Ara

Yapay Zekâ, Âile İçin Fırsat Mı Tehdit Mi? / Selman Maltaş

Yapay Zekâ, Âile İçin Fırsat Mı Tehdit Mi? / Selman Maltaş

Teknoloji, insanlık târihinin hiçbir döneminde bugünkü kadar hızlı ve kapsamlı bir şekilde yaşamın her alanına nüfûz etmemişti. Özellikle yapay zekâ alanındaki baş döndürücü gelişmeler, bireylerin günlük alışkanlıklarından iş yapış biçimlerine, eğitim sisteminden sosyal ilişkilere kadar her şeyi dönüştürmeye başladı. Ancak bu teknolojik devrimin en dikkatle ele alınması gereken yönlerinden biri, kuşkusuz toplumun temel taşı olan âile kurumu üzerindeki etkileri. Zîrâ âile, sâdece bireylerin bir araya geldiği bir yapı değil, aynı zamanda nesiller arası kültür aktarımının yapıldığı, ahlâkî değerlerin ve toplumsal dayanışmanın yaşatıldığı önemli bir kurum. Bu çerçevede bakıldığında, “Yapay zekâ âile için bir fırsat mı, yoksa bir tehdit mi?” sorusu, yalnızca teknik değil, aynı zamanda ahlâkî ve kültürel bir sorgulamayı da berâberinde getiriyor.

Âile Kurumunun Geleneksel Rolü

Âile, bireyin kimliğini inşâ ettiği ilk mekândır. Anne ve baba figürlerinin rehberliğiyle çocuk sâdece maddî değil, mânevî anlamda da yetişir. Değerler, sorumluluk duygusu, merhamet, sabır gibi insanı insan yapan vasıflar âilede öğrenilir. Bu yönüyle âile, hem bireyin iç dünyâsını hem de toplumun genel yapısını şekillendiren temel bir yapı taşıdır. Dolayısıyla bu yapının sarsılması sâdece bireyleri değil, milletin istikbâlini de tehdit eder. İşte tam da bu sebeple, âileyi etkileyen her gelişme gibi yapay zekâ teknolojileri de dikkatle ve titizlikle değerlendirilmelidir.

Yapay Zekânın Âile Hayâtına Getirdiği Kolaylıklar

Yapay zekânın âile yaşamına bazı alanlarda pratik kolaylıklar sunduğu inkâr edilemez. Özellikle ev içi işlerin yönetimi, çocukların eğitimi ve yaşlı bireylerin bakımı gibi sahalarda bu teknolojilerin olumlu etkileri gözlemleniyor. Akıllı ev sistemleri sâyesinde ev işleri daha düzenli ve verimli bir biçimde yönetilebilir hâle geliyor. Yaşlıların yapay zekâ destekli sağlık ve bakım sistemleriyle daha güvenli bir yaşam sürmeleri de âile içi sorumluluğun bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Geleneksel âile yapısında büyüklerin yeri ayrı ve değerlidir. Teknoloji onların yaşam kalitesini artırmak için kullanıldığında, bu hem âile içi dayanışmayı pekiştirir hem de geleneksel değerlerin yaşatılmasına yardımcı olur.

Çocukların bireysel ihtiyaçlarına göre şekillendirilen yapay zekâ destekli eğitim araçları da onları hem akademik hem de zihinsel anlamda geliştirebiliyor. Tabii burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, bu teknolojilerin denetimli ve ahlâkî bir çerçeve içinde kullanılması. Zîrâ her bilgi faydalı değildir; faydalı olan bilginin de doğru kaynaklardan ve değer süzgecinden geçirilerek sunulması gerekir. Bu bağlamda âilelerin bilinçli olması, çocukların dijital dünyâyla kurduğu ilişkiyi şekillendirmede kilit rol oynamaktadır.

Yapay Zekâ ve Mahremiyet

Ne var ki yapay zekânın sağladığı bu kolaylıkların ardında, ciddî ve derinlemesine düşünülmesi gereken riskler de bulunduğu açıktır. Bu risklerin başında ise mahremiyetin ihlâli geliyor. Âile, mahremiyetin en yüksek düzeyde korunduğu, özel bir alandır. Ancak akıllı cihazların sürekli veri toplaması, ses kaydı yapması, görsel analizlerle bireylerin davranışlarını tâkip etmesi, ev içindeki huzur ve güven duygusunu zedeleyebilir.

Diğer taraftan, sorumluluk duygusunun zayıflaması da yapay zekânın âile yapısını olumsuz etkileyen bir başka boyutudur. Âile içinde çocuk yetiştirmek, yaşlılara bakmak, ev işlerini paylaşmak gibi görevler yalnızca pratik işler değil, aynı zamanda bireyin karakterini ve ahlâkını şekillendiren süreçlerdir. Bu süreçlerin tamâmını ya da büyük kısmını yapay zekâya devretmek, bireyleri sorumluluktan uzaklaştırabilir ve kolaycılığa teşvîk edebilir. Oysa emek, fedâkârlık ve sabır, âileyi ayakta tutan temel değerlerdendir. Bu değerler yıprandığında, âile yapısı da temelden sarsılmaya başlar.

Dijital Kültür ve Âile

Yapay zekânın taşıdığı en büyük risklerden biri de, bireyleri zamanla dijital kültüre mahkûm etmesidir. Bu kültür; hız, bireysellik, yüzeysellik ve sürekli tüketim üzerine kuruludur. Geleneksel âile yapısı ise tam aksine sabır, birliktelik, derinlik ve paylaşım esaslarına dayanır. Dijital dünyânın hâkim değerleri, âileyi oluşturan bireyleri birbirinden uzaklaştırabilir, iletişimi yüzeysel hâle getirebilir ve āidiyet duygusunu zayıflatabilir.

Özellikle çocukların ve gençlerin, insan ilişkileri yerine ekranla daha çok vakit geçirmesi, duygusal gelişimlerini olumsuz yönde etkileyebilir. Bir çocuğun annesinden şefkat, babasından güven öğrenmesi gerekirken, bunları dijital bir yapay zekâdan alması mümkün değildir. Taklit edilebilir, ancak aslâ yerini tutamaz. Üstelik yapay zekâ destekli algoritmalar, bireyleri sâdece bilgiye değil, dünyâ görüşlerine de yönlendirmekte büyük bir etkiye sâhiptir. Bu algoritmalar, âile yapısına ve geleneksel değerlere aykırı içerikleri ön plana çıkarabilir, bireylerin zihinsel dünyâsını sinsî biçimde dönüştürebilir. Âile içinde kültürel birlikteliğin ve inanç temelinin korunması için, dijital içeriklerin denetimi ve çocukların zararlı içeriklerden korunması, âile yapısının en öncelikli meselelerinden biri hâline gelmiştir.

Ahlâkî Bir Teknoloji Anlayışı Mümkün Mü?

Yapay zekâ, âile için ne tamâmen bir kurtarıcıdır ne de bütünüyle bir yıkıcıdır. Esas olan, bu teknolojinin nasıl kullanıldığıdır. Eğer yapay zekâ insanı ve insânî değerleri merkeze alacak şekilde geliştirilir ve uygulanırsa, âile hayâtına katkı sağlayabilir. Ancak insanı dışlayan, sâdece verimlilik ve tüketim odaklı bir anlayışla yürütülürse, kaçınılmaz olarak âileyi çözülmeye götürür. Bu noktada hem bireylere hem de devletlere düşen önemli sorumluluklar bulunmaktadır. Bireylerin bilinçli, denetimli ve ahlâkî bir duruş sergilemesi, devletlerin ise âile yapısını koruyucu hukûkî ve kültürel düzenlemelerle süreci yönlendirmesi elzemdir.

Yapay zekâ teknolojileri, âile kurumunu yeniden şekillendirme potansiyeline sâhiptir. Bu potansiyel, doğru değerlendirildiğinde âileyi destekleyen bir araca dönüşebilirken, kontrolsüz bırakıldığında onu tehdit eden bir unsura da dönüşebilir. Âileyi korumak, sâdece bugünü değil geleceği de korumaktır. Bu nedenle yapay zekâya dâir her gelişme, bu âile kurumunun menfaatleri ve hassâsiyetleri gözetilerek değerlendirilmelidir.

Ekim 2025, sayfa no: 56-57-58

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak