamanlar, bayramlardır.
İlahi vahiy ile irtibatları olmadığı için zihnî gelişimlerini tamamlamayan Putperest toplumlarda inanç, çevresinde gerçekleşen olaylara, gizem ve kutsallık atfedilerek oluşturulur. Havaya, suya, dağa, ağaca, kısacası çevrelerindeki her bir mahlûka güç atfeden putperestler, her şeyde bir kutsallık ve tanrısallık algılamaktan geri durmazlar. Bu yüzden tüm astronomik olaylar, objeler ve konumlar, fazlasıyla önemsenir; gökyüzündeki yıldızlar ve gezegenler tanrı olarak algılanır, güneşin hareketleri ise festival[3] adı verilen kutsal günler şeklinde kutlanır. İnsanlık tarihinin eski çağlarında yaşayan toplumlarda çok daha belirgin olan bu durum, çoğu coğrafyada farklı isimler alırdı. Mesela güneş kültü/güneşe tapmak, bilhassa soğuk kuzey iklimlerinde çok yaygındı. Avrupa kıtasındaki bazı putperest toplumlarda, aralık ayının en fazla sayıda festival içermesi de güneşin hareketleriyle ilgiliydi. Şöyle ki bu ayda ilk olarak Saturnalia adında bir bayram kutlanırdı. Roma Paganizmine ait bu bayram, Satürn adına kutlanıyordu. Bu da Jülyen takvimine[4] göre 17 Aralık’ta başlar, 23 Aralık’a dek sürerdi. Amacı; kışın en soğuk ayında, yazın gelmeye başlamasının, güneşin dünyaya yakınlaşmaya başlamasının kutlanmasıydı. Bu bayram boyunca içki su gibi akar, cinsel yasaklar ortadan kalkar, kumar oynamaya izin çıkar, konuşma özgürlüğü doğar, roller değişir, efendilerle köleler aynı masada yemek yerler, içerler ve eğlenirlerdi.
Aralık ayındaki bir diğer önemli bayram ise Yule’du. En uzun gecenin yaşandığı ve günlerin uzamaya başladığı gün olan kış gündönümünün kutlandığı bir bayramdı. Bu astronomik olay “Meşe Kral” adı verilen bir tanrının doğumu şeklinde kutlanmaktaydı. Meşe Kral; tabiatı, onun doğumu ise tabiatın canlanışını sembolize ediyordu.
Yule, ana tanrıçayı temsil eden bir bayramdı. Bu yüzden kurabiye pişirilir, elma hasadı ile toplanan elmalarla yapılan şaraplar içilirdi. Çevredeki en yaşlı elma ağacının bahçedeki tüm elmaların verimliliğini sağladığına inanıldığından, son kadeh şarap onun şerefine kaldırılırdı. Pomander adı verilen; elma ya da portakallara, kurutulmuş karanfillerin saplanması ile yaratılan koku verici süslerin yapılması, çocukların da bunları, yaprağını dökmediği için çam dalları ve buğday sapları ile birlikte bereket vereceği inancıyla komşulara dağıtması, tüm evlerin, ağaçların ve yolların, ökseotu ile yapılan süslemelerle bezenmesi, pagan/putperest dinin en önemli görüntülerinden bazılarıydı.
Doğu Roma imparatorluğunun kurucusu olan I. Konstantin, Hıristiyanlığı ilk kabul eden pagan imparator olması sebebiyle, periyodik olarak kutlanan 25 Aralık tarihini, İsa’nın doğum günü ilan etti. Papa XIII. Gregory zamanında Jülyen takvimi yerine Gregoryen takvimi kabul edildi. Bu da geçmişten beri uygulanagelen geleneklerin tarihlerinde oynama meydana getirdi. Çünkü bu takvim, gök cisimlerinden herhangi birine ait bir değişikliğin bulunmadığı -uzayda hiçbir astronomik anlamı olmayan- 1 Ocak tarihinde başlatılıyordu ve üstelik bu tarihin Milat (yani İsa (as)’nın doğumu) olduğu öne sürülüyordu. Bu şekilde yılın başlangıcı sözde, İsa (as)’nın doğumu ile başlamış oldu. Böylece yılbaşı da Hıristiyanlaştırıldı.[5]
Böylece putperest kültürün en önemli bayramlarından biri olduğu halde Hristiyanlığa da aktarılmasıyla, Hıristiyanlar da, 24 Aralık’ı 25’ine bağlayan gecede, inançlarına göre “Kurtarıcı Mesih” olarak kabul ettikleri ve Hz. İsa (as)’nın doğum günü olarak kabul edilen Noel Bayramını kutlamaya başladılar.
31 Aralık’ı 1 Ocak’a bağlayan gecede kutlanan yeni yıl ile Noel Bayramının temelde birbirinden farklı olduğu iddia edilse de yukarıda açıklandığı üzere bu, Gregoryen takvimine göre Hz. İsa (as)’nın doğum günüdür. Ancak yukarıda ifade edildiği üzere, bu bayram, tıpkı putperest Avrupa topluluklarının yaptığı gibi ‘içki - zina – kumar’ üçlüsüyle kutlanmakta, çılgınca eğlenmek adı altında Allah’ın yasak kıldığı ve İslam’da en büyük günahlardan sayılan çirkin fiillere sahne olmaktadır.
Yazımızın başında alıntıladığımız Hadid Suresi 16. ayet, Müslümanlar için derin ve düşündürücü bir mesaj içermektedir. Bu ayet, iman edenleri Allah’ı anmaya ve vahyedilen gerçekleri düşünmeye davet ederken, kalplerinin katılaşmaması gerektiği konusunda da bir uyarı yapmaktadır. Allah’ı anmak, sadece dilde kalan bir kelime olarak kalmamalı, kalbin de eşlik ettiği, Allah’ın büyüklüğünün ve kudretinin derinden hissedildiği bir zikir olması gerektiği hatırlatılmaktadır.
Geçmişte kendilerine kitap verilmiş olanların zamanla kalplerinin katılaştığı ve çoğunun yoldan çıktığı hatırlatarak, Müslümanların da aynı hataya düşmemeleri, bunun da imanların canlı tutmasıyla mümkün olacağı haber verilmektedir.
Günümüzde Müslümanların da her alanda yeni bir başlangıç anlamı taşıdığı bahanesiyle 31 Aralık gecesini, putperestler gibi kutlayarak, gelecek yılın umut, bolluk ve şans getirmesini beklemek, Gök Tengri’ye inanan pagan milletlerin âdetini uygulamak olduğu bilinmelidir. Bunu hafife almanın da büyük bir şuursuzluk belirtisi olduğu açıktır.
[1] Hıristiyan bayramları hakkında geniş bilgi için bk. Mehmet Katar, Hıristiyan Bayramları Üzerine Bir Araştırma, Dinî Araştırmalar, 2001, cilt: III, sayı: 9, s. 7-27.
[2] İsmail Karakuş, Yahudilikte Kutsal Günler ve Bayramlar, Ankara Üniversitesi Açık Ders Malzemeleri, https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/204777/mod_resource/content/1/YAHUD%C4%B0L%C4%B0KTE%20BAYRAMLAR.pdf; ayrıca bk. Musevi Dini Bayramları ve Kutsal Günleri için bk. https://www.turkyahudileri.com/index.php/tr/yahudilik/106-musevi-dini-bayramlari-ve-kutsal-gunleri (er. 17.01.2024)
[3] Festival kelimesi Latince festum kelimesinden gelir. Orijinal anlamı ‘genel eğlence ve şenliktir”. Festivaller genelde doyasıya yemeklerin yendiği, çevrenin süslenip, temizlendiği vakitlerdir. Dolayısıyla festival, bir kültürün veya sosyal grubun dünya görüşünü, geleneksel uygulamalarını, performanslarını, ayinlerini ve oyunlarını temsil eden periyodik kutlamalardır.
[4] Jül Sezar’ın İÖ. 46 yılında oluşturduğu Jülyen takviminin kullanılmasıydı. Jülyen takvimi ise hassas değildi ve zaman içinde tarihlerde kaymalar oluşurdu. Ve Jülyen takvimine göre 21 Aralık’taki Kış Gündönümü, 25 Aralık tarihine denk gelmekteydi. Bu yüzden festival 25 Aralık'ta kutlanırdı.
[5] Pagan Yılbaşı Bayramları, https://www.janus722.com/makaleler/pagan_yilbasi_1.html erişim: 31.12.2023.
Ocak 2025, sayfa no: 8-9-10
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak