Ara

Yaratılışın Amacı Kulluk Gerçek Özgürlüktür

Yaratılışın Amacı Kulluk Gerçek Özgürlüktür

Varlık âleminin en önemli ve en şerefli varlığı insandır. Yüce Yaratıcı, âyetlerinde kâinatta var olan her şeyin insanın emrine/hizmetine sunulduğunu bildirir. Hal böyle olunca insan da boşuna yaratılmamıştır. Evet, varlık âleminde her şey insan için yaratılmış, insan da Rabbi için yaratılmıştır. O’nu tanımak, O’na inanmak ve O’na kulluk etmek için. Bu gerçeği Kur’ân şöyle dile getirir: Ey insanlar! Siz Allâh'a muhtaçsınız, Allah ise müstağnîdir, övülmeye lâyık olandır.1 İnsanın Yüce Allâh'a muhtaçlığı, yalnızca O’nun hava-su gibi maddî gıdâlarına değil; O’na inanmaya, O’na bağlanmaya, O’na duā ve kulluk etmeye muhtaçlığıdır. Zîrâ insanı başka varlıklardan farklı ve Rabbi katında değerli kılan duāsı, kulluğu ve ibâdetidir: Duānız/ibâdet ve kulluğunuz olmasa Rabbim size ne diye değer versin?2 Yüce Allâh'a kulluk insanın hayâtını anlamlı hâle getirecek ve ona Rabbi katında değer kazandıracaktır. Kulluk insanı boşluğa düşmekten kurtaran limandır, sığınaktır. Daralıp bunaldığında insanın başvuracağı kapıdır. Zîrâ Allah’tan başkasına yapılan duā ve kulluk boştur, anlamsızdır, dünyâ ve âhirette karşılığı olmayan bir çırpınıştır: Gerçek duā ve ibâdet ancak O'nadır. O'ndan başka çağırdıkları putlar kendilerine hiçbir cevap vermezler. Durumları, suyun ağzına gelmesi için avuçlarını ona açmış bekleyen adamın durumu gibidir. Hiçbir zaman suya kavuşamaz. İşte kâfirlerin yalvarışı da böyle, boşunadır.3

Yüce Yaratıcıya kulluk insanı başıboşluktan, gāyesizlikten ve başkalarına kul olmaktan kurtaracaktır. Bu konuda Yüce Rabbimiz şöyle buyurur: Sizi boşuna yarattığımızı ve Bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?4 Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık.5 Cinleri ve insanları ancak Bana kulluk etmeleri için yaratmışımdır.6 Yüce Allâh'ın bizi bize bırakmaması, tamâmen bizlerin hayrınadır. Çünkü insan kendi hâline bırakılmış olsaydı, yolunu yönünü doğru bir şekilde belirleyemez, ne yapıp yapmayacağına karar veremez, yaşadığı olayları nasıl karşılayacağını bilemezdi. Şöyle bir düşünelim: İlk insanla berâber hep peygamber gelmiş, kitaplar inmiş; peygamberlerin yolunu izleyen dāvetçiler sürekli insanlığı doğru yola çağırmışlar. Buna rağmen insanlık akla hayâle gelmedik sapkınlıkların içerisinde olabilmiştir. Ya bir de hiç peygamber gelmeseydi, hiç kitap inmeseydi, bu insanlığın hâli nice olurdu!

Nitekim âyetlerde, Yüce Rablerini tanımayanların sürekli kararsızlıklar içerisinde bocalayanlar olduğu anlatılır: Âhirete inanmayanların yaptıkları işleri kendilerine güzel göstermişizdir; bu yüzden körü körüne bocalarlar.7 Allâh'ın saptırdığını yola getirecek yoktur. O, sapanları taşkınlıkları içinde bocalayıp dururlarken bırakır.8 Senin hayâtına and olsun ki, onlar sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlardı.9 Evet onlar, kararsızdırlar, nereden ne isteyeceklerini bilmeyenlerdir, başvurdukları kapılardan kendilerine cevap verilmeyecektir. Çünkü Allâh'ı bırakıp taptıkları, duā yaptıkları merciler, kendilerine hayrı olmayan varlıklardır. Onların gücü yok, onların âhireti yok, onların cenneti yok. Onlar kendileri muhtaç varlıklardır. Allâh'ı bırakıp da kendilerine yardımı dokunur diye, başka tanrılar edindiler. Oysa onlar yardım edemezler, ancak kendileri o tanrılara koruyuculuk için nöbet beklerler.10

Yüce Allâh'a kulluk, insanı başka şeylerin kulu/kölesi olmaktan kurtaracaktır. Yāni insan için önünde iki yol vardır: Ya Allâh'a kul olur, gerçek özgürlüğü tadar, ya da başka şeylerin kulu kölesi olur, zillet içerisinde kalır. Şüphesiz ona yol gösterdik; buna kimi şükreder, kimi de nankörlük.11 Gerçek Rabbinizdendir. Dileyen inansın, dileyen inkâr etsin.12

 

Hz. Mevlânâ bu gerçeği şöyle seslendirir: Ben kul oldum, ben kul oldum… Ben zayıf bir kul olduğumu ve kulluğumun gereğini ifâde edemediğim için utanıp başımı önüme eğdim. Her köle âzâd edilince sevinir. İlâhî, bense Sana kul olduğum için seviniyorum.13 Aslında Yüce Allâh'a kulluk, O’nun adamı olmaktır. Allâh'a kul olan, O’ndan başkasına râm olmaz. Allâh'a kul olan, yalnızca O’na bağlıdır ve yalnızca O’nun ölçülerine göre hareket eder.

Nitekim bu konuda Hz. Ali (kv), şöyle demiştir: “Sevap elde etmek için Allâh'a kulluk, tâcirlerin ibâdetidir. Korkudan dolayı kulluk, kölelerin ibâdetidir. Allâh'a şükretmek için kulluk ise, işte asıl hürlerin ibâdeti budur.”14 Onun için gerçek mü'min, Yüce Allâh'a, ibâdet ve kulluğa lâyık gerçek ma’bûd olduğu için kulluk yapar. Herhangi bir menfaat beklentisi için değil, O’na kulluğa mecbur ve muhtaç olduğu için, O’na kulluk yaparak O’nun olmakla huzur bulduğu için. Elbette O, gerçek kullarını dünyâ ve âhirette yalnız ve sāhipsiz bırakmayacak, lütf u kereminden onlara bol bol ihsanda bulunacaktır. Eğer Allâh'a ve peygamberine itâat ederseniz, işlediklerinizden bir şey eksilmez; doğrusu Allah, bağışlar, merhamet eder.15 Benim Rabbim şaşırmaz ve unutmaz.16

Allâh'a kullukta önemli olan, kulluğu yalnızca O’na hasretmek, başka hiç kimseyi O’na ortak koşmamaktır. Zîrâ Yüce Yaratıcı, insana iki kalp vermemiş, îmânın merkezi kalpte, kendisinden başkasına yer bırakmamıştır: Allah insanın içine iki kalp koymamıştır.17 Allah, geçimsiz efendileri olan bir adamla, yalnız bir kişiye bağlı olan bir adamı misâl olarak verir. Bu ikisi eşit midir? Övülmek Allah içindir, fakat çoğu bilmezler.18

 

Yüce Rabbimizin verdiği bu çarpıcı misâli biraz açarak düşünelim:

İki köle var, bunlardan birisi tek efendiye bağlı; diğerinin ise iki farklı efendisi var. İlkinin tek efendisi var ve o gerçek efendi. Efendisi ne diyorsa adam onu yerine getiriyor, efendi de memnun, ona bağlı olan da. Hem çok fazla yorulmuyor hem ne yaptığını biliyor hem de uyumlu ve âhenkli bir şekilde vazîfesini yerine getiriyor. Sonuçta hem takdîr ediliyor hem ödüllendiriliyor. O tek efendiye bağlı olmak ve onun hizmetinde bulunmak adama hem huzur veriyor, hem de kazandırıyor. Sonuçtan efendi de memnun ve râzı, ona hizmet eden de.

Öteki köle ise iki farklı efendiye bağlı. Bu efendiler de geçimsiz ve uyumsuz. Bunlar, yalnızca kendi çıkarlarını düşünen, tebaalarına zorluk çıkaran uyumsuz ve geçimsiz efendilerdir. Birisi getir diyor, diğeri götür diyor. Birisi yap diye emir veriyor, ötekisi yapma diyor. Birisi olmalı diyor, ötekisi hayır olmamalı diyor. Adam her ikisine de mecbur, ama ikisini de memnun etmesi imkânsız. Ne ona yaranabiliyor ne ötekine. Ne onun dediğini tam olarak yerine getirebiliyor, ne ötekinin emrini. İki arada bir derede kalıyor, bocalayıp duruyor. Hangisine öncelik vereceğini bilemiyor, hangisinin isteğini yerine getireceğine karar veremiyor. Aslında boş durmuyor, bir şeyler yapmak istiyor, ama yaptıkları hiç kimseyi hoşnûd etmiyor. Birinin yaptığını yapmaya kalksa öteki kızıyor ve onu cezâlandırmak istiyor; ötekinin emrini yerine getirmeye kalksa beriki bu sefer kızıp bağırıyor ve ona cezâ veriyor. Adam hem çalışıyor hem de azar işitiyor, cezaya çarptırılıyor. Hem huzursuz oluyor, hem de kararsız kalıyor.

O halde dîni yalnızca Allâh'a has kılarak O’na teslîm olmalı, Allâh'ın dînini Yüce Allah ve Rasûlünden öğrenmeli, hak dîne bâtıl şeyler karıştırmamalı. Gerçek kulluk ve hakîkî kurtuluş bundadır, dünyâ ve âhiretin cennet olması da buna bağlıdır.

Kim îmânı inkâr ederse, şüphesiz amelleri boşa gider. O, âhirette de kaybedenlerdendir.19 Allâh'a ortak koşar puta taparlarsa amelleri boşa çıkar.20 İşte âhirette onlara ateşten başka bir şey yoktur. İşledikleri şeyler orada boşa gitmiştir. Zâten yapmakta oldukları da bâtıldır.21 Bunların işleri dünyâ ve âhirette boşa gitmiş olur. İşte cehennemlikler onlardır, onlar orada temellidirler.22 Bunlar, Rablerinin âyetlerini ve O'na kavuşmayı inkâr edenlerdir. Bu yüzden işleri boşa gitmiştir. Kıyâmet günü Biz onlara değer vermeyeceğiz.23

 

Hayâtımızın anlamlı hâle gelmesi için, yaptıklarımızın boşa gitmemesi için, yaşadığımız ömrün dünyâ ve âhirette hayrını görebilmek için kulluğumuzu gözden geçirelim. Yalnızca ve sâdece O’na kul olalım. O’na kullukta özgürlüğü ve huzûru bulalım. Rabbine kavuşmayı uman kimse yararlı iş işlesin ve Rabbine kullukta hiç kimseyi/hiçbir şeyi O’na ortak koşmasın.24

 

Dipnotlar:

[1] Fâtır 35/15.

2 Furkân 25/77.

3 Ra’d 13/14.

4 Mü'minûn 23/115.

5 Enbiyâ 21/16.

6 Zâriyât 51/56.

7 Neml 27/4.

8 A’râf 7/186.

9 Hıcr 15/72.

10 Yâsîn 36/74-75.

11 İnsân 76/3.

12 Kehf 18/29.

13 Tâhirü’l-Mevlevî, Mesnevî Şerhi, I, 41.

14 Gölpınarlı, Mesnevî ve Şerhi, I, 46-47.

15 Hucurât 49/14.

16 Tâhâ 20/52.

17 Ahzâb 33/4.

18 Zümer 39/29

19 Mâide 5/5.

20 En'âm 6/88.

21 Hûd 11/16.

22 Bakara 2/217, Âlu Imran 3/22, Tevbe 9/69.

23 Kehf 18/105.

24 Kehf 18/110.

Mayıs 2023, sayfa no: 6-7-8-9

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak