Ara

Yapılamayan Câmi Azîziye / Recep Babacan

Yapılamayan Câmi Azîziye / Recep Babacan

Cennetmekân Sultan Abdülazîz Han, Osmanlı tahtının önemli isimlerinden birisidir. 1861 senesinde vefât eden ağabeyi Sultan Abdülmecid’in yerine tahta geçer. Osmanlı târihi içerisinde bu milletin evlatlarını en çok üzen, en çok hüzne boğan pâdişahlardan birisidir Sultan Abdülazîz Han.

Ümmeti bir arada tutmak için çok uğraşır. Şeyh Şâmil ile olan muhabbetini ve kendisine hitâben söylediği cümleleri yeniden hatırlatma ihtiyâcı hissediyorum.

Sultan, sarayda birçok hazırlıklar yaptırmış, bütün İstanbul’u büyük bir sevinç kaplamıştı. Herkes sâhile toplanmıştı. Rus vapuru Dolmabahçe önünde demirlediğinde, Sultan Abdülazîz’in saltanat kayıkları, İmam Şâmil’i ve āile efrâdını saraya getirdiler. Abdülazîz Han, onu sarayın kapısında karşıladı ve büyük bir hürmetle: "Babam kabrinden kalksaydı, ancak bu kadar sevinebilirdim!" diyerek birçok iltifatlarda bulundu. Sultan Abdülazîz, Dağıstan Arslan’ı İmam Şâmil’in emrine İstanbul’da konaklar tahsīs etmiş, onu ve maiyetindekileri izzet ve ikram ile İstanbul’da alıkoymak istemişti. 

Bu mazlum pâdişah tahtta kaldığı dönemde Rusya’nın kışkırttığı Balkan isyanları ile uğraşır. Her Osmanlı Pâdişâhının hayâlidir İstanbul’da bir câmi yaptırmak. Bunun için tahta geçişinin 14. senesinde kendi adına bir câmi yaptırmaya niyetlenir: Azîziye Câmii. 

Câminin yerini de çoktan belirlemiştir; ikāmet ettiği Dolmabahçe Sarayı’nın arkasındaki Bayıldım Bahçesi’nin tepe noktasına, bugün Swissotel’in olduğu yere yaptıracaktır câmiyi. Bu yerin manzarası ve konumu çok güzeldir. Zâten bahçe de ismini, Dolmabahçe Sarayı hemen bahçenin altına yapılmadan önce burada bulunan köşke gelen harem ahâlisinin, gördükleri manzaradan dolayı ‘bayılmaları’ndan almaktadır… 

Sultan, Câmi ile eş zamanlı olarak bir sıra da ev yaptırmak ister. Böylece bir taşla iki kuş vuracaktır; hem bu evlerden gelecek kirâ geliri ile yaptırmayı planladığı câminin masraflarını karşılayabilecek (bir nevi vakıf) hem de bu evleri Dolmabahçe Sarayı’nın hemen arkasına yaptırtıp sarayda çalışan ağalara kirâlayarak onlara ucuz konut sağlayacaktır. Bu amaçla 1875 senesinde sıra evlerin inşaatına başlanır, mîmârı dönemin hassa mîmârı Sarkis Balyan‘dır.

Bir yandan da câminin yapılacağı mevkie yapımda kullanılacak taşlar yığılır. Devlet işleri de devâm etmektedir elbette bir yandan. Balkanlar hâlâ kaynamaktadır, bilhassa Bulgarlarla bölgedeki müslüman halk arasında sürtüşmeler gitgide alevlenmektedir. Müslüman halka yapılan eziyet İstanbul’da karşılık görmüş ve Fatih Medresesi öğrencileri gösteriler yapmaya başlamışlardır. Bu gösteriler günbegün şiddetlenir, gösterilerin ve göstericilerin sayısı artar. Bunun üzerine dönemin sadrazamı, şeyhülislamı ve seraskeri görevden alınır. Ancak göstericiler yatıştırılamaz.

29 Mayıs 1876 günü Genç Osmanlılar Cemiyeti başkanı Rabbim azâbını arttırsın Mithat Paşa, Sultānın şehîd edilmesinde sorumlu iki numaralı isim Serasker Hüseyin Avni Paşa ve bāzı bakanlar yeni şeyhülislam Hasan Hayrullah Efendi’den pâdişâhın tahtan indirilebilmesi için fetvâ alırlar ve ertesi gün bir darbe ile Sultan Abdülazîz’i tahttan indirerek yerine yeğeni V. Murad’ı geçirirler. Sultan Abdülazîz de bugün bir kısmı Galatasaray Üniversitesi olarak kullanılan Feriye Sarayı’nda gözaltına alınır. Gözaltına alınmasının üzerinden 4 gün geçmişken de bileklerini bir makasla kesti diyerek intihar süsü verirler. Cânîler katletmişlerdir koca Sultānı. 

Kendisinden birkaç gün sonra eşlerinden Neşerek Hanım da vefât eder. Hem ablasının hem de eniştesinin ölümlerinden darbecileri sorumlu tutan Neşerek Hanım’ın kardeşi Çerkez Hasan hükûmet toplantısının yapıldığı Mithat Paşa’nın konağını basar, Serasker Hüseyin Avni Paşa ile birlikte 4 kişiyi daha öldürüp 10 kişiyi yaralar. Yakalandıktan sonra da īdâm edilir.

Sultan Abdülazîz’in yerine geçen ve zâten zihin sağlığı yerinde olmayan V. Murat tüm bu olaylardan daha da olumsuz etkilenmiş, sağlığı daha da kötü olmuştur. Yine bir fetvâ ile 31 Ağustos’ta tahttan indirilmiş ve yerine 33 yıl tahtta kalacak ve küfrün korkulu rüyâsı hâline gelecek Sultan II. Abdülhamîd Han geçirilmiştir. 

Sultan Abdülazîz’in yarım kalan sıra evleri yeğeni Sultan II. Abdülhamîd’in aklına gelir. Sıra evler 1890’da tamamlanır. Amaç yine aynıdır: Sultan II. Abdülhamîd’in yaptırdığı Ertuğrul, Orhaniye ve Hamidiye câmilerine gelir sağlamak. Bu yüzden bu sıra evler Akarât olarak adlandırılırlar. Akar kelime anlamı olarak gelir getiren mülk anlamına gelmektedir ve çoğulu da ‘Akarât’tır, bugün kullandığımız Akaretler kelimesi, zâten çoğul olan bir kelimeyi bir kere daha çoğul yapma çabasıdır ve yanlıştır ama böyle alışılagelmiş. Hem bu sıra evlerin hem de içinde bulundukları semtin adları ‘Akaretler’ olarak dilimize oturmuş.

Azîziye Câmii mi? O câmi hiç yapılamaz. Ama yapımı için taşların yığıldığı semte adını verir. Semtin adı Taşlık olur. Bugün o alanda İsmet İnönü’nün heykeli vardır. Heykel dikmekten başka bir iş yapmamış olanlar Azîziye Câmii’nin bize verdiği hüznü anlayamazlar. Tesādüf müdür tevâfuk mudur bilemiyorum ama her akşam yolum o noktada kesişir. Câminin yapıldığı alanın hemen önünde de bir apartman vardır. İsmi ise büyük puntolar ile yazılıdır. Taşlık Apartmanıdır adı. 

Hayat bāzan insanların yollarını hüzne çıkaran yollar ile kesiştirir. Akşam dönerken geçtiğim yolun bir benzeri de yine her akşam önünden geçerken içimden kötü cümleler sarfettiğim Hüseyin Avni Paşa çeşmesinin önüdür. O da pâdişahın şehîd edilmesinde baş rol oynayan isimlerden birisidir. 

‘Câminin yapımında kullanılması hedeflenen taşlar ne oldu?’ diye soracaksınız emînim. 

Dolmabahçe Sarayı’nın önünde bulunan saat kulesinin yapımında kullanıldı. Ne kadar estetik ve güzel görünümlü olsa da hikâyesine baktığımız zaman bugün bile hüzne kapılmamak elde değil. Çünkü bu saat kulesi, Sultan Abdülazîz tahtan indirildiği için yarım kalan Azîziye Câmii'nin taşları kullanılarak yapılmıştır.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak