Son on yılda hayâtımıza baş döndürücü bir şekilde giren yapay zekâ nedir, ne değildir? Yapay zekâ insanlar için tehdit mi yoksa yarının dünyâsı için büyük bir fırsat mı? Yapay zekâ alanında çalışmalar yürüten Palamar Teknoloji kurucusu ve CEO'su Onur Candan ile son gelişmeleri konuştuk.
Röportaj: Sümeyye Palta
Yapay zekâ insanlar için avantaj mı dezavantaj mı?
Sorunuza yanıt vermeden önce yapay zekânın ne olduğuna kısaca değineyim. Yapay zekâ üç temel bileşen üzerinde çalışır; veriler, algoritmalar ve bilgi işlem gücü. Yapay zekâ sistemleri verilere dayalı olarak öğrenir ve kararlar alabilir.Yapay zekâ algoritmaları, özellikle derin öğrenme durumunda, bu kadar büyük miktarda veriyi işlemek ve algoritmaları çalıştırmak için genellikle önemli bilgi işlem kaynaklarına ihtiyaç duyar. Birçok kuruluş, bu süreçleri kolaylaştırmak için grafik işlem birimleri (GPU'lar) gibi özel donanımlardan faydalanmaktadır.
Yapay zekâ, günümüzde sağlık, perakende, savunma, eğitim, imâlât gibi birçok sektörde kullanılıyor. Tekrarlayıcı ve rutin görevleri otomatize ederek insan iş gücünü taklît eder. Bu durum, şirketlerin daha hızlı ve verimli çalışmasına olanak tanırken insanların daha yaratıcı ve stratejik görevlere odaklanmalarını sağlar. Örneğin, İngiltere merkezli bir enerji şirketi olan Octopus Energy'nin yaptığı araştırma önemli ipuçları vermektedir. Şirketin CEO'su Greg Jackson, yapay zekâ destekli asistanlarla iletişime geçen müşterilerin, insan personelle olan iletişimlere kıyasla daha yüksek bir memnûniyet yaşadığını ifâde etti. Jackson’ın açıklamasına göre, müşterilerin %80'i yapay zekâ destekli asistanlarla etkileşimden memnun kalırken bu oran insan personelle olan etkileşimlerde %65 olarak belirlendi. Biz de Palamar Teknoloji olarak Türkiye'de birçok şirket bünyesinde hayâta geçirdiğimiz yapay zekâ destekli sanal asistanlarla ilgili benzeri olumlu yorumlar alıyoruz. Son dönemde üretken yapay zekâdaki gelişmelerle dinamik olarak veriden öğrenebilen, neden-sonuç ilişkisi kurabilen ve orijinal çıktılar üretebilen modeller de hayâtımıza girdi. Bu durumun işgücü piyasasında ve rekābette yıkıcı etkileri olacağı kuvvetli şekilde öngörülmektedir. Orta vâdede gelir eşitsizliği gibi sosyal ve ekonomik sorunlarla birlikte insan etkileşimlerini dolayısıyla toplumsal yapının değişmesini berâberinde getirebilir.
Yapay zekâ insanlığı tehdit ediyor mu? Bilim kurgu filmleri gerçek olur mu?
Bizâtihî yapay zekânın kendisinin tehdit olmasından ziyâde güçlü modelleri elinde tutan ve bunları işletme kābiliyeti olan kurumlar ve ülkeler, yıkıcı rekābet koşulları oluşturarak üstünlük elde edebilirler. Bu durum ülkeler arasındaki mücâdeleyi başka bir boyuta taşıyacağı gibi, herhangi bir ülkenin içinde de yeni sosyal sınıflar ve çatışma alanları oluşmasına sebebiyet verebilir.
Yapay zekânın ses ve görüntüyü manipüle edebilme yetenekleri, yeni dolandırıcılık yöntemlerinin yaygınlaşmasına sebep olabilir. Artık, sâdece 2 dakîkalık bir ses kaydı ve online bir toplantıdan alınmış görüntü ile, dinamik bir şekilde birileri yakınlarınızla sizmiş gibi görüntülü görüşebilir. Gerekli donanımlar da artık ev kullanıcıları için dahî erişilebilir seviyededir. Bu durum, kişisel veri gizliliği konusunu daha da derinleştiriyor ve kişinin doğrulanması için daha sofistike yöntemlere şimdiden ihtiyaç duyuyor.
Özellikle deepfake teknolojisi sonrası gerçek ve simülasyon iç içe geçti diyebilir miyiz?
Deepfake, yapay zekâ kullanılarak insanların yüz ifâdeleri, hareketleri ve seslerinin gerçeğe çok yakın bir şekilde taklît edilmesi veya değiştirilmesi işlemine verilen isimdir. Bu teknoloji, gerçeklik ile simülasyon arasında belirsizlik yaratarak, bazı durumlarda gerçeği ve simülasyonu birbirinden ayırt etmeyi zorlaştırabilir. Dolayısıyla, deepfake'ler gerçeklik algısını sarsabilir ve izleyicilere gerçek ile simülasyon arasında ayrım yapma zorluğu yaşatabilir. Ancak bu durum, gerçeğin tamâmen simülasyonla iç içe geçtiği anlamına gelmez, sâdece algıda belirsizlik yaratabilir.
Geçtiğimiz ay, ABD'deki Maryland'de bir okulda çıkan bir ses kaydı deepfake tartışmalarını alevlendirdi. Okul müdürünün ses kaydına, deepfake teknolojisiyle ırkçı ifâdeler eklenerek dolaşıma sokulduğu tespît edildi. Uzmanlar, bu olayda sâdece politikacıların veya ünlülerin değil herkesin endîşe duyması gerektiği konusunda uyarıda bulundu. Deepfake tehlikesine karşı internet kullanıcıları, dolaşımdaki ses, video ve fotoğraflara sorgulamadan, doğruluğunu araştırmadan güvenmemelidir.
Ortaya çıkan bu dezenformasyonla nasıl mücâdele edilmeli?
Deepfake teknolojisinin yaygınlaşmasıyla birlikte bu tür manipülasyonlarla mücâdele etmek önemli bir gündem maddesi hâline geldi.
Dezenformasyonla mücâdele etmek için yine yapay zekâdan yardım alabiliriz. Yapay zekâ ve makine öğrenimi algoritmalarının kullanılmasıyla deepfake videoların tespit ve analiz edilmesi amaçlanmaktadır. Bu algoritmalar, gerçek ve sahte videolar arasındaki farklılıkları belirleyebilmekte ve potansiyel olarak yanıltıcı içerikleri tanımlayabilmektedir. Nitekim OpenAI, deepfake görüntüleri tespit edebilen yeni bir araç geliştirdiğini duyurdu. Bu araç görüntünün orijinalinden değiştirilip değiştirilmediğini ölçüyor. Yapay zekâ destekli bu dedektörün yüzde 98'in üzerinde doğruluk oranına sâhip olduğu açıklandı.
Sosyal medya platformları ve içerik paylaşım siteleri, deepfake içeren içerikleri izleyerek ve gerektiğinde kaldırarak önlem almaya çalışmalı. Doğruluğundan emîn olmadığımız içeriği paylaşmamalıyız. Kullanıcıların da bu tür içerikleri rapor etmeleri ve platformların içerik denetim ekipleriyle iş birliği yapmaları önem taşıyor.
Bildiğiniz üzere dezenformasyona karşı 2022’de Cumhurbaşkanlığı bünyesinde Dezenformasyonla Mücadele Merkezi kuruldu.
Ayrıca, hukûkî düzenlemelerin güçlendirilmesi de önemli bir adım olarak görülüyor. Deepfake teknolojisinin kötüye kullanımının cezâlandırılması için yasal düzenlemeler yapılması, bu alandaki suçların önlenmesine katkı sağlayabilir.
Türkiye’de yapay zekâ çalışmaları ne durumda?
Son 10 yıldır Türkiye'de birçok girişim ve teknoloji şirketi tahminleme, görüntü işleme ve metin işleme alanlarında ürün ve hizmetler üretti. Burada devletin ar-ge desteklerinin ve bilişim teşviklerinin de ciddî katkıları olduğunu belirtmekte fayda var. Fakat gelinen noktada, çok yönlü üretken yapay zekâ modellerinin şu âna kadar yapılan çalışmaların yerine geçecek kābiliyet sergilediği günlerden geçiyoruz. Bu modellerin ana (foundation) modellerini şu anda üretmiyoruz. Burada hem ortak veri havuzlarının eksikliği hem de yeteri sayıda GPU’ya sâhip olmamaktan kaynaklı bir durum var. Sâdece ince ayarları yapıp bu modelleri kullanıma sunabiliyoruz. Burada da verimizi koruyacak ve dışarı çıkartmayacak şekilde bu modelleri sunabilecek cihaz altyapısına da sâhip değiliz. Orta vâdede grafik kartı işletmecilerinin olası iş modeli değişikliklerinde bu kartları temin de edemeyebiliriz, nitekim ABD'li çip şirketi Nvidia'nın bulut altyapısı yatırımlarını artırdığı gibi enerji ihtiyâcı için nükleer santral kuruyor olması da bize bu anlamda fikir verebilir. Google’ın kendine âit yapay zekâ çipleri olduğu mâlûm, hem Meta hem de Amazon kendi yapay zekâ çiplerini üretmek için kolları sıvamış durumda. Bu anlamda ülkemizde özellikle savunma alanındaki bazı büyük şirketlerin, yapay zekâ çiplerini özgün şekilde üretmeyi düşünmek, konuşmak yerine açık kaynak modeller üzerine ince ayar eğitimler yapıp, konunun yalnızca popüler tarafında olmamaları gerekiyor. Palamar Teknoloji olarak biz mevcut modellerin Türkçe'yi dahi iyi konuşabilmesi, modellerin içindeki kültürümüze uygun olmayan etik dışı alanların bertarâf edilmesi ve ilgili modellerin ekonomik olarak değişik marka çiplerde de çalışıyor olması üzerine hem akademik hem de ticârî olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Yapay zekâda yerlilik ve millîliğin önemi nedir?
Yapay zekâ teknolojileri, günümüzde birçok sektörde hızla yayıldı ve hayâtımızın bir parçası hâline geldi. Ancak bu teknolojilerin geliştirilmesinde ve kullanılmasında yerli ve millî kaynakların önemi giderek artıyor. Yerli ve millî yapay zekâ çözümleri, bir ülkenin teknolojik bağımsızlığını güçlendirirken, ekonomik kalkınmaya da katkı sağlıyor. Bu nedenle yapay zekâda yerli ve millîliğin önemi giderek daha fazla gündeme gelmekte ve üzerinde tartışılmaktadır.
Yerli ve millî yapay zekâ çözümleri, bir ülkenin dışa bağımlılığını azaltır ve teknolojik bağımsızlığını güçlendirir. Bu da ulusal güvenlik açısından son derece önemlidir.
Yerli yapay zekâ çözümleri, yerel işletmelerin ve girişimcilerin rekābet gücünü artırır. Aynı zamanda bu çözümlerin geliştirilmesi ve kullanılması ekonomik büyümeye de katkı sağlar.
Bu sebeple, yerli yapay zekâ çözümlerine yatırım yapmak ve bu alanda stratejik bir yaklaşım benimsemek, bir ülkenin uzun vâdeli başarısı ve güvenliği için kritik bir öneme sâhiptir.
Türkiye hava savunma ardından da deniz gücünde büyük ilerleyiş kat etti. Bu durum yapay zekâ için de geçerli olur mu?
Türkiye'nin hava savunma ve deniz gücündeki ilerlemeleri yapay zekâ alanında da geçerli. Yapay zekâ, savunma ve güvenlik sektörlerinde giderek daha önemli bir rol oynamaktadır. Örneğin, hava savunma sistemleri için yapay zekâ, hedeflerin tespit edilmesi, izlenmesi ve potansiyel tehditlerin belirlenmesi gibi önemli görevlerde kullanılıyor. Benzer şekilde deniz gücü için yapay zekâ, gemi navigasyonu, otonom deniz araçları ve gemi güvenliği gibi alanlarda kullanılmaktadır. Bayraktar TB2 ve Anka III insansız hava araçlarının yapay zekâ sistemiyle donatılması önemli gelişmelerdendir. Ayrıca TUSAŞ'ın ürettiği 5. nesil yerli ve millî muharip uçağımız Kaan'ın, yapay zekâ ve nöral ağ desteğiyle güçlendirilmiş olması önemli kilometre taşlarındandır. Bu nedenle, bir ülkenin askerî kapasitesindeki gelişmeleri yapay zekâ teknolojilerinin kullanımıyla da ilişkilendirmek yerinde ve önemli bir tespit olur.
Yapay zekânın savaş meydanlarına inmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ukrayna-Rusya çatışması ile İsrail'in Gazze'de sürdürdüğü insanlık dışı saldırılardaki yapay zekâ entegrasyonu, savaş alanında nasıl bir rol oynadığını gösteren önemli gelişmelerdir. Dünyâ genelinde devletler sürekli olarak ordularını güçlendirmek için yapay zekâ teknolojilerinin gelişimini tâkip eder. Gazze'deki olaylar, yapay zekânın silah sistemlerine entegrasyonunda başka devletlere örnek olabilecek bir rol oynuyor.
Bazı uzmanlara göre, İsrail'in Gazze'deki operasyonlarında kullandığı yapay zekâ destekli silahlar, diğer devletler için bir tür pazarlama aracı olarak görülebilir. Örneğin eski bir Beyaz Saray yetkilisi, İsrail'in Gazze saldırılarını diğer devletlere bir nevi yapay zekâ destekli silahları pazarlama olarak niteledi.
Gazze'deki hava saldırılarına ilişkin yayınlanan videoların sâdece insanları etkilemek için değil, aynı zamanda potansiyel alıcı ülkeleri etkilemek ve bu teknolojiyi satmak için yapıldığı da öne sürülmektedir. İsrail'in silah satışlarının son on yılda iki kat artması da bu görüşü desteklemektedir. Hindistan, Güneydoğu Asya, Latin Amerika, Afrika ve İbrahim Anlaşmaları sonrası normalleşme sürecindeki Arap ülkeleri, İsrail'in önde gelen müşterileri arasında yer alıyor.
Ukrayna ve Gazze'deki çatışmalar, rakip orduların -etik sınırlar konusunda az bir fikir birliği olmasına rağmen- test edilmemiş teknolojileri kullanmak için birbirleriyle yarıştığını göstermektedir. Bu durum, özellikle nüfûsun yoğun olduğu bölgelerde otonom dronlar veya robotik silah sistemlerinin kullanımı gibi çözülmemiş sorunları berâberinde getirmektedir. Bu teknolojilerin sivillere zarar vermesi durumunda alınacak önlemler ve sorumluluklar konusunda net kuralların bulunmaması endîşeleri berâberinde getirmektedir.
Yapay zekâ siyâsete de mi atılıyor?
Deepfake teknolojisinin kullanılmaya başlanmasıyla birçok seçimde doğru ile yanlış birbirine girmeye başladı. Seçim süreçlerinde birçok aday yoğun bir propaganda ile seçmenleri bilgi bombardımanına tutar. Kısıtlı sürede çoğu zaman adayların doğru söyleyip söylemediği bilinmediğinden bu seçimlerin kaderini belirlemektedir. Deepfake teknolojisinde ortaya çıkan sahte videolar, ses kayıtları veya fotoğraflar tartışmalara sebep olmaktadır. Bu tür dezenformasyonlara karşı gerekli teknolojik gelişmeler desteklenmeli ve yasal düzenlemeler ile caydırıcılık artırılmalıdır.
Burada asıl görünmeyen tehlike, internetteki verilerle vatandaşların profillenip, haber ve sosyal medya akışlarının metinden görsele kadar tamâmen kişiye özel oluşturularak birey bazında manipülasyon koşullarının oluşmuş olmasıdır.
Peki yapay zekâyla ilgili yaşanan tüm bu gelişmeler insanlığı nasıl etkileyecek?
Yapay zekâ teknolojilerinin gelişimi, iş süreçlerinde otomasyonu artırarak insanların daha yaratıcı ve stratejik görevlere odaklanmasını sağlayabilir. Ancak bu durum işgücü piyasasında değişikliklere ve bazı işlerin kaybolmasına yol açabilir. Bu anlamda orta vâdede evrensel temel gelir daha çok konuşulur hâle gelebilir. Ayrıca, yapay zekâ kullanımının yaygınlaşması kişisel veri gizliliği ve güvenliği konularında yeni riskler ortaya çıkarabilir. Deepfake gibi teknolojilerin manipülatif kullanımı ise siyâsî süreçlerin bütünlüğünü tehdit edebilir ve demokratik karar alma süreçlerine zarar verebilir. Bu nedenle, yapay zekâ teknolojilerinin insanlığı etkilemesi ve kullanılmasıyla ilgili etik, sosyal ve hukûkî sorunlar dikkate alınmalı ve uygun politika ve düzenlemeler ele alınmalıdır.
Haziran 2024, sayfa no: 14-15-16-17-18-19
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak