Sözlükte “yaşamak, diri ve canlı olmak” anlamına gelen h-y-y kökünden türeyen hayy, “canlı, diri olan, yaşayan” demektir. Ölünün zıddıdır. Allah’ın sıfatı olarak ise “yaşayan, kemal manasıyla hayat sahibi ve sürekli var olan, ölümlü olmayan, bâkî, ebedî ve daim olan” anlamına gelir.
Râgıb el-İsfahânî, Kur’ân-ı Kerîm’de yer alan hayat kavramının bitkiler, hayvanlar ve insanlar yani fâniler için kullanıldığını söylemekte, Allah’a mahsus olan hayatın ise “ölümsüzlük” (bekā) anlamına geldiğini belirtmektedir. Buna göre hayy, “hakkında ölüm geçerli olmayan varlık” demektir.
Yine hayat kökünden türemiş olan hayy ismi, beş âyette Allah’a nispet edilmiştir. Kur’ân’da geçen âyetlere baktığımızda muhyî ve fiil kalıbıyla olmak üzere ihyâ zât-ı ilâhiyyeye izafe edilmiştir. Bu âyetlerde ihyâ, “ibtidâen can vermek, öldükten sonra tekrar diriltmek, yağmur indirmek suretiyle yeryüzünü bitkilerle donatıp ihyâ etmek, manevî açıdan ölü durumda bulunan kalpleri ilahî hidayet ve mârifetle canlandırmak, iman edip yararlı işler görenleri dünyada ve âhirette mutlu kılmak” gibi mânalar taşır.
Âlimler, “başlangıcı ve sonu olmayan (ezelî ve ebedî)” mânası verdikten sonra, bu isme kâinatı yönetme esasından hareketle anlam verenlerin de bulunduğunu kaydetmektedir. Ebû Mansûr el-Mâtürîdî ise “ebediyen ölümlü olmayan” mânasından başka “hiçbir şeyden gafil bulunmayan, asla yanılmayan ve unutmayan” şeklinde de anlamlar vermiştir. Allah’ın canlı ve diri oluşu kendindendir; O ölmez ve ölümsüzdür.
“İnkâr edenler, gökler ve yer bitişik iken onları ayırdığımızı ve her canlıyı sudan yarattığımızı görmezler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı?” (Enbiyâ, 30)
“Diri ve her şeyin varlığı kendine bağlı olan Allah’ın huzurunda yüzler (başlar) hicapla eğilmiştir; zulmü yüklenmiş olan ise hüsrana uğramıştır.” (Tâhâ, 111)
“Yeryüzünde bulunanların hepsi fânidir. Azamet ve kerem sahibi Rabbinin zâtı ise bâkî kalır.” (Rahmân, 26-27)
Kur’ân-ı Kerîm’in yirmiden fazla âyetinde hayy ve ihyâ kavramı, Cenâb-ı Hakk’ın tabiatın işleyişi için koyduğu kanunlar çerçevesinde ihrâc (bir şeyi başka bir şeyden üretip çıkarma) kavramıyla ifade edilmiştir. Yağmur vasıtasıyla topraktan her türlü bitki ve besinin, bebeğin ana karnından, ölülerin kabirlerinden diri olarak çıkarılması buna örnektir. Birkaç âyette de ölüden diri ve diriden ölü çıkarıldığı ifade edilir:
“Geceyi gündüze katarsın, gündüzü de geceye katarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın ve dilediğine sayısız rızık verirsin.” (Âl-i İmrân, 26-27)
Taberî, bu tür âyetleri yorumlayan müfessirlerin görüşlerini; nutfeden canlı varlığın, canlı varlıktan nutfenin çıkarılması; çekirdekten ağacın, ağaçtan çekirdeğin veya kâfirden müminin, müminden kâfirin çıkarılması şeklinde sıralamış; bunlardan ilkini daha isabetli kabul etmiştir.
Her türlü canlıyı yaşatıp öldüren, tekrar dirilten ve hayat-ölüm çerçevesinde kurduğu bir nizamla tabiatı idare eden bir varlığın kendisinin ebedî hayatla Hayy olması, akıl ve gerçeklik açısından benimsenmesi zaruri bir gerçektir.
İbn Abbas (ra)’ın rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber’in (sav) dualarından birinin şöyle olduğu bildirilmiştir:
“Allah’ım! Beni hak yoldan saptırmandan senin izzet ve yüceliğine sığınırım. Senden başka Allah yoktur. Sen ölmeyen bir dirisin. Cinler ve insanlar ise ölümlüdür.” (Müslim, “Zikir”, 67)
Allah’ın isimlerine mistik yaklaşımlar yapabilen Kuşeyrî gibi gönül insanları, O’nun Hayy oluşundan dünyayı ve ölümü küçümseme sonucunu çıkarmışlar; bu duygular içinde Allah’a kavuşma özlemi hissetmişlerdir.
Kasım 2025, sayfa no: 10-11
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak